KB3-5

2.9K 147 2
                                    


Aydın, Bora odadan çıktıktan sonra sadece birkaç yudum aldığı kahvesini de olarak masasına geçti ve kahvesini yudumlarken gözlerini pencereye çevirerek düşünmeye başladı.

Annesi ve teyzesi yaklaşık iki yıldır çeşitli gelin adaylarıyla Aydının karşısına çıkmışlar ve onu türlü oyunlarla türlü buluşmalara yollamışlardı. Aydın her seferinde buluşmaları geçiştirmiş ve annesiyle teyzesine evlenmek istemediğini kabullendirmek için akla karayı seçmişti. İstemiyordu da. Ta ki Tibet evlenene kadar... Daha önce hiçbir kızla ciddi bir ilişki yaşamamış olan Aydın, Tibet ve Aslıyı gördüğünde içinde bir burukluk hissetmişti. Düşünün Tibet... En az kuzeni kadar uçarı, şımarık ve eli iş tutmayan uyuz Tibet. Gerçi iki gün önce Deniz bile evlenmişti ya...

Aydın da istiyordu, evlenmek ve de belki baba olmak. Ama çok önemli bir problemi vardı, bir eksik... mesela bir gelin adayı gibi. Tabi ki istese sevgili teyzesi önüne bir sürü fotoğraf yığardı ama Aydın hiçbir şey hissetmediği biriyle evlenemezdi. Neydi o öyle, iş anlaşması gibi. Hoşlanması lazımdı bir kere kızdan; sesini duyduğunda içi titremeliydi, gözlerine baktığında...

Gözlerini kapattığında gördüğü gözlerle bardağını sertçe masaya bıraktı. Kahveden birkaç damla biraz önce imzalanan evrakların üzerine sıçrarken homurdanarak sandalyesinden kalktı ve peçetelikten çektiği bir tomar peçeteyi evrakların üzerine gelişigüzel fırlattı.

Kızgındı. Onu öptükten sonra sanki karşılık veren kendisi değilmiş gibi geri çekilip suratına yapıştırdığı tokat için kızgındı. Denizin düğününde kendisinden kaçmasına kızgındı. Günlerdir işe gelmemesine kızgındı. Serraya kızgındı... Ama en çok da kendisine kızgındı; cesaretini toplayıp Serrayı arayamadığından ve de kızın duygularından emin olmadan onu öptüğünden...

"Neyin var?" Duyduğu sesle gözlerini kapıya çevirdi ve duvara yaslanarak kendisini izleyen kız kardeşiyle göz göze geldi.

"Yok bir şey."

"Bana pek öyle gelmedi." Aydın kendini koltuklardan birine attığında Betül sırtını duvardan ayırıp kapıyı kapattı ve abisinin yanına yürüdü. Çantasını koltuklardan birine atıp abisinin arkasına geçti ve ellerini abisinin omuzlarına yerleştirdi.

Yavaş yavaş abisinin omuzlarına masaj yaparken konuştu.

"Sinirlisin. Neredeyse bir haftadır?"

"İşle ilgili birkaç ufak sorun var da-"

"Hiç sanmıyorum. İşle ilgili olsa kendini şirkete kapatmazsın abi. Tamam, dışarıda vakit geçirmeyi pek sevmezsin ama işle ilgili bir sorun olduğunda evde takılmayı tercih ettiğini biliyorum. Farklı bir şey canını sıkmış ve sen o meseleyi düşünmemek için kendini işe vermişsin." Aydın derin bir nefes aldı.

"Haklısın, düşünmek istemediğim bir sorunum var. Sen de konuyu kapatıp bana yardımcı olamaz mısın?"

"Hayır." Betül ellerini çekip kollarını omuzlarının etrafına doladı ve çenesini abisinin omzuna yasladı. "Sen anlat, ben de sorunu kökten çözmene yardımcı olayım."

"Boşver. Senin sevgilin yok mu, git onunla uğraş. Beni rahat bırak."

"Abi ya. Neden böyle yapıyorsun ki? En fazla biriyle tartışmışsındır. Bu kadar gizli olan ne? Gören de kız meselesi falan sanacak?" Aydın sessiz kaldığında Betül başını öne uzatarak Aydının yüzünü görmeye çalıştı.

"Öyle mi? Kız meselesi mi?" Aydının yüzündeki ifadeyi gördüğündeyse kaşları havalandı. "Abi sen-" Aydın hızlı bir hamleyle omuzlarındaki kolları geri ittirdi ve ayağa kalktı.

"Tuhaf tuhaf konuşma Betül. Ne kız meselesi, ne saçmalıyorsun sen! Bak sakın kendi kendine çıkarımlarda bulunup teyzeme, anneme duyurmaya kalkma anladın mı beni? Şimdi benim biraz işim var, gidiyorum."

Aydın Betülün konuşmasına izin vermeden kendini dışarıya atarken arkasında şaşkınlıktan küçük dilini yutmuş bir adet kız kardeş bıraktı.



Devam edecek...





Kaçma Benden (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin