51.Bölüm:Küçük Bir Kız Vardı

1.1K 120 21
                                    

Bahadır Sağlam : Kır Papatyası

"Sen hâlâ küçük bir kız çocuğusun, bir
adamı oğlun gibi sevmek akıl işi değil. Yapma, ziyan olursun."

-

Küçük bir kız vardı. Haylaz ve yaramaz. Aslında, sadece huysuz. Zihninin içinde tilkiler dönen o şımarık çocuklar gibi değildi, daha olgun daha daha huysuz hatta... Daha asi. O, çocuk olmaktan nefret ederken, büydüğünde büydüğü için kendinden nefret edecekti. Çocuk olmaktan nefret ediyordu çünkü hayat çok saçmaydı, ona göre. Herkes sinir bozucuydu, ona göre...

Sanki dünyadaki tüm insanlar ona karşıydı, kimse onu anlamıyordu. Karıştığı her olayın suçlusu oydu, herkes onu azarlıyor, onun hatalarını gözler önüne seriyordu. Dinlemeye gelince, herkes kulağını tıkıyor, söylediklerini duymak istemiyordu. Belkide bu kadar keskin bir kişiliğe sahip olması bu yüzdendi. O küçük bir kız çocuguydu evet ama haksızlığın ne demek olduğunu küçük bir çocukken öğrenmişti... Her çocuk iyi olmak zorunda değil, bazıları var her yaptığı ile gurur duyulan ancak bazıları var ki, her yaptığı göze batan. Belkide en büyük hata buydu.

"Ceyda, topu at!" ellerimi iki yanıma salıp yumruk haline getirdim topun başına geçerken. "Hadi Ceyda! Vur." yüzüme dökülen kısa saçlarımı geriye doğru atıp kaşlarımı çattım. Ardından tüm gücümle önümde duran lacivert topa en sert tekmemi savurdum. Top kaleye doğru süzülürken ellerimi daha da sıkıp gol olması için bekledim... Bekledim... Ve bekledim. Ancak top kaleye değil, kalenin arkasındaki evin camına uçmuştu. Kaleden kastım yolun iki yanına, belirli mesafeyle koyulmuş iki taş. Pat!

Pencerenin camı parçalara ayrılırken ayağımı sertçe beton zemine vurdum. Camın kırılması umrumda değildi, beni sinirlndiren tek şey beklediğim golü atamamamdı. "Ah! Niye kaleye girmiyorsun niye!" dedim henüz taze olan öfkemle.

"Ceyda! Yine Ahmet amcanın camını kırdın." kaldırıma oturmuş, pişmiş kelle gibi sırıtan Batu'nun sözleri dişlerimi sıkmama neden oldu. O sırada camdan kafasını uzatan Ahmet amcanın öfkeli bakışlarına denk geldim. "Kim kırdı bu camı!" adam bildiğin böğürmüştü. Ayşegül eliyle beni gösterdiğinde ona atabildiğim en ölümcül bakışları gönderdim.

"Yine mi sen! Bu kaçıncı cam?" Ahmet amcanın sesi Ayşegül için yaptığım hain planları keskin bir hançer gibi keserken irkildim. "Ne yine mi sen? Top kırdı, ben mi kırdım!" Batu'yla Ali kahkaha atmaya başladığında dudaklarımı birbirine bastırıp kendime hakim olmaya çalıştım, ancak Ahmet amcanın sesi beni daha da çıldırtıyordu.

"Bak birde dalga geçiyor, velet. Seni annene söyleyeyim de gör gününü!" dedi işaret parmağını bana doğrultarak.

"Sensin velet! Ben mi dedim git kalemin arkasına ev yap!" önünde durduğum kalenin taşlarını aldığım gibi az önce parçalara ayırdığım cama doğru atmaya başladım. Ahmet amca elini kafasına götürüp içeri girdiğinde bir taş daha alıp bu defa Batu'ya fırlattım sonra da Ayşegül'e.

"Ceyda! N'apıyorsun sen?" annemin sesi beni durdurmaya yetmişti, kafamı kaldırıp taş apartmanın balkonundan bana bakan anneme diktim gözlerimi. Yanında da, annemin salça sürdüğü ekmeği ısıran Burak. "Ben bir şey yapmadım!"

"Teyze Ceyda Ahmet amcanın camını kırdı." diyen Ayşegül'ün sesi içimde durduramadığım öfke timsalini taşırırken hızla üzerine yürüyüp geriye doğru ittirdim, popo üstü kaldırıma düştüğünde bu tarafa doğru gelen Ayşegül'ün annesiyle göz göze geldim. Ve Ceyda'nın başı yine dertte...

"Ceyda!"

"Ceyda, çabuk eve!'

"Abla, elli kuruş versene dondurma alacağım." Annemden ya da bana doğru gelen canlı bombadan ziyade Burak'ın sözleri birkaç saniye duraksamama neden oldu. "Mal mısın oğlum?"

PARAMPARÇA 2 | BencilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin