28.Bölüm:Saplantı

1.4K 143 46
                                    

Mustafa Ceceli : Es

"Bazen, bütün herkesin katili olmak istiyorum."

-

Kırgınım, diyemem ki ben. Ben daha çok, biterim, hiçleşirim, mahvolurum. Ama kırılmam. Sorsalar hayatın boyunca ne yaptın diye, şunu söylerdim muhtemelen... Yalnız kaldım, yedi milyar insanın arasından hiçbirine çarpmadan sıyrılıp geçtim. Ve yalnız kalmayı başardım. Hiçkimsem yok ki benim, hep yalnızldım.

Ruhum tekti, tek başınaydı. Belkide ben seçmiştim yalnızlığı, insanlar merhametsizdi çünkü. Bana göre onlar merhametsiz, onlara göre ben. Aslında hayatım tam olarak şu cümleden ibaretti; Önce delirttiler, sonra deli dediler.

Güvendin, bekledin, sevdin, âşık oldun. Umut ettin. Sonra, yine bekledin ama kırıldın. Ve dönüp kendine baktın, ya da aynadaki yansımana. Bitmiştin sen, kabul et. Sen... Mahvolmuştun. Şimdi en çokta kendinden özür dile. Senin değerini bilmeyenler için en değerli yıllarını harcadın diye.

İşte bunu fark ettiğim gün, bakmadım bir daha aynaya. Ne diyebilirdim ki kedime? Ben, benim katilimdim. Kusursuz bir cinayet işlediğim için teşekkür edemezdim ya, ölü kadınlar konuşmaz.

Şimdi, başladığım noktadaydım. Onun karşısında. Kalbim delice çarpıyordu, ağzımdan soluduğum nefesimi ciğerlerime ulaştıramıyordum. Bacaklarım kilitlenmiş, giderek halsizleşiyordu. İşte o an, elimdeki kolyede parmaklarımdan sıyrılıp yere düştü.

"Sen..."

Ses tonum giderek kısılmıştı, en sonunda da tükenmişti. Yutkundum. O ise sadece bakıyordu, ayaklarını sehpaya uzatmış, ardındaki koltuğa yayılmıştı. Soğukkanlı bir katil gibi. O gerçek bir katildi, belki beni fiilen öldürmemeişti ancak ruhum ölüydü. Bedenime hapsolan deli ruhum giderek tükeniyordu.

"Senin burda ne işin var!" Bu defa kendimi toparlayıp sorumu tekrarladım yumruğumu sıkrarak. Ruhsuzca gözlerime bakıyordu, sonra hemen yanında duran fotoğrafı eline aldı. Ardından diğer elinde tuttuğu çakmağı fotoğrafa yaklaştırıp yaktı. Ben ona öfkeyle bakarken bir kısmı henüz yeni alev alan fotoğrafı üzerime fırlattı.

Ani bir irkilmeyle geriye çekildim, neyseki yanmaya yeni başlayan fotoğraf halıya değilde parkelere denk gelmişti. Başımı öne eğip fotoğrafa baktım. Bu benle Kerem'in habersiz çekilmiş bir fotoğrafıydı. Kantinde oturmuş konuşuyorduk.

"Bu ne demek şimdi? Sen n'aptığını sanıyorsun! Git evimden."

Tek kelime etmemişti, sessiz kaldığı her saniye beni çileden çıkartmaya devam ediyordu. Sadece hareketlenip belinden bir silah çıkardı. Gözlerim delice açılırken geriledim, "Mete ne yapıyorsun?" Elindeki silahı incelerken göz temasını çoktan kesmişti.

"Benden korkuyor musun Ceyda?" Bu rüzgarlı havaya rağmen alnımdan süzülen ter damlasını hissedebilmiştim. "Sen iyi değilsin." Gözleri tekrar beni buldu, "Benden korkuyor musun?"

"Seden korkmuyorum, git evimden! Benden uzak dur." Başını önce sağa, ardından sola yatırdı. "Öyleyse sana soyun dersem bunu yapmayacaksın değil mi?" Birkaç adım daha geriledim, bu Mete değildi. Ya da oydu. Onun, onda çözemediğim o kadar çok yönü vardı ki. Her şeyi ile gizemliydi.

"Git burdan anlamıyor musun? Git." Ayaklarını uzattığı sehpayı geriye iterek yayıldığı koltuktan doğruldu. Ardından ayakladı, ben ona titreyerek bakarken elindeki silahı bana doğrultmuştu bile. "Kazağını çıkar." Başımı hızla iki yana sallayarak, "Sen iyi değilsin... Sen kafayı yemişsin! Tedavi olman lazım, delirmişsin sen." dedim.

PARAMPARÇA 2 | BencilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin