KB2-29

4.3K 281 4
                                    

Betül danışmanın önünde durduğunda yüzüne yerleştirdiği tebessümle genç kadına seslendi.

"İyi günler. Ben Bora Özaltınla görüşecektim." Genç kadın aynı şekilde Betüle gülümseyerek karşılık verdi.

"Randevunuz var mıydı hanımefendi?"

"Hayır ama adımı söylerseniz kabul edecektir." Aslında bundan çok da emin değildi Betül; Bora kendisini görmek ister miydi ya da red mi ederdi. Ama öyle ya da böyle onunla konuşmalıydı. Hesap sormak için değil, Tugayın ne işler karıştırdığını öğrenebilmek için.

Doğan şirketten inşaat projesine yardım için gönderilen çalışanın Bora olduğunu öğrendiğinde hemen taksiye atlamış ve kendini bu şirkete atmıştı. Borayla mutlaka konuşmalıydı, Tugayın kendisinden ne istediğini ancak bu şekilde anlayabilirdi.

"Üzgünüm hanımefendi. Bora beyin kesin talimatı var, randevusuz kimseyi kabul edemiyoruz." Betül dudaklarını birbirine bastırarak parmaklarıyla ritm tutmaya devam etti.

"Bakın, onu mutlaka görmem gerek." Genç kadın tam yeniden itiraz edecekti ki çıkış kapısına doğru yürüyen Bora Özaltını gördüğünde hızla Betüle döndü.

"Bora bey sanırım öğle molasına çıkmış. Bakın gidiyor, ona yetişebilirsiniz!" Betül minnetle gülümsedi.

"Teşekkür ederim, çok çok teşekkür ederim." Betül ardına döndü ve döner kapıdan çıkmak üzere olan Borayı gördüğünde hızlı adımlarla o yöne yürümeye başladı. Binadan çıktığında arabasına binecek olan Boraya yetişemeyeceğini anladı ve etrafı umursamadan bağırdı.

"Bora!" Bora duyduğu tanıdık sesle bakışlarını kendisine kapıyı açan adamdan ayırıp şirketin girişine baktı. Betül kendine doğru gelirken huzursuzca başını iki yana salladı ve şoförüne işaret verdiğinde kendine uzatılan anahtarları eline aldı.

***

Garson yemeklerini servis edip yanlarından uzaklaştığında Bora dakikalardır masaya hakim olan sessizliği bozarak konuştu.

"Beni neden görmek istedin? Hesap sormak için mi yoksa?" Betül Boranın yüzündeki alaycı ifadenin canını sıkmasına izin vermeden masadaki mendili alıp kucağına yerleştirirken mırıldandı.

"Hayır."

"Güzel, çünkü hesap sorması gereken kişi sen değilsin." Betül yüzünü kucağından ayırmadan gözlerini Boraya çevirdi.

"Sen misin? Hesap sorması gereken kişi?" Bora boğazını temizleyerek kadehindeki suyu eline aldı.

"Ne istiyorsun Betül?" Ardından tek dikişte suyu bitirip kadehi masaya bıraktı.

"Seni şirkette gördüğümde neden orada olabileceğin bir türlü aklıma gelmemişti. Ama şimdi anlıyorum, intikam almak için-"

"İntikam mı?"

"Denizin projesini sabote etmek için o adamla anlaştın, intikam almak için. Aydın senin projeni reddettiği için-"

"Hayır! İntikam için değildi." Betül tüm yol boyunca gerçek olduğuna kendini ikna ettiği hipotezleri çürütüldüğünde yutkundu ve korkarak gelecek olanı beklemeye başladı. Nedendi o zaman? Tüm suç Tugayın mıydı yani? "Sen de abin de artık umrumda değilsiniz Betül! Tugay o şirkette çalışmaya başlamamı söylediğinde karşı çıktım ben, çünkü o şirkete adımımı dahi atmak istemiyordum."

"Tugay mı?" Bora başını sallayarak onayladı.

"Tugay Doğan, şirketimizin ceo su. Buraya gelirken bunu bilerek gelmişsindir diye düşünüyorum, Deniz beyle anlaşma imzalayan oydu. Ben sadece onun emirlerini yerine getirdim." Betül derin bir nefes aldı. İşte korktuğu şey de buydu. Tugayın neden bunu yaptığını anlamıyordu, ne olmuştu da gözü böyle dönmüştü? Kendileriyle ne alıp veremediği vardı da tüm bunları planlamıştı?

Bora Betülün yüzündeki değişikliği an ve an takip ediyordu. Kendisinin sadece emirleri yerine getirdiği söylediğinde yüzünün nasıl düştüğünü gözleriyle görmüştü.

"Ne oldu? Herşeyin benim planım olmasını mı isterdin yoksa? Aa anladım, buraya içini rahatlatmaya mı geldin? Yaptıklarından sonra eğer karşılık vermiş olsaydım vicdanın mı rahatlayacaktı?"

"Yaptıklarımdan sonra?"

"Evet yaptıklarından sonra! O projeye nasıl değer verdiğimi biliyordun Betül. Bana yardım etmek istediğinde nasıl mutlu olduğumu gördün. İlişkimiz bittiğinde koşarak abine gittin değil mi, canımı acıtmak için!" Betül üzerindeki mendili avucuna alıp sıktı. Tugay meselesi yetmezmiş gibi bir de geçmişi deşelemenin ne anlamı vardı ki?

"Canını bu mu acıttı Bora? Projenin reddedilmesi mi acıttı canını, ilişkimizin bitmesi değil öyle mi? Tabi ya, tek düşündüğün buydu zaten! Beni hiçbir zaman düşünmedin, tek düşündüğün o aptal projeydi! Tek düşündüğün paraydı! Şimdi olduğu gibi! Tüm suçu Tugaya atmaktan vazgeç, kabul et artık! Senin fikrindi! Aydından intikam almak istedin, benden intikam almak istedin! Tugayı da sen ikna ettin!"

"Ne saçmalıyorsun sen?" İkisi de restauranttaki diğer insanları unutmuş, birbirlerine olan nefretlerini kusuyorlardı. "Hiçbir açıklama yapmadan terkettin beni! Üstüne canımı acıtmak için Aydınla böyle bir oyun yaptınız!"

"Aydından böyle birşey istemedim ben! Türkiye de bile değildim! O proje yüzünden yeniden karşılaşmak zorunda kalacaktık, o yüzden annemin yanına döndüm! Aydının böyle birşey yapacağından haberim yoktu!"

"Hayatımı mahvettin Betül! Öz çocuğu olmama rağmen bana üvey evlat muamelesi yapan o adama kendimi kanıtlamak için tek bir şansım vardı ve sen o şansı ellerimden aldın! Neden Betül, neden? Neden beni terkettin? Ne yanlış yaptım ben?!"

"Beni aldattın! Melisle, en yakın arkadaşımla! Beni aldattın..."

Devam edecek...

Kaçma Benden (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin