Kapı sesiyle Aydın oturduğu yerden kalktı ve Serranın arkasından birkaç saniye kapıya bakıp pencereye doğru yürüdü.
Neden bu kadar sinirliydi sahi? Neden Serrayı bir kere bile dinlemeden etrafa öfkesini kusmuştu ki? Keşke biraz önceki konuşmayı çok daha önce yapsaydık diye düşündü Aydın. O zaman daha çok kendisi olabilirdi belki.
Serrayı anlayabiliyordu. Korktuğunun da farkındaydı. Zamana ihtiyacı vardı; hislerinden emin olmak için. Ona karşı ne hissediyor, hissettikleri ne anlama geliyor bundan emin olmalıydı. Binanın önündeki caddeye bakarak derin bir nefes aldı. Serraya istediği kadar zaman vermeye hazırdı. Yeter ki bir haftadır sandığı gibi kendini yok saymasındı.
Kapı çaldığında yavaşça arkasına döndü.
"Gel." Kapıyı aralayıp kafasını içeriye uzatan Esmayı buldu gözleri.
"Gel Esma. Bir sorun mu var?" Esma hüzünde mahçup bir ifadeyle içeriye bir adım attı. Aydının birkaç gündür ne kadar sinirli oldupunun en büyük tanığıydı kendisi. Umarım yaptığım hata yüzünden bana patlamaz diye geçirdi içinden.
"Aydın bey. Programızda bir karışıklık olmuş efendim. Hem yeni proje hem de sabahki karışıklık yüzünden bugün Yücel mimarlık şirketiyle olan toplantınızı atlamışım. Kusura bakmayın." Birkaç dakika önceki Aydın olsa büyük ihtimal çok büyük bir tepki gösterir ve yıllardır yanında çalışan Esmanın kalbini kırardı fakat Serrayla konuştuktan sonra kendine gelen Aydın başını sallamakla yetindi.
"Toplantı ne zamanmış?" Esma elleriyle oynayarak cevap verdi.
"Şimdi efendim. Arda ve Semih beyler geldiler."
"İçeri al lütfen." Esma Aydının sakin duruşuyla rahat bir şekilde tuttuğu nefesini verdi ve Ardayla Semihi içeriye aldı.
Aydın aynı zamanda ortak iş yaptıkları iki arkadaşını gördüğünde onları rahat koltuk takımına buyur etti ve ellerini samimi bir şekilde sıkarak karşılarına oturdu.
"Karşıklık için kusura bakmayın. Bu sıralar biraz fazla yoğunuz, biliyorsunuz Deniz de daha dönmedi."
***
Melek Elifle öğle yemeğinden döndükten sonra odasında biraz oyalanmış, Boranın da kendine verdiği görevi tamamlamış olmanın rahatlığıyla odasından çıkıp kendini Serranın odasına atmıştı.
Kapıyı çalmış olmasına rağmen hiçbir ses duyamayınca kapıyı yavaşça aralamış ve boş odayla karşılaşmıştı.
Normalde olsa arkasını dönüp giderdi fakat bir yerden başlamak gerek diye düşünüp odaya girdi ve kapıyı ardından kapattı.
Bu yaptığının yanlış olduğunu biliyordu fakat Serranın odasında Ardaya ait bir şey bulabilme heyecanı doğrulardan ağır basmıştı işte. Bu yüzden telaşla Serranın masasına yürüdü. Masanın dağınıklığına tuhaf bir bakış attıktan sonra masayı kaplamış kağıt yığını arasında herhangi bir fotoğraf çerçevesi aramaya başladı. Gerçi bu dağınıkla ne kadar mümkün olabilirdi ki?
Masada aradığını bulamayınca tam çekmecelere yönelecekti ki kapının bir anda açılmasıyla eline gelen kağıt tomarını yakaladı ve kapıdan giren Serraya gülümseyerek bakmaya çalıştı.
"Melek?" O sıralarda Aydının yanından dönmekte olan Serra, Aydınla yaptığı konuşma yetmezmiş gibi işi yetiştirmek için yemek bile yememiş olmasından dolayı da kendisi oldukça bitkin hissediyordu fakat masasının başında Meleği gördüğünde şaşırmadan edemedi.
"Senin ne işin var burada?" Melek ayakkabısının burnunu yere sürterek çarçabuk bir yığın bahaneyi aklından geçirdi, sonrasındaysa en basitinde karar kılarak Serraya gülümsedi.
"Şey.. ben belki kahve içebiliriz diye odana gelmiştim fakat sen odada yoktun. Odama geri dönecektim ama masanın halini görünce.." Elindeki kağıtları salladı. "En azından şunları toparlayayım, belki o vakte gelir dedim. Ama senin işin çok galiba, en iyisi ben seni hiç rahatsız etmeyeyim." Serra dalgın bir şekilde başını salladı. Aslında Meleğin anlattığı çoğu şeyi anlayamamıştı bile. Sadece iş ve çok kelimeleri zihninde yer edinmişti.
"Bir haftadır izindeydim, o yüzden çok iş birikmiş. Dağınıklık için kusura bakma."
"Yok yok hiç önemli değil!" Melek elindeği kağıtları bu sefer daha toplu bir şekilde masaya geri bıraktı. "Ben seni meşgul etmeyeyim o zaman." Melek tam dışarı çıkacaktı ki Serranın sesiyle durakladı.
"Melek... aslında ben de seninle kahve içmeyi isterim. Uygun bir zamanda yeniden görüşelim olur mu? Hem... benim seninle konuşmak istediğim şeyler var." Melek yutkunarak başını salladı. Serra kendisiyle ne konuşacaktı ki? Gülümseyerek son kez Serraya baktı ve kapıyı aralayıp dışarı çıktı.
***
Aradaki perdeyi bir kere daha araladığında yine masasında Meleği bulamayan Bora iç çekip masasından kalktı ve kapısını açıp dışarı çıktığında masasına giden Elifi gördü.
"Elif hanım?"
"Buyurun Bora bey?"
"Melek hanımı gördünüz mü?" Elif başını salladı.
"Serra hanımı ziyaret etmeyi düşündüğünü söylemişti Bora bey. Belki onun yanındadır."
Bora başını sallayarak ardını döndü ve Serranın odasına yöneltti adımlarını. Meleğin Serrayla tanıştığının farkındaydı, zaten sabah Serrayla karşılaştıklarında da Serra Meleğe adıyla hitap etmişti. Ama aklını kurcalağan birşey vardı. O gece.. Ardayı evine götürdükleri gece Serra konusu açıldığındaki Meleğin yüz ifadesi. O zamanlar Meleğin bu kızdan pek hoşlanmadığını düşünmüş ve konuya pek kafa yormamıştı ama madem Serradan pek hoşlanmıyordu, o zaman neden onu ziyarete gidiyordu ki?
Aklındaki soru işaretiyle Serranın odasının önüne geldiğinde odadan çıkmak üzere olan Melekle burun buruna geldi.
Melek Borayla bu kadar yakın olmalarına şaşırsa da önce arkasındaki kapıyı çekti, ardından cesurca Boranın gözlerine dikti gözlerini.
"Bora bey! Bir sorun mu var?" Bora aralarındaki kısacık mesafeye rağmen kendisine dik dik bakan Meleğe alaylı bir bakışla karşılık verdi.
"Burada ne işiniz var Melek hanım?" Melek bugün Boradan duyduğu kelimeleri ona yutturmak için Boraya yakın olması gerektiğinin ve hayatına bir şekilde girmesi gerektiğinin farkındaydı. Bu yüzden ona doğru bir adım daha atarak aralarındaki mesafeyi iyice azalttı. Artık birbirlerinin kokularını alabilecek kadar yakındılar birbirlerine.
"Bu sizi ilgilendirir mi Bora bey?"
"Mesai saatleri içinde evet Melek hanım!" Melek de Bora da geri adım atmamak için birbirlerine dik dik bakarlarken yan taraflarından gelen iki farklı sesle ister istemez o yöne döndüler.
"Melek!"
"Melek!" Melek abisiyle göz göze geldiğinde zorlukla yutkundu. Semihe nasıl açıklayacaktı burada olduğunu? Borayla dip dibe olmasını peki? İşte şimdi bitmişti!
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçma Benden (düzenleniyor)
ChickLit"Yardım et Çağla! Aslının abisi Istanbula gelmiş. Herif eliyle koyduğu gibi buldu beni, seni göremeyince de kudurdu." "Tamam sakin ol. İş çıkışı-" "Bekleyemem Çağla. Topuğuma sıkar bu adam. Leşimi kanalizasyondan toplarsın, ben sana söyleyeyim." De...