49.Bölüm:Göz Dağı

1.2K 124 28
                                    

Mehmet Erdem : Herkes aynı hayatta.

"Karanlık, asla içinde yeşeren bir umut barındırmazdı."

-

"Of kıza bak," kafamı hızla Sefa'ya çevirdiğimde, suratımda; en sevdiğim ders matematik dediğine şahit olmuşum gibi dehşet bir ifade belirdi. "Amma tipsizmiş." dedi, kurduğu cümleyi devam ettirerek. Gözlerimi devirerek önüme döndüm. Ulan Sefa'dan bahsediyoruz, o asla bir kıza o gözle bakmaz. Melek'ten sonra.

"Hepinizden iğreniyorum." Ece'nin günde en az bilmem kaç milyonkez söylediği o sözü duymak beni pek rahatsız etmese de, hemen yan tarafta kaldırıma oturan Zeynep'i çileden çıkarmış gibiydi. "Lan Ece, valla bak elimde kalırsın. Mal mısın lan sen?"

Zeynep'in sert ses tonuna rağmen Ece gayet rahat bir şekilde, "Muşmula suratını görmek fobilerim arasında." dediğinde Zeynep alnına şaplak attı. "Ya sabır!"

"Saat kaç lan?" Sefa'nın sorusu üzerine Bora düz bir ses tonuyla; "Birazdan sabah ezanı okunur," diye yanıtladı. Yaz mevsiminde olmamıza rağmen hafiften üşüdüğümü hissedince iki elimi kollarıma sürttüm. E tabii, sabahın köründe Bora'nın isteği üzerine toplanırsak her şey normal! Ha birde, evden kaçmış olmam da acı bir gerçek, yoksa sabahın bu saatinde annem dışarı çıkmama müsade edecek ha? İmkânsız. İki üç saat sonra uyandıklarında beni evde görmezlerse kıyamet kaçınılmaz.

Hemen yanımda oturan Mete kolunu bedenime sarıp beni kendine çektiğinde iki kolumu beline sardım. O sırada bize iğrenerek bakan Ece'ye denk geldim. Bu kızın beyni üniversite sınavında soruları görünce kendini boğarak intihar etmiş olmalı, yoksa bu hareketlerinin başka mantıklı açıklaması olmazdı.

"Yasemin nerde oğlum, lan Zeyno, hani bize destek çağıracaktın? Nerde bu insanlar." Sefa isyan bayrağını sağa sola sallarken Zeynep gergin bir şekilde açıklamada bulundu. "Birincisi, ben Yasemin'nin nerde olduğunu nerden bileyim? Bekçisi miyim! İkincisi, destek dediysek mahallenin kekolarını toplamadık heralde. İki arkadaşım da bize yardım etmek istedi, bende çağırdım. Gelirler birazdan."

"Ben acıktım." Ece'nin sözleri üzerine herkes sessizce yolun karşısındaki barı gözetlemeye devam etti. "Acıktım ben." dedi birkez daha. Yine kimseden ses çıkmadı. "Karnım acıktı!" en sonunda kaşlarımı çatarak Ece'ye çevirdim kafamı. "Lan biz ne yapalım, geri zekalı?"

Omuz silkerek oturduğu kaldırımdan tamamen bana döndü. "Git aşağı mahalledeki fırından iki poğaça kap gel." tek kaşımı kaldırarak alayla gülümsedim, "Allah Allah? Az yede uşak tut kendine." gözlerini kısarak, "Ha sen o yüzden aylardır düzgün bir şey yemiyorsun." dedi imalı bir ses tonuyla. "Uşak tutacağım diye incecik bir şey kalmışsın, sen çok ye de uşağı ben sana tutarım."

Ece'nin hiçbir şey bilmeden söylediği o sözlerle duraksadım, ardından tek kelime dahi edemeden önüme döndüm. Ben de memnun değilim bu kadar zayıf olmaktan, eski balık et fiziğimi tercih ederdim, tabii elimde olsaydı...

"Fiziğine bakılırsa aylarca Ceyda'ya yiyecek bir şey bırakmamışsın..." Mete'nin etrafa bakınarak alttan alttan mırıltıyla söylediği bu sözler, beni ona bakmaya zorladı. Dudağında hafif bir tebessüm yakaladım. "Ne dedin sen?" Ece sokağı inleterek sorduğu bu soru Mete'yi milim etkilememişti. Umursamaz bir edayla kolunu bedenime daha sıkı sardı.

"Güneş diyorum, geçen gün batıdan doğmuş."

Mete'nin seslice söylediği bu cümle ile Sefa iştahlı bir biçimde kahkaha atmaya başladığında Ece kısık gözlerle Mete'ye bakıyordu. Ben Sefa'ya eşlik ederken Bora ve Zeynep bizden tamamen bağımsız bir şekilde etrafa bakınıyordu. Daha doğrusu Zeynep etrafa bakınıyor Bora ise telefonuyla meşguldü. Kafamı Mete'ye çevirip gülümsedim sadece, bu çocukta çözemediğim o kadar çok şey var ki...

PARAMPARÇA 2 | BencilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin