Feridun Düzağaç: Alev Alev
"Olmakdan korkduğum yerdeyim, sendeyim..."
-
Gözlerim, sadece camdan yansıyan ışığın aydınlattığı odayı ağırca süzerken başımdaki tarifi belirsiz ağırıyı dindirmeye çalışdım. "Ceyda, beni hatırlıyor musun?" Sessizce yutukunurken, tepkisizce gözlerim karşımda oturan yabancıya kaydı. Gözlerindeki çaresizliği hissedebiliyordum, koyu kahverengilikler çaresizce umut etmek istiyordu. O koyu kahverengi gözler bana hiçbir şey ifade etmiyordu, onu tanımıyordum.
"Ben.. Hayır, seni tanımıyorum." Gözlerindeki tepkiszliği korurken ani bir hareketle yerinden kalkıp cama yöneldi, gergin görünüyordu. Zihnimde sürekli sorup durduğum şu soru: kim bu yabancı? Onu gerçekden tanıyor muyum?
Tekrar kafasını bana çevirdiğinde başımı öne eğdim, o sırada yavaşça bana doğru gelip önümde dizleri üzerine çökdü. Ellerimi kavradığında içimi amansız bir korku sardı, bu his korkutucuydu. "Mete, Mete sana ne ifade ediyor?"
Mete.
Mete.
Mete..
İçimden birkaç defa tekrarlamama rağmen sonuç koca bir boşlukdu. Mete.. O isim bana hiç bir şey ifade etmiyordu. Aslında, o isim içimdeki o derin korkuları şaha kaldırıyordu. O isim, içimde bir yerlerde bana karşı bir komplo kuruyordu.
"Hayır." dedim titreyerek, "Sen kimsin?" Gözlerini kaplayan o dipsiz karanlık ruhumu ürpertirken hızla ayağı kalkdı. "Sen beni unutamazsın Ceyda, sen bizim sevgimizi unutamazsın!" Ani tepkisi karşısında gözlerimi kıprıştırırken sertçe kollarımı tutup ayağı kalkmaya zorladı.
"Gözlerime bak! Bak, bak ve zihinini zorla. Ben senin için ne ifade ediyorum." Öfkenin ardına sinmiş çaresiz bir ruhdan başka hiçbir şey görmüyordum. "Çaresizsin." iki kaşının ortasındaki çukurluk derinleşirken dudakları ince bir çizgi halini aldı. "Öfkenin ardında, küçük haylaz bir çocuk var. Yaramaz bir çocuk, sevilmeyen bir çocuk. Serseri bir çocuk."
Kollarımı sıkan elleri gevşerken suskunluğunu sürdürdü. "Giyimin, saçların, duruşun hatta bakışların.. Her şeyinle güçlü ve her zaman kazanan egolu bir insan profili çizmişsin. Ancak derinliklerde, herkesin işe yaramaz, saygısız, kötü bir çocuk olarak damgaladığı küçük bir oğlan çocuğu var."
"Sana bunları mı ifade ediyorum?"
"Bana sadece bunları ifade ediyorsun.."
Elleri tamamen kollarımla temasını kestiğinde birkaç adım geriledi, ruhunda gizli o oğlan çocuğu bir anda tüm bedenini etkisi altına almışdı. Bir hata yapmışdı, ve annesi ona duymak istemeyeceği sözler söyleyerek azarlamışdı. İşte tam olarak öyle bakıyordu bana, duymak istemeyeceği şeyler duymuşdu.
Birkaç adım daha gerilerken aramızdaki mesafeyi biraz daha açmışdı, artık o bakışlar mesafeliydi. O tehditkar bakışlar üstünlük arz ediyordu. Bir anda değişen ruh hali karşısında kafamı cama çevirip gözlerimi mavi gökyüzüne odakladım.
Hava öylesine güzeldi ki, gariptir ki içimdeki anılar bana her zaman soğuk, yağmurlu, gök gürültülerin hakimi bir hava sunuyordu.
Bana tepkiszce bakan yabancıyı es geçerek aykalarımı pencereye yönelmeye zorladım. "Sana dair hiç bir şey hatırlamıyorum." demekle yetindim duyabileceği bir şekilde.
***
Mete'den
Gözleri öylesine ilgisiz bakıyordu ki, içimde bir yerlerde garip bir burkulma hissettim. Öylesine boş bakıyordu işte. Sanki daha hayatın hiç girmemişim gibi.. Ona bir şey ifade etmemek, aklının bana ayrılmış köşesinden silinmek, yok olmak, bitmek. Her şeyi unutmuşdu işte, bir anda durduk yere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAMPARÇA 2 | Bencil
Teen Fiction#58 "Kirli ruhun, tutsak bedenleri..." Doğrular ya da yanlışlar. Kurallar ve yasaklar... Hayatın kendisiyle tanışan bir grup gencin çevreleriyle olan sınavında zorluklar katlanılamaz hâle gelir, kendi hayat mücadelerinde hedefleri için savaş verenle...