Norm Ender | Sadece Dinle.
Bu yıl mezun oldum, o dört yıl hiç çekilmez dediğim liseden. Garip bir hismiş, hiç üzülmen oğlum bi bitsinde kurtulayım, gitmemek için bahane arıyorum dediğim o okulu nedense aramaya başladım. Daha şimdiden... Her öğlen arasında voleybol oynamak için sahayı tutardım, sonra tenefüs ziline on saniye kala kapıya dikiler, ders saatini on dakika geçirip derse girerdim. "Ulan o hocanın dersinde kopya çekilmez." dedikleri hocanın dersinde kopyanın dibine vururdum. Öyle düzgün bir öğrenci değilim, hocalara fazla diklenmezdim ama damarıma basana fena patlardım, inek değildim ama her zaman okumanın önemli olduğunu bilirdim. Dokuzuncu sınıfıta tam bir ezik olmaktan on ikinci sınıfta damarına basan herkesle kavga eden bi insana dönüşmem geçirdiğim en büyük evre :D Şu dört yılda şahit olduğum hikayeler bu gün Wattpad'de kalemime yansıdı. Tabii, sizde o hikayelerden birini okuyorsunuz. Burdayız, bir yerlere geldik, iyi ya da kötü, yavaşta olsa tırmanıyoruz basamakları. Sizin için basit ama benim için ulaşılması zor bir rakamdı... 100 bin olduk!
-
"Evet dostum! Sefa amcan babanı lise yıllarında dövdü. Evet evet, dövdü. Onu dövdü anlıyorsun değil mi? Onu dövdü lanet velet. Ah, lanet olsun babaannemin sözü aklıma geldi dostum; beni becereni ben becermem benim becerdiğim ise beni becermez."
"Hayatım boyunca hepinizden nefret ettim. Ama şu çocuktan daha çok nefret ettim. Senden nefret ediyorum çocuk." Sefa ve Ece'nin birbirlerine attığı o meydan okuyan tavırlar Kağan'nın dikkatini daha da çekiyordu. Melek ise annesinin o saçma tavırlarına anlam vermeye çalışıyordu. "Lan, oğlumun önünde düzgün konuş harbi söylüyorum kafanı uçururum."
"Anne, kafayı uçurmak ne demek?" gözlerim Kağan'a kaydı. "Git babana sor."
"Anne, ben acıktım." Melek, Ece'nin eteğini tutup çekiştirirken Kağan Melek'e düz bakışlar atıyordu. "Olabilir, insanlık hâli." al işte, ben bundan anne olmaz demiştim.
"Lanet olsun dostum! Lanet Mete nerde? Beni anlıyorsun değil mi? Lanet kocanı görmek istiyorum, bana lanet kocanı göster." Sefa'nın ellerini sağa sola garip sallayarak konuşması ona; uzun ama anlamlı ya da boşver, boş bakış atmama neden oldu. "Ulan iyikide yurtdışında bir yıl Erasmus yaptın, abartma. Türkiye burası, düzgün konuş lan!"
"Hey ahbap, sakin ol. Hey hey sakin ol, sadece konuşmak istiyorum, beni anlıyorsun değil mi?" derin bir nefes soluyarak oturduğum koltuğa yayıldım. "Biri şunu anlasın artık."
"Sizden nefret ediyorum."
"Anne acıktım."
"İnsanlık hâli çocuğum. Seni kınamıyorum,"
Sefa hızla ayaklanıp kıvırcık saçlarına elleriyle şekil verdi, "Lanet çocuk ölmüş olmalı ahbap, onu kurtarmalıyım." gözlerimi devirdim. "Sadece duş alıyor, otur oğlum yerine." eliyle çenesini sıvazladı. "Onu duş kabinin içinde basacağım ve sonra-" Ece ani bir hareketle Melek'in kulağını koluyla da Kağan'nın gözlerini kapattı. "İğrenç pislik tiksinç ucuz insan. Çocuk var burda."
"Sonra onu ifşalarım adi pislik kadın."
O sırada eliyle ıslak saçına şekil veren Mete, salona girdiğinde yüzünde düz bir ifade yer edinmişti. "Bu herifin bu evde ne işi var?" dedi soğuk bir sesle. Kağan Mete'yi fark edince ona doğru "Baba!" diye koştuğunda gözlerini Sefa'dan ayırdı. Ardından, Kağan'nı omuzları üzerin oturttu. "Koçum ben sana bu herifle konuşmanı yasaklamadım mı?"
Sefa alayla gülümsedi. "Biliyor musun Kağan... Lanet babanın lisedeyken Facebook ismi Asi Serseri'ydi hatta ikinci ismi de 'de tanırlar' dı. Birleştir, Asi Serseri de tanırlar. Lanet olsun pislik! Midem kalktı." Mete omzundaki Kağan'la birlikte koltuğa oturdu. "Amcanın da İnstagram ismi Sefa_sefa_sefa. Facebook'ta da ismi Sefa Sefa'ydı. İkinci ismi de Sefa. Dedesi görünce reddetti."
"Baban haftada bir ilişki durumu başlatıyordu, bi ara da yanlışlıkla beni etiketledi." Mete sessizce sırtındaki çocuğu indirip koltuğa yayıldı, "Yürügit lan bu evden. Git Çatılı'da sokak hayvanlarını sahiplen."
Sefa muzip bir gülümsemeyle koltuğa oturup bir ayağını dizinin üzerine yerleştirdi. "Ben buraya seni sahiplenmeye geldim, Lanet Serseri Pislik 35." o an; Ece dudağına ruj sürmekle, Melek sehpadaki bisküvileri halıya dökerek yemekle, ben ve Kağan ise Mete ve Sefa'ya sıra ile bakınmakla meşkuldük. Birkaç saniye içinde Mete hızla ayaklandığında Sefa'da hızla ayaklanıp kapıya koşacakken koridorda bir vahşet yaşandı. Vahşetten geriye kalan Sefa'nın acı dolu feryatlarıydı.
O sırada Ece hızla ayaklanıp Melek'in elini tuttu. "Çocuğumun böyle şeylere şahit olmasını istemem. Zeynep teyzesinin kariyer tutkusundan sonra Ceyda teyzesinin şiddet tutkunu olması beni ve Melek'i kötü etkiliyor. Herneyse... Ben gidiyorum mümkünse yedi buçuk yıl görüşmeyelim." anlamsızca Ece'ye bakınırken koridordan birkez daha sesini duymuştum. "Seksen dokuz kere bayılmak istiyorum." ve sertçe çarpan kapı.
Biraz sonra birkez daha çarpan kapının ardından Sefa'nın da gittiğini anlamıştım. Kağan'nın kahkahalarıyla birlikte salona giren Mete beni istemsizce gülümsetti. "Şu cocuğun önünde bir daha en yakın arkadaşını dövme." hiçbir şey demeden sessizce yanıma oturup geriye doğru yayıldı, yalancı bir gülümsemeyle yüzüme bakıyordu.
"Anne Sefa amcam, babandan bilerek dayak yiyorum yoksa babanı lisedeyken çok döverdim dedi." Mete kısaca Kağan'a bakıp kafasını tekrar bana çevirdi. "Güzelim bu çocuk olmamış, tekrar yapalım." kaşlarımı çattım. "Oğlum hakkında düzgün konuş lan." kafasını başka yere çevirip gözlerini kapattı. "Kağan, oğlum senin bu annen çok kavgacı. Sen ona çekme, sen babana çek."
Gözlerimi birkez daha devirdim. "Kopya çekmeye lisede başla ama en kıl olduğun hocanın dersinde. Etek giyen kızların bacaklarına bakılır ama sen sevdiğin kızın bacaklarına bak. Ben sadece Ceyda-" hızla elimi ağzına kapatıp dirseğimi karnına geçirdim. "Ulan karşında Sefa yok, çocuk var." dedim, dişlerimin arasından. Elimi ağzından indirip doğruldu.
"Din dersini iyi dinle." dedikten sonra göz kırptı. "Bak şimdi yakışıklı; bi kızı sev. Ve o kız senin olsun, senin olana kadar savaş. Her ne kadar umrunda değilmiş gibi göstersen de, onu gözlemle nasıl bir kız olduğunu anla. Kafasını her kaldırdığında seninle göz göze gelsin. Ona yaklaşan her yürekliyi ez. Sonra bir gün... Onu öp."
O an aklıma Mete'nin beni ilk öptüğü an geldiğinde kafamı ona çevirdim. O da öyle yapmıştı, yarım bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Lisede, ilk beni Derin'i çıldırtmak için sınıfın ortasında öpmüştü. Ve ben ona sağlam bir tokat savurup koşarak sınıftan çıkmıştım. O sahne asla silinmemişti zihnimden ve anladığım kadarıyla onun da silinmemişti.
"Sefa amcam bir kıza âşık olursan ona kedi al demişti. Burak dayım da ona oyun CD'si al demişti. Ece teyzem de ona her gün, 'Senden nefret ediyorum.' de demişti. "
Mete ifadesiz yüzünü birkez daha gösterip boş boş Kağan'a baktı. "Baban olarak, bundan sonra annen ve baban dışında kimseyi dinlememen adına sana yasak getiriyorum. Hele o Sefa'yı asla. Neyse, hadi kaybol odana." başıyla koridoru işaret ettiğinde Kağan koşarak odasına yöneldi. Derin bir nefes soluyarak geriye doğru yaslandı, ben ise sessizce ona bakıyordum. Az önce benim çocuğuma ters yapmıştı, aslında onu pişman etmem gerekirdi ancak sağ omzumdaki melek; saçmalama lan, Mete onun babası. Diyordu.
"Bakma öyle güzelim. Ben böyle bir babayım. Benim oğlum tam bir erkek olacak, amcası gibi süzme olmayacak."
Kavga etmek yerine ayaklandığım sırada bileğimden yakalayarak beni geri oturttu, gözleri hâlâ kapalıydı. "Ve sen Ceyda. Bana istediğin her konuda diklenemezsin," anında çatılan kaşlarımla birlikte bedenimi ona çevirdim. "Allah Allah, sen kimsin ki?" ani bir hareketle doğrulup bedenimi hızla koltuğa yatırdı. O an sadece ona ters ters bakmakla yetiniyordum. Üzerineki kazağı tek hamlede sıyırıp bana doğru eğildi. Ve birkez daha anlamıştım. Bu adam her defasında inadımı kırabiliyordu.
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAMPARÇA 2 | Bencil
Teen Fiction#58 "Kirli ruhun, tutsak bedenleri..." Doğrular ya da yanlışlar. Kurallar ve yasaklar... Hayatın kendisiyle tanışan bir grup gencin çevreleriyle olan sınavında zorluklar katlanılamaz hâle gelir, kendi hayat mücadelerinde hedefleri için savaş verenle...