Sancak:Dili yok ki gönlümün.
"Gülümse ne olur, bu günler dün olur..."
-
İnsan cehennemi bile bile, uyar mıydı şeytana? Kulağa ne kadar saçma geliyor değil mi? Sonunun kötü olacağını bile bile, o işi yapmak.Bence tam bir aptallık, sizcede öyle.Ama ne var ki; yapıyoruz işte, uyuyoruz iblise.Farkındasınız, yapdığınız bu pisliklerin bedelini en ağır şekilde ödeyeceğinizin farkındasınız.
Kollarımı bedenime sarıp, korkak adımlarla sonu bir türlü gelmeyen koridorda ilerlerken nefesimu tuttum.Tedirginlikle yanımdaki hemşireye bakarken, sakin olmaya çalışıyordum.Bu yapdığım ne derece mantıklı? Bilmiyorum.
Sadece içimdeki mantıklı şeyler fısıldayan ses gitmemi söylüyordu, beni neyin beklediğini dahi kestiremezken..Umarım deli cesaretiyle kalkıştığım bu işi elime yüzüme bulaştırmam.
"Burası, sadece bir saat görebilirsiniz."Diyen hemşireye tedirginlikle bakıp olumlu anlamda başımı salladım.Hemşire tekrar yanımdan ayrılırken önünde durduğum kapının kolunu kavradım, hadi bakalım Ceyda, Derin'le yüzleşmeye hazır ol.
Kolu aşağı indirdiğimde kapı yavaşça aralandı, ölüm sessizliğinin hakimiyetindeki bu hastanede zorlukla araladığım kapının sesi yayılmışdı.Ağır ve titrek adımlarla içeri adım attığımda kalbim kendini hissettirmek istercesine çarpıyordu.
Ardımdaki kapıyı kapattığımda, sessiz odayı süzdüm usulca.Karanlık denilebilecek odaya camdan yansıyan güneş ışığı batmak üzereydi, camın hemen yanındaki yatağa döndüğümde tüylerim diken diken olmuşdu, bu kadar olaydan sonra onun karşısına çıkmak ve onu böyle görmek duygularımın depreşmesine neden olmuşdu.
"Derin.."
Sessizce yatağın üzerine oturmuş, dışarıyı izliyordu, bu karanlık odaya kıyasla dışarıda hayat vardı.Derin bir nefes alıp ona doğru bir kaç adım attım, arkası bana dönüktü.Elimdeki çantayı sandalyeye bırakıp usulca yanına oturdum.
Yanına oturmama bile tepki vermemiş, tüm dikkatini ağacın üzerindeki cıvıldayan kuşa vermişdi.Bende tıpkı onun gibi dikkatimi camın hemen önünde biten ağacın üzerindeki kuşa verdim, aslında kuşla ilgilendiğim falan yokdu.Bunca zamandan sonra onunla yüzyüze gelme cesaretini nerden bulduğumu düşünüyordum.
"Burada olmam seni rahatsız ettiğini biliyorum, aslında sen her zaman benden rahatsız olmuşdun.Ama yine de.."
"Yine de vicdanını rahatatmak istedin."Dediğinde kafamı ona çevirdim, mor halkaların çevrelediği gözleri bana bakmıyordu bile.Vicdanımı rahatlatmak için mi buradaydım? Böylesine bir bencillik yapmış olabilir miydim?
Sessizce ona bakmaya devam ettiğimde, kelimeler boğazıma dizilmişdi.Ölü gibiydi, bembeyaz yüzünde tek renk göz altlarındaki morlukdu, turuncuya kaçan kızıl saçları bile renk katmıyordu bu ölü bedene.Zayıflamışdı, hatta fazlasıyla zayıflamışdı, yaşayan ölü gibiydi.
"Ben, özür dilerim."Derken kafamı tekrar camdaki kuşa çevirdim."Neden özür diliyorsun ki? Seni bu hale getiren benim."Ses tonu öylesine cılız ve bitkin çıkmışdı ki, güçlü kız profilimin ardındaki aciz kız ağlamamak içinden kendiyle cebelleşiyordu.
"Mete'ye aşık olduğum için, senden özür diliyorum."Bomboş gözlerinin aksine dudağının kenarı kıvrılırken,"Benden özür dileme Ceyda, eğer Mete'nin asla beni sevmeyeceğini anlasaydım, seninle oynamayacakdı ve siz de birbirinize aşık olmayacakdınız.Ve hayatlarımız paramparça bir hale gelmeyecekdi, her şey onun oyunuyla başlamadı mı zaten."dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAMPARÇA 2 | Bencil
Teen Fiction#58 "Kirli ruhun, tutsak bedenleri..." Doğrular ya da yanlışlar. Kurallar ve yasaklar... Hayatın kendisiyle tanışan bir grup gencin çevreleriyle olan sınavında zorluklar katlanılamaz hâle gelir, kendi hayat mücadelerinde hedefleri için savaş verenle...