Not | Bu bölümün gerçek kurguyla bir alakası yoktur.
-
Elimde tuttuğum uçlu kalemi sağa sola çeviriken gözlerim, tahtada amaçsızda bir x'in etrafında toplanan sayılardaydı. Öğretmen, önce x'i ikiyle çarpıyor sonra üçe bölüyor ve eşitin diğer tarafındaki kesirli sayıyla içler dışlar yapıyordu. Cevap küsürlü sayı çıkıyordu, doğru cevabın ise tam sayı olması gerekiyor.
"Hocam, 2x'i beşle çarpıp dokuza böldükten sonra karesini alıp türeviyle çarpsak, sonrada çıkan cevabın fonksiyon kurallarıyla tekrar kesip biçsek pi sayısıyla topayıp eksi sonsuzdan çıkarsak tam sayıya ulaşabiliriz aslında." kafamın içindeki sistemin kastığını hissedince hızla omuz üstünden arka sıralarda oturan Ece'ye çevirdim. Bir yandan fikrini hocaya sunuyor, bir yandan da gözlerini önündeki deftere dikmiş deli gibi soruyu çözmeye çalışıyordu.
"Hocam, cevap üç mü?"
Melek'in sesini hatta Ece'nin cırtlak sesini dahi duymayan hoca, dikkatle tahtadaki soruyu çözmeye çalışıyordu. Aslında bakılırsa Ece ve Melek'ten başka dersle ilgilenen yoktu. Duvar kenarında oturan Zeynep kulaklığı takmış uyumakla meşkuldü, yanında oturan Derin ise tahtadaki yazıları geçirmekle meşkuldü. Hemen önümde oturan Sefa ve Mete denen çocuk ise başka alemdeydi. Sefa sağa sola bakıp garip espiriler sergiliyor, Mete ise masanın altından elindeki çakmağı yakıp söndürüyordu.
"Hocam, bence soru yanlış." dedim düz bir ses tonuyla. Ön sırada oturan Sefa kafasını bana çevirip alayla gülümsedi. "Oo reis konuştu. Hocam, Ceyda soru yanlış dediyse kesin yanlıştır."
"Hayır, cevap üç." gözleri yanımda oturan Melek'e kaydığında dikkatimi tekrar tahtadaki öğretmene verdim. Adam beni duymuyordu bile, nasıl bir meslek âşkıysa bu... "Hocam, cevap üç dışında her şey olabilir." Sefa'nın Melek'e sataşması üzerine omuz üstünden Sefa'ya boş bir bakış atan Mete'ye verdi dikkatini. Ardından, elindeki çakmağa. Kırmızı çakmağı fark edince gözleri parladı daha sonra önüne dönüp elini kaldırdı.
"Hocam, şu arkadaşı yok yazabilir miyiz? Rica ediyorum." dedi Mete'yi işaret ederek. "...Bununda karesini alırsak," diye mırıldanan öğretmeni fark edince elini 'ohoo' dercesine salladı. "Hocam,"
"Asya konuşanlara eksi koy evladım." öğretmenin talimatı üzerinde hızla kâğıdı yırtıp kısık gözleriyle pusuya yatan Asya, gözlerimi devirmeme neden oldu. "Hocam, bu arkadaş beni rahatsız ediyor." tekrar Mete'yi işaret ettiğinde Asya sesli bir şekilde konuştu. "Sefa'ya bir eksi."
Sefa isyan edercesine ayaklandı. "Ben hocayla iletişim kurmaya çalışıyorum, sen niye eksi koyuyorsun? Kime şekil yapıyorsun kızım,"
"Sefa'ya bir eksi." Asya umursamaz bir edayla kâğıda bir eksi daha koyduğunda gözüm kısa bir süreliğinde Ece'ye kaydı. Sağ elinde silgi, sol elinde kalem bir yazıyor bir siliyordu. Hemen yanında oturan Burcu'nun bakışları kaşlarımı çatmama neden oldu. O kızdan nefret ediyorum.
"Bana bak lan! Tutma beni Mete, bırak ağabey bırak." Mete'nin sağ omzu üzerinde tepinen Sefa birkez daha gözlerimi devirmeme neden oldu. "Seni tutan kim, mal herif." Mete denen o ruhsuz ölü çocuk konuşmayı becerdiğinde alayla kaşlarımı kaldırdım.
"Şimdi, cevap dört buçuk çıktı, hımm..." öğretmenin kendi kendine mırıldanması üzerine Sefa durup kafasını önce tahtaya sonra da Asya'ya çevirdi. "Aha hoca konuştu... Hocaya bir eksi."
"Hocam, kartezyen sonucunda 81 çıkıyor. Şimdi bu sayının karesini alıp dokuzla çarpsak. Sonra bileşenlerine ayırıp dağlara paralelliğini hesaplayıp karbon sayılarıyla birlikte ikiyle sadeleştirip aynadaki yansımasını hesaplasak. En sonunda kurduğum cümledeki anlam bozukluğunu tespit etsek cevap tam sayı çıkıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAMPARÇA 2 | Bencil
Teen Fiction#58 "Kirli ruhun, tutsak bedenleri..." Doğrular ya da yanlışlar. Kurallar ve yasaklar... Hayatın kendisiyle tanışan bir grup gencin çevreleriyle olan sınavında zorluklar katlanılamaz hâle gelir, kendi hayat mücadelerinde hedefleri için savaş verenle...