KB-49

9.8K 498 3
                                    

Odaya girdiklerinde Çağla hırsla çantasını yatağa fırlattı.

"Bu gece burada kalmak zorunda bırakıldığımıza inanamıyorum. Neden düğün şehir dışında bir otelde yapılmak zorundaydı ki?" Çağla elleri belinde yatağın önünde dikilmeye başladığında sinirden delirmek üzereydi.

Zaten düğündeki Denizle olan samimiliğini ailelere anlatmak için akla karayı seçmişlerdi, yarın ise bir de bu oda mevzusu çıkmıştı konuşulacak.

Deniz Çağlaya göre biraz daha sakin hareketlerle kendini yatağa attı.

"Aileler düğünden ayrılırken biz de ayrılmalıydık düğünden. Sana söyledim ama biraz daha biraz daha diye tutturdun." Çağla nefesini verip gözlerini Denizin gözlerine dikti.

"En yakın arkadaşının düğün gününde saat onda uyuyan yaşlı çiftler gibi ayrılacak mıydık düğünden? Tabi ki sonuna kadar kalmalıydık. Nasıl bu kadar duygusuz olabilirsin?" Deniz dirseklerinden destek alarak hafif doğruldu.

"Birincisi bu gerçek bir evlilik değil. Tibetin mutlu olduğunu hiç ama hiç sanmıyorum. İkincisi... sırf düğünün sonuna kadar kalalım diye tutturduğundan Tugaya yakalandık ve bu gece bu otelde kalmaya mecbur bırakıldık. Yani şuan da sinirli olmak için hiçbir nedenin yok, kendin kaşındın."

Çağla diyecek tek bir kelime bulamayarak sustu ve topuklularını yere çarpa çarpa lavaboya yürüdü.

Deniz çok sinirli olması yetmezmiş gibi kendisinin de bir posta sinirlendirdiği kızın arkasından bakıp derin bir iç çekti. İnkar edemezdi, Çağlayla aynı odada kalmaya mecbur bırakılmak fazlasıyla hoşuna gitmişti.

"Dişlerimi fırçalamam gerek." Deniz kolları önünde çapraz bağlanmış bir şekilde kapıya yaslanmış kıza baktı.

"Oda servisini arıyorum." Deniz yatakta doğrulup telefona uzanırken Çağla derin bir nefes aldı.

***

Aslı odaya girdiklerinde yatağa bakmadan daha doğrusu bakamadan Tibete döndü.

"Bak. Bu bir oyun. Abimi oyalamak için ve-"

"Oyun falan değil. Evet abini oyalamak için ama bu oyun olduğu anlamına gelmez." Kıza doğru adım adım yaklaşırken ceketini çıkarıp sağ taraftaki tek kişilik koştuğa fırlattı Tibet. "Bu gerçek bir evlilik olacak."

Aslı öfkeyle ayağını yere vurdu.

"Ne saçmalıyorsun sen? Öyle birşey olmayacak!"

Tibet adım atmayı bırakıp durduğu yerde kızı baştan aşağıya süzdü.

"Öyle mi karıcığım?" Bu kızı sinir etmek gerçekten hoşuna gidiyordu? Hele ki kendisinden bu kadar korkarken böyle diklenmesi yok muydu? "Acaba bu evliliğin gerçek olmasındansa... Tugayın Denizle aranda geçen herşeyi öğrenmesini mi tercih edersin?"

Aslı zorlukla yutkundu.

"Bunu yapmazsın. Deniz senin arkadaşın. Abim gerçeği öğrenirse Denizi öldürür."

Tibet yüzündeki alaylı bir gülümsemeyle başını salladı.

"Evet yapmam çünkü sen de bunu tercih etmezsin. Abin seni mahveder estetik güzeli. Sen seç ölmek mi istiyorsun yoksa..." Kaşlarıyla kızın ardındaki yatağı işaret etti. "Karım olmayı mı?"

"Bu ölümden de beter." Tibet kızın hala diklenmesine şaşırsa da oyununu bozmayarak aralarındaki bir adımlık mesafeyi kapattı ve kızı kendine yasladı.

"Ah karıcığım." Kızın belini sımsıkı sarmış ellerinden biri yavaşça aşağılara kaymaya başladığında Aslı dişleri arasından konuştu.

"Bırak beni!"

Tibet gözlerini kısarak kızın gözlerine baktı.

"Kaçışın yok, hala anlayamadın mı karıcığım?" Gözlerini kızdan ayırmadan yüzleri arasındaki mesafeyi kapatmaya başladığında Aslı gözlerini sımsıkı kapatarak yüzünü yan tarafa çevirdi.

"Böyle olmasını istemiyorum ki ben. Sen beni sevmiyorsun." Kız yanağına çarpan nefesin yokluğunu hissetti. Tibet nefes almayı kesmiş olmalıydı. "İstemiyoru-" Şakağında hissettiği ıslaklıkla zaten kapalı olan gözlerini daha sıkı yumdu Aslı.

Gerçekten böyle olmasını istemiyordu. Bir kere daha aynı hatayı yapmayı hiç ama hiç istemiyordu.


Devam edecek...





Kaçma Benden (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin