KB-44

11K 569 17
                                    

Deniz defalarca Tibeti aramasına rağmen bir türlü cevap alamamıştı.

Odasında bir sağa bir sola gidip gelirken ofis telefonu çaldığında masasına yürüyüp telefonu cevapladı.

"Efendim Gökçe?"

"Deniz bey, bir problemimiz var. İnşaat başlatacağımız araziyi satın aldığımız adamın birisine borcu varmış. Adam borcuna karşılık arsayı göstermiş ve borcun ödenmesi gereken adam arsa yüzünden sorun çıkarıyor. Arsanın kendine ait olduğunu iddia ediyor." Deniz başını iki yana salladı.

"Tamam da Gökçe, ben ne yapayım? Aydına söyle. Arsa alınırken neden araştırılıp soruşturulmamış?"

"Deniz bey. Aydın beye ilettim ama..."

"Ne oldu?"

"Arsa üzerinde hak iddia eden adamlar... şirkettelermiş ve bu kata geliyorlarmış. Sizinle görüşmek için-"

"Ben ne anlarım görüşmeden Gökçe. Aydın odama gelsin, hadi çabuk." Telefonu yerine bırakıp odada turlamaya geri döndü.

Aklı Tibetteydi bir kere. Bir de işle uğraşacak hali mi vardı? Orada en yakın arkadaşına kız istemeye gidilecekti? Gerçi kimin isteneceğini de bilmiyordu ya...

***

Çağla açılan asansör kapısıyla gördüğü kişiyle ayağa fırladı.

"T-tugay bey?" Tugay Çağlayı gördüğünde Çağla kadar şaşırmamış olsa da kızın masasına doğru yürüdü.

"Oo gelin hanım? Burada mı çalışıyorsunuz?"

"Gelin hanım mı?" Gökçe her ne kadar karşısında gördüğü iri yarı adam ve de izbandut gibi iki yanındaki heriflerden tırssa da çenesini tutamamıştı. Ama ne yapsındı, Çağla ve gelin? Ne alakaydı?

"Evet Tugay bey."

"Bey ne Çağla? Anlaşmıştık ya seninle, abi diyecektin?" Muğla da yaşanan olaylar tek tek gözünün önünden film şeridi gibi geçen Çağla adama dönüp başını salladı.

"Tabi Tugay abi." Tugay arka masada kalan Gökçeye ters bir bakış atarak tekrardan Çağlaya döndü.

"Bu şirket bize ters yaptı Çağla. Bizim olana gözünü dikti. Ayrıl işten. Sana bizim şirkette iş verelim. Hem kocan nasıl? Yine yaramazlık yapıyor mu o Hakan?" Çağla hızla başını iki yana salladı.

"Yok uslu o, uslu. İşte o da-" Tam o sırada Deniz kapısını açıp dışarıya fırladı.

"Gelmedi mi bu adam Gökç-" Çağlanın karşısındaki Tugayı gördüğündeyse yerinde zıpladı.

"Bismillah! Tugay abi? Sen-"

"Hakan? Senin o odada ne işin var lan? Deniz denen kıl kuyruğun odası değil mi bu?" Deniz yutkunarak Çağlaya baktığında kızın kaş göz işaretleriyle birşeyler anlatmaya çalıştığını gördü.

"Şey Tugay abi-"

"Ne lan?!" Deniz asansörden inen Aydını gördüğünde derin bir nefes aldı.

"Ben odayı havalandırıyordum abi. Deniz bey odada değildi de onu soruyordum Gökçe hanıma, gelmedi mi diye. Ama... geldi." İki elini de açarak Tugayın ardını işaret etti ve pişmiş kelle gibi sırıtarak Aydına doğru yürüdü.

"Deniz bey, geldiniz mi? Ben de odanızı havalandırıyordum da.. Öz abim kadar sevdiğim ama abim yok- Öz kuzenim Aydın kadar sevdiğim Tugay abim de sizin ziyaretinize gelmiş Deniz bey." Aydın ellerine yapışmış Denize içinden söverek ellerini geri çekti ve Tugaya döndü.

"Hoşgeldiniz Tugay bey. Ben Deniz Atılgan. Arsa konusunda muhattabınız benim. Sanırım ikimizi de üzen bir takım olaylar olmuş. Buyrun sizi ofisime alayım ve bu konuyu en uygun şekilde halletmeye çalışalım." Tugay başını salladığında eliyle Denizin odasını gösterdi Aydın.

"Buyurun. Bu arada birşey içer misiniz Tugay bey?"

"Çay." Aydın sırıtarak başını salladı.

"Tabi. Hakan koş oğlum iki çay kap gel bize."

Aydın, Tugay ve iki koruma odaya girdiklerinde Çağla kendini daha fazla tutamayarak kıkırdayarak sandalyesine çöktü.

"Gülmesene kızım. Ne yapsaydım? Bir de çay istediler iyi mi?" Küçük mutfağa yürürken iki elini açtı."Tövbe Allahım. Bir atlatayım şu Tugay belasını? Bir daha yalan söylemeyeceğim? Tövbe ettim, çok çok tövbe ettim."


Devam edecek...





Kaçma Benden (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin