Mustafa Ceceli:Olmaz ki sensiz.
"Karanlığın alametiydi o ses."
-
Yeni bir hayata yelken açdığında bile peşinde daima geçmişin iz sürecekdi, her daim bir yereden çıkıp sana 'Beni asla unutma' diyecekdi. Öyle olmuyor mu zaten? Mutlu olmak isterken tepetaklak olmuyor mu benliğin.
Evet, oluyor.
Mutlu olmak senin neyine? Seni zaten geçmişin bitirmiş, birde basit bir sokak serserisi taciz etse kaç yazarki. Zaten serserinin âlâsına denk gelmişsin be Ceyda, sana daha kim darbe vurabilir. Hayat sana kazığı atmış zaten...
Elimdeki valizi sıkıca kavrarken hemen önümdeki Sefa'yı takip ediyordum, tahmin edersiniz ki gerginim. Hava soğuk, bilmem kaç ton ağırlıkda taşıdığım valizler bu da yetmezmiş gibi otogara geç kalan dengesiz Ece.
Bunu her zaman söylüyorum, şimdi de söyleyeceğim. Ece'nin ileride evleneceği adama acıyorum, ulan adamın ömrü kızı beklemekle geçer. Tüm bu gerginliğimin üzerine taciz olayı var tabii, kolyemi o maskeli çocuğa kaptırdıktan sonra yolda bir polis arabasına denk gelmiştim. Hiç konuyu anlatmadan direkt evimin nerede olduğunu söyldim, zorda olsa bulduk.
Tacize uğradığımı ve kolyemin çalındığını söylemedim, nasıl olsa bulamayacakar hiç ortalığı ayağı kaldırmaya gerek yoktu. O yüzü maskeli her kimse ona günlerdir etmediğim küfür kalmadı.
Nefesimi dışarı püskürterek valizi sertçe yere koydum, güneş gözlüğü ile etrafa havalı bir şekilde bakan Sefa'nın yakasını kavradım sertçe. "Lan mal! Nerde bu kız?" Dediğimde gözündeki gözlüğü çıkarıp yarı alaylı bir edayla gülümsedi. "Yemin ediyorum harbi asi manyak birisin he, ne bu sinir Ceydo? Tamam yoldaymış geliyor. " Dişlerimi birbirine bastırarak gözlerimi kıstım, "Bi daha bana Ceydo dersen seni öldürürüm."
Dudaklarını aralayıp tam bir şey diyecekken, "Huhuu, ben geldim." Diyen geri zekalıya döndüm, bize doğru elinde iki tane valizle gelen Ece'ye kısaca bakıp kafamı başka bir yere çevirdim. Sonuç olarak hâlâ konuşmuyorduk, ona kızgın falan değilim ama yine de bu kadar geç kaldığı için onu dövebilirim.
"Sonunda teşrif etti hanımefendileri, nerdesin gülüm? "Hay ben senin gülünün, "Trafik vardı, malum yurt otogara bazılarının evi kadar yakın değil." Dediğinde hışımla Ece'ye döndüm, üzerimde basit bir kazak pantolon varken benim aksime daha şık hatta süslü giymişti.
"Ne diyorsun kızım?" Dedim son yirmi dakikalık öfkemle, yüzünü buruşturarak bana bakdığında, "Sen ne diyorsun be?" dedi çirkefleşerek. Öfkeyle üzerine doğru yürürken araya giren Sefa'yla geriledim. "Hop, hop hanımlar. Sakin olun."
Sakin olmaya karar vererek otobüse yöneldim, saat tam 22:00 İzmir'e doğru yola çıkabilirdik. Valizimi Sefa halledecekti bu yüzden hiç düşünmeden otobüse binip cebimdeki bileti çıkardım, koltuk numarası 23'tü. 23 numarayı ararken şu detay takıldı aklıma, ben kiminle oturacağım? Ya Sefa ya da Ece, ah! Ece'yle oturmam ben.
23 numarayı bulduğumda hiç düşünmeden oturdum, o sırada Sefa hemen arkasında Ece bana doğru geliyordu, Sefa elindeki bileti çıkarırken Ece'ye yanımı işaret etti. "Ben oraya oturmam." Diyen Ece'ye karşılık, "Ben bu kızla oturmam kardeşim." dedim. Sefa, ikimize sabırlı olmaya çalışırcasına bakarken kollarımı çaprazlayarak kafamı cama çevirdim.
"Lan oğlum, benim yanımda bir erkek oturabilir. İkinizde bana kardeşlerimin emanetisiniz bi erkeğin yanına oturtmam kızım sizi. Geç otur Ece şuraya." Ece mızmızlanarak yanıma otururken kafamı camdan ayırmadım, yüz yüze gelmeye hiç niyetim yokdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAMPARÇA 2 | Bencil
Teen Fiction#58 "Kirli ruhun, tutsak bedenleri..." Doğrular ya da yanlışlar. Kurallar ve yasaklar... Hayatın kendisiyle tanışan bir grup gencin çevreleriyle olan sınavında zorluklar katlanılamaz hâle gelir, kendi hayat mücadelerinde hedefleri için savaş verenle...