Pinhani : Beni sen inandır. (Mete'nin söylediği şarkı.)
"Özlemek en büyük çaresizlikmiş."
-
Ece'den
"Düzgünce yapıştır kanka, uçmasın. Para verdim ben bunlara." Nur başıyla onaylarken ağaca yöneldi. "Riske girdin farkındasın değil mi?" dediğinde dişimle bant kesmeye devam ettim, "Kaşınan oydu kardeşim, beğeni 223 olmuş. 223 kişiye rezil oldum, ha tabii beğenmeden geçenleride hesaba katmak gerekir. Bu semtte kaç kişi yaşıyor?"
Nur gözlerini devirirken cevap vermeden elindeki ilanı ağacın gövdesine bant yardımıyla yapıştırdı. Tekrar önüme dönüp elimdeki ilanlardan birini tıpkı Nur gibi duvara yapıştırdım. Merak edilen asıl şey, bahsettiğim bu ilanın ne olduğu. Elimde tam tamında 223 tane kayıp ilanı var.
Sefa'nın kayıp ilanı, 10. Sınıf e okul fotoğrafınım kullanmak en şeytani fikrimdi. Altına ise Sefa'nın numarasını yazdırdım, en üstte de kafam kadar harflerle 'KAYIP, BULANA PARA ÖDÜLÜ VAR' yazıyor. Hah! Beni rezil etmemesi gerektiğini bilmesi gerekirdi. Ben Ece'yin oğlum! Üç harfli olanından.
Üç harflinin ego tavan.
Sen sus at.
Bir ilanı daha alıp çöp kutusunun üzerine yapıştırdım, hatta az önce bi teyzenin sırtına yapıştırdım. Fark etmemesi ilginç bir durum aslında. Saati sordu ben de sanki sırtını sıvazlıyormuş gibi yapıp sırtına yapıştırdım. Acaba bu hareketim yanlış bir davranış mıydı? Allah affetsin.
***
Sefa'dan
Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle kollarımı gererek esnedim. Ardından bahçe kapısını aralayıp sokağa çıkdım. Hava bu aralar çok iyidi, hafif güneşli falan. Keyfimde yerindeydi. "Hayat ne güzel lan bu gün." diye mırıldanarak yürümeye devam ettim.
Önce bir pastaneye uğrayıp dedemin en sevdiği kurabiyelerden alacağım, sonra da dedemin yanına gideceğim. Bu günlük planım bu, çünkü haftaya Ankara'ya dönüş yapıyorum. Dersleri aksatmamak gerek, zor kazandık sonuçta üniversiteyi.
O an telefonumun sesi kulağıma ilişirken kısaca ekrana bakıp cevapladım, "He söyle bizim oğlan." dediğimde biraz sessiz kaldı ardından söze girdi. "İşin var mı bu gün?" Bir insanın pazar günü bir işi olmaz, sadece planı olur. Bu çocuk uzaylı bilader, ya da beyninde alan yetersiz.
"Dedemi görmeye gideceğim amcaoğlu, hayırdır?"
"İşim çıkdı, bara göz kulak ol diyecekdim."
"Valla teyze kızı haftaya gideceğim biliyorsun, dedemi görmezsem ayıp olur."
"Teyze kızı ne lan? Sefa kaşınma sikerim olmayan beynini. Hadi kapatıyorum yaylan."
Sokağın ortasında duraksayıp ekrana kısaca bakdım, "Herif kız gibi telefonu yüzüme kapattı lan iyi mi? Gerçi Mete'den başka ne beklersin, lisede tahtayla bakışan çocukdan bahsediyoruz." kendi kendimle konuşmaya bir son verip pastaneye girdim, "Selamun aleyküm ağabey." Adam başıyla onaylarken, "Aleyküm selam kardeşim buyur?" dedi.
"Cevizli kurabiye var mı?"
"Var kardeşim, vereyim mi?"
"Ver ağabey."
Adam tekrar başıyla onaylayıp kurabiyeleri hazırlarken, masalara servis yapan garsonla göz göze geldik. Bu bana mı bakıyor? "N'oluyor lan?" diye mırıldanırken elindeki tepsinin içindeki meyvesuyunu müşterinin masasına koydu. Herif bunları yaparken gözlerini bir saniye dahi ayırmamışdı üzerimden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAMPARÇA 2 | Bencil
Teen Fiction#58 "Kirli ruhun, tutsak bedenleri..." Doğrular ya da yanlışlar. Kurallar ve yasaklar... Hayatın kendisiyle tanışan bir grup gencin çevreleriyle olan sınavında zorluklar katlanılamaz hâle gelir, kendi hayat mücadelerinde hedefleri için savaş verenle...