Duman : Sor Bana Pişman mıyım?"Bu kadehi de bizi mahvedenlere içelim."
-
Önce hiçleşen bir hayat, sonra yok olan. Sonra... Umudu arayan. Sonra da kaybeden. Biz, hangisiydik? Biz hep kaybedenlerdendik. Umut etmek gerekir, pes etmemek gerekir, savaşmak gerekir. Ama nereye kadar? Ya savaşmak için tüm gücümüzü tüketmişsek...
İşte asıl mevzu buydu.
Tükenmiş beden.
Aslında ben tükenmedim, sıkıldım. Her şeyden özellikle de kaybetmekten. Demiştim ya, pes ediyorum diye. Doğru ben pes edeli çok oldu. Şimdi sadece kendi hikâyemde sonumu merak ettiğim için razı olmuştum kaderime. Ya sonum çok yakın ya da sonum hiç olmadı.
Evet,
bunu da demiştim.
"Bu çok sertti." peki ya sonumu merak ediyorsam, bundan sonra yapacaklarım ne olacaktı? Bu sorunun cevabı basit aslında. Kaybedecektim. Ama bunu kimse bilmeyecekti. Siz bile. "Öyle,"
Karşımda dikilen siyah takımlı adamın sözleri dahi Mete'nin bakışlarından daha net ve ne istediğini bilen değildi. Az önce alkışlayan elleriyle uzun olan saçlarını hafifçe geriye taradı. Ardından sol elini bana uzattığında gözlerim Ece ve Zeynep arasından gidip geliyordu. Onlar ise dikkatle adamın eline odaklanmıştı. Tıpkı, Mete'nin bakışları gibi.
"Benimle gelir misin?" bu soru dehşete kapılmama neden olmuştu. Plan işe yaradı, ancak diğerlerinin tahmininin aksine bu gecenin kurbanı bendim. "A-anlamadım." bunu söylerken kekeledim. Anlamıştım aslında ama yine de sorma ihtiyacında bulunmuştum. Bu iş o kadar kolay olmayacaktı, karşımdaki uzun saçlı adamın bakışları ürkmeme neden oluyordu.
Ne şeytani bir gülümseme vardı yüzünde ne de soğuk bir ifadesizlik... Ne istediğini bilen, başarılı bir adam. Tam olarak karşımdaki profil buydu. "Bu gece benimle gelir misin?" bu çok saçma bir soruydu yine de sessiz kaldım ve titreyen elimi, bana uzattığı elinin üzerime koyup kaderime razıl oldum.
Gözlerim Mete'ye kaydı bir anda. Olduğu yerde duruyordu gözlerindeki o ifade taşı çekilmiş dipsiz bir kuyu gibiydi. O ifadesiz, ruhsuz gözleri birtek ben tanıyordum. Diğerleri gibi değildi, hislerini içinde yaşardı o.
Elimi tutan adam hafifçe yaklaşıp iki elimin üzerine küçüp bir öpücük kondurdu. Uzun saçlarından bir tutam alnına dökülmüştü, her ne kadar tiksinsem de karşımdaki bu adamın gizli bir çekiciliği olduğunu inkar etmezdim. "Gidelim o zaman hanımefendi." eliyle gideceğimiz yönü gösterdi kibarca, gözlerimi kapatıp bekledim birkaç saniye ardından derin bir nefes alıp onunla birlikte yürümeye koyuldum.
Peşimizden gelen takım elbiseli korumaları fark edince kalbime keskin bir sancı saplanmıştı. İşte şimdi ciddi anlamda korkuyordum. Göz göre göre cehenneme teslim oluyordum, hemde sevdiğim adamın gözleri önünde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAMPARÇA 2 | Bencil
Teen Fiction#58 "Kirli ruhun, tutsak bedenleri..." Doğrular ya da yanlışlar. Kurallar ve yasaklar... Hayatın kendisiyle tanışan bir grup gencin çevreleriyle olan sınavında zorluklar katlanılamaz hâle gelir, kendi hayat mücadelerinde hedefleri için savaş verenle...