"Bazen istemezsin kötü şeyler yapmayı, sadece buna zorlanırsın."
-
"Lan oğlum! Sana bunu kaç defa daha söyleyeceğim? Git başımdan." dediğimde gülümsedi, "Sadece seni tanımak istiyorum." öfkeyle dişlerimi birbirine bastırdım, her insansa makul bir sabır seviyesi bulunur ve benimki seviye atladı.
"Gitmeyecek misin?" dedim bu defa daha sakin bir ses tonu kullanarak. Omuz silkerek cevap verdi. "Dediğim gibi, sadece seni tanımak istiyorum. Bence anlaşabiliriz." snlaşabiliriz! Tabii öyle. Hışımla ayağı kalkıp elimdeki meyve suyunu suratına boca ettim. İrkilerek kafasını başka yere çevirirken oda tıpkı benim gibi ayağı kalktı.
"Bak ne güzel anlaşıyoruz." önce üzerine ardından bana bakdtı, öfkeli falan değildi aksine gülüyordu. Ağır hareketlerle tam karşıma geçti renkli gözleri parlıyordu. "Bak kızım, ben seninle insanca konuşmaya çalışıyorum. Ama sen işleri zorlaştırıyorsun, reddedilmeyi hiç sevmem."
Alayla gülümsedim, "Hadi ya, bak sana ne söyleyeceğim. Benden uzak dur ve bir daha karşıma çıkma." bakışlarını başka yere çevirerek gülmeye devam etti ardından gözleri beni buldu. "Bak kızım, benim sana âşık olduğumu falan düşünüyorsan yanlış anlama. Sadece ilgimi çektin ve ben sıkılana kadar benimle takılmanı teklif ediyorum."
Söylediği her kelime öfkeme odun eklerken kaşlarım çatıldı. Benim ne tür kızlardan olduğumu düşünüyor bilmiyorum ama üniversiteye geçsem de özümü kaybetmedim. Ben hâlâ Ceyda'yım. Öfkeyle gözlerimi kapatıp açtım, ardından aramızdaki mesafeyi kapattım. Bana alayla bakarken ceketinin yakasını kavradım.
"Bak sen beni yanlış anladın, ben seninle hertürlü takılmam. Niye biliyor musun? Tipim değilsin." aslında bakılırsa tipim olup olmamasıyla alakası yok ama bir erkek reddedilmekden hiç hoşlanmaz. Dikkatle gözlerime bakarken yüzündeki gülümseme yavaşca silindi, hatta belki öfkelenmiş olabilirdi. "Ben kafayı birine taktım mı sonunda kazanan taraf ben olurum."
Kim bu ahmak? Adını bile bilmiyorum ama herif okul açıldığından beri bi rahat bırakmadı lan. Ama benim sabrım taşıyor. "Kes lan sesini! Rahat bırak oğlum beni. Anlama sorunun mu var?" öfkeyle kitaplarımı alıp güçlü adımlarla kantinin çıkışına yöneldim.
Ulan nerde bi anormal var beni buluyor. Bir ara Tuna'dan çekiyordum, şimdi ise bu adını dahi bilmediğim geri zekalıdan. Kim lan bu çocuk? Derin bir nefes alıp bahçeyi süzdüm ardından bankta tek başına oturan şişman çocuğa yöneldim. Elindeki kitaba odaklanmış dikkatle okuyordu, iri yarı bir çocuk her zaman sert ve kavgacı olur. Eğer öyleyse iyi anlaşabilirdik.
"Hey, şişko." dedim ona doğru yürürken, kafasını kaldırıp, "Efendim?" dediğinde karşısına geçip elimi cebime koydum. "Sana bir şey soracağım, daha doğrusu birini soracağım." elindeki kitabı kapatıp özenle çantaya yerleştirdi, bu mu kavgacı çocuk?
"Seni dinliyorum."
"Şu çocuğu tanıyor musun?" işaret parmağımla kantinden çıkan az önce kavga ettiğim çocuğu gösterdim. "Evet tanıyorum. Kerem o." demek adı Kerem. "Peki kim bu çocuk? Yani hangi karakter olarak falan ne bileyim okuduğu bölüm?"
"Ne diyeyim ki? Sıradan biri işte. Bu okulda fazla sevilmez kavgacı biri yani sevilmeyen tiplerden." sevilmeyen biri? Ulan peki bu çocuk neyine güveniyor da bana artistlik yapıyor? "Okuduğu bölümü bilmiyorum sadece yirmi bir yaşında olduğunu biliyorum. Bence hiç konuşma."
Kaşlarımı çatarak bahçeyi süzdüm, "İşim olmaz." diye mırıldanırken, "Bu arada ben Hazar." elini bana uzattığında "Bende Ceyda." deyip yanından uzaklaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAMPARÇA 2 | Bencil
Teen Fiction#58 "Kirli ruhun, tutsak bedenleri..." Doğrular ya da yanlışlar. Kurallar ve yasaklar... Hayatın kendisiyle tanışan bir grup gencin çevreleriyle olan sınavında zorluklar katlanılamaz hâle gelir, kendi hayat mücadelerinde hedefleri için savaş verenle...