Mor ve Ötesi : Küçük Sevgilim."Bu ses, kimsesiz bir sokağın kirlenmiş ve korkak bir yakarışıydı."
-
İç çekip elini çenemin altına aldım, yaşamdan soyutlanmak istercesine hayal aleminin en yoğun noktalarına daldım. Hayal et, bambaşka bir yerdesin. Hayalini kurduğun konumda. Bu hayatta en çok neyi diledin?
Ben, şehrin en yüksek binasının teras katında yıldızların altında olmayı hayal ettim. Yalnız ben. Sadece ben. Camdan duvarları olan, üstü açık, rüzgarı tenimde hissedebileceğim bir teras. O yumuşak rüzgardan korunmak istercesine battanyemin altına girip sadece yıldızları seyredalmak istiyordum. Hayalperest bir insan değildim ama... Yalnızlığı hiçbir şeye değişmezdim. Işıkların yasak olduğu bir dünyada, şehir gürültüsünden uzak, sessiz, yalnız bir hayat. Pahabiçilemezdi.
Ancak gel gör ki bunlar sadece hayalden ibaret... Kitabın sayfasını çevirirken kahvemden bir yudum aldım. Sabah beşte kalkıp okula gelmek... Bazen her şeyden vaz geçip yaşamımı sonlandırmak istiyordum, ama içimde bir yerlerde saklanan Ceyda pes etme diyordu.
Nefesimi dışarı püskürterek önümdeki paragrafı okuyup önemli cümlenin altını çizdim. "Hele şu işimi bitireyim ilk işim okul denen şeyi icat eden herifi bulmak olacak." gözlerimi ovuşturarak kafamı kitaptan kaldırdım. Masanın üzerindeki telefonumdan saate baktım kısaca. 11:24
Sabah yediden beri ders çalıştığım gerçeğini sindirmeye çalışmamın yanında, beynim bu ağır sorumluluğum altında ezilmemek için baya çaba sarf ediyordu.Saçlarımı geriye atarak kütüphaneyi süzdüm. Herkes kafasını kitaplara gömmüş harıl harıl ders çalışıyordı, ben ise oturmuş hayal kuruyorum. Vallaha benden adam olmaz. Universiteyi kazanmamda da kesin bir hata var, sistem hatası olmalı. Yoksa ben bu tembellikle biraz zor kazanırdım.
"Ulan yemişim finallerini." kitabı kapatıp ayaklandım. O sırada çaprazımda oturan kız bana kısaca bakmıştı, ona dik dik bakmayı bir kenara atıp kitaplarımı çantaya koyup kütüphanenin çıkışına yöneldim. Gözüme cam tarafındaki masada oturan Ece çarpınca, "Bu kız hani okula gelmeyecekti? Kimi yiyorsun kızım sen?" diye mırıldandım.
Ve ardından çıkışa yönelmek yerine cam kenarına yöneldim. Dikkatle önündeki soru bankasına odaklanmış ders çalışıyordu. Elimdeki siyah sırt çanasını tam da kitabın üstüne koyup karşısına dikildim. Önce bana kısa bir bakış atıp çantayı kaldıracakken duraksayıp tekrar bana baktı telaşla. Hani inek arkadaşlarınız olur ya, 'ben ders çalışmıyorum.' deyip gizlice atomu parçalar... İşte bu mal da onlardan biri.
Aklı sıra finallere çalışmamış gibi görünüp yüksek notlar alacak. Sonra da biz diyeceğiz ki, 'Vay canına bu notu çalışmadan mı aldın. Sen harbi zekisin.' tabii o arkadaşın ego atmosferde. "N'apıyorsun lan sen?" dedim ellerimi masaya yaslarken. Hızla kitapları kapatıp yalandan öksürdü. "Hiç, arkadaşımla buluşacağım. Onu bekliyorum." gözlerimi devirdim.
"Arkadaşınla kütüphanede mi buluşacaksın?" meyve suyundan bir yudum alıp diliyle dudağını ıslattı. "Evet. Kitap alacakmış." gözlerimi kısıp, "Hadi lan ordan, ders çalışıyordun değil mi?" dedim. Düz bir surat ifadesi ile birkaç saniye boş boş baktı. "Ne münasebet. Ben ve ders çalışmak, kim giriyor senin aklına."
"Kes lan, yalancı inek." kaşları çatıldı. "Ayh, yalancı inekmiş en azından arızalı bir prasa değilim." bu sözlerine karşın benim kaşlarımda çatıldı. "Bana bak, bana bir daha prasa dersen seni döverim." ellerini bedenine çaprazlayıp alaycı bir edayla, "Hepte dövüyorsun zaten. İster ders çalışırım ister çalışmam. N'apıcaksın? Kütüphanede mi döveceksin?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAMPARÇA 2 | Bencil
Teen Fiction#58 "Kirli ruhun, tutsak bedenleri..." Doğrular ya da yanlışlar. Kurallar ve yasaklar... Hayatın kendisiyle tanışan bir grup gencin çevreleriyle olan sınavında zorluklar katlanılamaz hâle gelir, kendi hayat mücadelerinde hedefleri için savaş verenle...