Manga:Cevapsız sorular
"Şimdi her başlangıç, yeni bir zaman kaybı..."
-
Karanlığın arasındaki beyaz nokta. En son okuduğum kitabı tanımlayan en basit cümleydi. Beyaz ve saf noktanın tüm karanlığa umut gibi yayılıp zamanla karanlığı gölgesi ardına almış, zaferini ilan etmişti. Ve kendine yeni bir başlangıç yapmıştı.
Ben o beyaz nokta kadar saf ve temiz değildim, kendimi bir renkle tanımlamam gerekiyor ise; Mavi tercihini yapardım. Gökyüzünü saran mavi kadar masum, dalgaların esiri okyanusun maviliği gibi serttim. Mavi değişken bir renkti; tonuna göre farklı anlam taşıyordu. Bazen sert bazen de saf.
Beyazla Siyah Mavi gibi değişken değil, tam aksine sabit iki renkti. İkisininde koyusu açığı yoktu. Siyah karanlığın beyaz ise aydınlığın temsiliydi. İki renkten başka anlamlar çıkarmak teklif dahi edilemezdi. Bu yüzden Mavi bambaşka bir renk.
Ellerimi cebime yerleştirip, oturduğum sandalyede yayılarak etrafı süzdüm. Üniversite hayatı hoşuma gitmişti açıkçası, lisede olduğu gibi kafes hayatı yaşatmıyordu insana. Tamamen özgürlük demekti, tabii dersleri işin içine katmazsak. Lise zor diyen bir insan üniversiteye adımını atmamalı çünkü ciddi anlamda boşa zaman harcamış olur. Onun yerine gidip kendine çalışacak bir iş bulmalı.
"Selam,"
Beni düşüncelerimden ayıran sesin sahibine döndüğümde kaşlarım çatıldı. Sabır dilercesine nefesimi dışarı püskürtürken kafamı başka yöne çevirdim.
"Hey, buradayım."
"Ne istiyorsun?" dedim kuru ses tonuyla. Doğruyu söylemek gerekirse, bu gün diğer günlere kıyasla daha gergin bir Ceyda vardı. "Biraz kibar olmayı denemelisin güzelim," dediği an öfkeyle ayağı kalkıp kollarımı masaya yasladım, yavaşça öne doğru eğilerek aramızdaki mesafeyi kapattım. "Bana bir daha güzelim deme, aksi taktirde canını alırırım, inan bunu yapabilecek ruh halindeyim." tepksizce yüzüme bakarken şunu ekledim, "Benden uzak dur." yeşil gözlerini bir saniye dahi gözlerimden ayırmadan tek kelime etmeyip öylece donakaldı.
Geriye doğru çekilerek derin bir nefes aldım, "Zor bir kadınsın, zoru severim." cevap vermeden çantamı aldığım gibi oradan uzaklaşdım, Üniversite'nin en kötü yanı ise istediğin her kızı elde edebileceğini sanan erkekleriydi. Tıpkı o çocuk gibi, adını bilmiyorum ama etrafımda gezmesi ve bana 'güzelim' diye hitap etmesi canımı sıkıyordu. Bana sadece Mete diyebilirdi o sözleri, tabii yaşasaydı.
Derin bir nefes alıp, Mete ile ilgili her şeyi kısa bir süreliğine sildim aklımdan.
Hızlı adımlarla binaya ilerleyip girmem gereken dersin sınıfına yöneldim, hoca gelmediği için 'şükür' diye mırıldanarak sınıfa girdiğimde, lisedeki sınıfımı hatırladığımda iç geçirdim. Lise özeldi, üniversite ise özgürlük. Zaman kaybetmeden yerime oturup, hocanın gelmesini bekledim.
Biraz sonra hoca sınıfa girdiğinde esneyerek dersin bir an önce bitmesini diledim. Elimi yumruk haline getirip çenemin altına yerleştirirken sınıfın kapısı çalmıştı, gözlerimi yavaşça sınıfa girene çevirdiğimde hayretle kaşlarımı havaya kaldırdım. Bu birkaç dakika önce kafede benimle flört etmeye çalışan çocuktu, hadi ama sabrım taşıyordu.
Hocaya kısa bir bakış atıp öğrencilere doğru döndüğünde gözleri beni buldu, yüzünde şeytani bir gülümseme yayılırken bana doğru gelip yanıma oturdu. Nefesimi öfkeyle dışarı püskürtüp sakin olmaya karar verdim. Sonuç olarak lise öğrencisi değildim, en küçük olayda hır gür çıkartamazdım. Gençliğime vermeyip atarlardı okuldan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAMPARÇA 2 | Bencil
Teen Fiction#58 "Kirli ruhun, tutsak bedenleri..." Doğrular ya da yanlışlar. Kurallar ve yasaklar... Hayatın kendisiyle tanışan bir grup gencin çevreleriyle olan sınavında zorluklar katlanılamaz hâle gelir, kendi hayat mücadelerinde hedefleri için savaş verenle...