KB-17

14.9K 741 3
                                    

"Günaydın Gökçe."

"Günaydın Deniz bey."

"Günaydın Gökçe."

"Günaydın... Betül hanım." Gökçe uzun zamandır görmediği yüze gülümseyerek baktı. "Hoşgeldiniz."

"Hoşbulduk Gökçe, nasılsın?" Deniz odasına ilerlerken Betül Gökçenin masasının hemen önünde ayaktaydı.

"İyiyim Betül hanım, siz?"

"İyiyim Gökçe de..." Betül gözlerini etrafta gezdirirken az ilerideki masayı gördüğünde duraksadı. "Şu masa Çağlanın mı?"

Betül masaya sinsi bir bakış atıp o yöne yürüdü ve masanın önüne geldiğinde bir aile fotoğrafı ya da kişisel bir eşya bulabilmek için bakınmaya başladı fakat bulamadığında dudaklarını büzdü.

"Günaydın Gökçe abla."

"Günaydın Çağlacığım." Betül Gökçenin ağzından dökülen o adı duyduğunda bakışlarını kapıya çevirdi.

"Günaydın, hoşgeldin canım." Çağla masasına doğru yürüyüp Betülün önüne geldiğinde kendine gülümseyerek bakan kıza ve uzattığı eline baktı ve kızın elini nazikçe tuttu.

"Merhaba?"

"Ah ben Betül. Aydının kız kardeşiyim.  Denizi ziyarete gelmiştim fakat farkettim de... hiç özlememişim. Sizinle sohbet etsem?"

***

"Ya işte öyle. Az daha kim vurduya gidiyordum. Resmen adam beni yatağa atmaya çalıştı ya."

"Allahın ayısı! O barda zaten o niyetli onlarca insan vardır. Bula bula seni mi bulmuş?"

"Ay evet ya, salak." Betül çayına bir şeker daha attı. "Çay kaşığını uzatabilir misin Çağlacığım ya?" Çağla kendi çay kaşığına Betüle uzattı.

"Ama ucuz yırtmışsın Betül."

Gökçe gözlerini kırpıştıra kırpıştıra karşısında kırk yıllık arkadaşmış gibi sohbet eden iki kıza bakıyordu.

Tabi ki tek hayretler içerisinde olan Gökçe değildi. Deniz de her zaman yaptığı gibi kimi zaman kaydırarak kimi zaman zıplata zıplaya sandalyesini kapının önüne çekmiş ve dışarıyı dinliyordu.

"Aa abim gelmiş." Betül Çağlanın masasının önündeki sandalyeden kalkıp abisine yürüdü. "Gecen nasıl geçti abicim." Aydın kaşlarını çatarak kız kardeşine baktığında Betül masumca gülümsedi. "Bir şey demedim ya."

***

"Ya siz daha yeni adadan dönmediniz mi ya? Nereden çıktı bu Antalya işi?"

"Aslında iş meselesi Çağla ya. Semih le benim Antalya da olmamız gerek bir hafta kadar. Ee siz de gelin dedik fena mı?" Çağla Arda ve Serraya bakarak başını iki yana salladı.

"Kusura bakmayın çocuklar ya. Çalışmam gerek."

"Nereye çalışman gerek Çağla ya? Sen demedin mi patronum tembelin teki, hiç işim yok o yüzden de gün boyu candy crush oynuyorum diye."

"Dedim de Serra. Annemler takık biliyorsun. Sırf çalışıyorum diye Ömerle görüşmeme bie karışmıyorlar artık."

"Ömer kim be?" Çağla kırdığı fakat çok geç farkettiği potla dudaklarını birbirine bastırdı.

"Şey Arda..."

"Hani şu adadaki çocuk vardı ya hayatım... düğündeki." Arda gözlerini Çağlaya dikti.

"Çağla sen o çocukla görüşüyor musun?"

"Ömer-"

"Sevgilisi."

"Ne?" Çağla ağzı bir karış açık Serraya bakakalırken Serra devam etti.

"Biliyorum hayatım sana daha önce söylemem gerekliydi fakat... Semih var diye-"

"Semih yıkılacak." Çağla gözlerini kırpıştırdı.  Genelde Semih konusunu açan her zaman Serra olmuştu, Arda Semihle çok yakın arkadaş olduklarından bu konulara hiç girmezdi. Şimdi ne olmuştu da Semihin duyguları hakkında bu kadar rahat konuşabilmişti?

"Kapatın artık şu Semih meselesini ya!" Çağlanın sert çıkışına karşılık iki sevgili bakışlarını birbirinden çekip Çağlaya döndüler.

"Çağla-" Arda derin bir nefes aldı. "O tatile gitmeliyiz."

"Ama-"

"Hatta Ömer de gelmeli. Lütfen Çağla tek yolu bu... Semih anca böyle vazgeçebilir." Çağla sertçe yutkundu.

"Ben..." Kendine yavru köpek bakışı atan iki arkadaşına baktı. "...ayarlamaya çalışacağım."

Devam edecek...




Kaçma Benden (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin