Pinhani:Sen olmayınca
"Biz, siyah bir meleğin her kanat çırpışında biraz daha günahlarımıza boğuluyorduk..."
-
Mete'den
Baş parmağımla dudağımın kenarını sıyırıp başımı geriye yasladım, kısık kısık nefes alırken aralıklı şekile öksürüyordum. Yorgun bedenimi serbest bırakıp gözlerimi tavana diktim. Karanlık odayı aydınlatan tek şey camdan yansıyan ışıktı.
İçimdeki öfke, kin ve nefret. Patron'nun beni adamlarına dövdürtmesi içimde yanan ateşe tonlarca odun eklemek gibi bir şeydi. Öfkeliydim, kızgındım, nefret besliyordum. Her şeye, herkese! En çokta Ceyda'ya. Bencil miydim bilmiyordum ancak beni terk etmesi çok koydu be.
Beni terk edip gitmesi, herifin biriyle görüşmeye başlaması... Giderek dengemi kaybediyordum, yaptığım şeylerin bende farkında değilim artık bilincimi kaybettiğim ortada. Değiştiremediğim tek şey o kızı, bana her şeyi ile yabancılaşan Ceyda'yı aklımdan söküp atamamamdı.
Dediğim gibi... Söz konusu Ceyda ise pis işlere bulaşırım, bencilleşirim, merhametsizleşirim hatta... Birçok hayatla oynarım ama yine de Ceyda'yı kaybetmem. Aslında beni ben yapan sevdiğime dahi kıyabilecek cesarette olmamdı. Hani sevdiğine kıyamaz ya insan, ben kıyarım. Hatta Ceyda'ya öyle bir şey yaparım ki, o biter belki ama benim olmaya devam eder.
Herkesin benim hakkımdaki düşüncesi belli, ama umrumda değil. Ben en başından beri böyleydim. Kimse için değişmem. Ceyda için bile.
Düşüncelerimden sıyrılıp cebimdeki titreyen telefonumu çıkardım, ekranda Sefa'nın ismini görünce dilimle dudağımı ıslatıp mesajı açtım.
Kimden : Sefa
Şüphelenmekte haklıydım, o çocukla Ceyda arasında bir şeyle var. Ne yapacağız?Hafifçe dudağımın kenarı kıvrıldı. Yaptığım tüm o pis işlere mecbur bırakılıyordum, şu anki durum bunu kanıtlar nitelikteydi.
Gönderilen : Mete
O herifin kim olduğunu, her şeyini öğren. Benden haber bekle.*
Ceyda'dan
Sehpanın üzerindeki şişe suyu kafaya dikip elimin tersiyle dudaklarımı sıyırdım, "Kalk lan," derken bir yandan da ayağımla Ece'yi dürtüklüyordum. "Hoop! Kime diyorum? Kalk." Elinini yumruk haline getirip gözlerini ovuşturduktan sonra uzandığı koltuğa yüz üstü döndü. Ardından başının altındaki yastığı kucağına aldı.
"Ece! Kalksana."
"Git başımdan!" Uykulu olmasına rağmen fazlasıyla yüksek bir dozda bağırmıştı. "Bağırma lan! Valla bi çakarım iki seksen uzanırsın yere." ayağımla tekrar dürtmeye devam ederken, ani bir hareketle kucağındaki yastığı suratıma fırlattı.
"Ah! N'apıyorsun lan sen? Mal." Yastığı hızla ardımdaki koltuğa savurup bacağına tekme attım. Acıyla inleyerek başını kaldırıp çatık kaşlarıyla bana döndü, kıvırcık saçları birbirine girmişti. "Lan saat sabahın kaçı? Ne istiyorsun!"
"Kalk bana kahvaltı hazırla."
Yirmi bir saniye suratıma öküzün trene baktığı gibi baktıktan sonra tekrar başını koyup gözlerini kapattı. Gözlerimi devirerek bir adım yaklaştım, ardından elimdeki şişeyi kafasına fırlattım.
"Kalksana!"
Hızla kollarıyla kafasını örtüp çığlık attı, "Ah!" birkaç saniye öylece durduktan sonra yere düşen şişeye uzanıp onu da suratıma fırlattı. "Git başımdan dedim! Organik mal."
Acıyla alnımı tutarken, "Bekle lan sen." deyip banyoya yöneldim. Hemen duş kabininin yanında duran içi su dolu vileda kovasını kaptığım gibi salona geri döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAMPARÇA 2 | Bencil
Teen Fiction#58 "Kirli ruhun, tutsak bedenleri..." Doğrular ya da yanlışlar. Kurallar ve yasaklar... Hayatın kendisiyle tanışan bir grup gencin çevreleriyle olan sınavında zorluklar katlanılamaz hâle gelir, kendi hayat mücadelerinde hedefleri için savaş verenle...