Murat Boz:Elmanın yarısı.
"Senle ben bir elmanın iki yarısı gibi bir şeydik. Ama sorun şu ki, o elma çürük."
-
"Sen iyice rahata alıştın! Sen ne yapdığını sanıyorsun Ceyda!" Yeri göğü inleten o ses karşısında başımı önüme eğerken, içimden Mete'nin sülalesine saydırıyordum. "Sen ne kadar büydün de bara gidiyorsun? Nezarette geceyi geçirmek ne demek!" Sen beni böyle yetiştirdin anne, kavgacı ve sert.
"Yüzüme bak!"
Yavaşça kafamı kaldırırken yavru köpek edasıyla babama baksam da o da pek sakin görünmüyordu. İstemeyerek de olsa anneme çevirdim kafamı, ne yalan söyleyeyim annemden korkuyordum, hatta sadece açık açık ondan korkuyorum diyebileceğim tek kişiydi annem.
"Cevap ver! Aptal aptal bakma suratıma, ya o kız senden şikayetci olsaydı? O zaman ne yapardın." Evet, o sürtük benden şikayetci olmamıştı, sonuç olarak üzerinde içki şişeleri kırdım ardından da nezarette Ece'yle giriştik. Allah bilir Mete ikna etmiştir, hah! Kahramanım.
"Ceyda, cevap ver. Ece'yle ne yapıyordun barda, bu ciddi bir konu sessiz kalarak kurtulamazsın." Nefesimi dışarı püskürterek babama kısaca bakyım, işin kötü yanı Mete'nin yaşıyor olduğunu söylememiştim. Yani nezarette geceyi Ece'yle beraber geçirdiğimi biliyorlar ancak hemen yan tarafda Mete'nin olduğunu bilmiyorlar.
Açıkca söylemek gerekirse, Mete aptalını ve o kızı bardaki takım elbiseli adam çıkarttı, annem ve babam beni çıkarmaya geldiklerinde Mete'yle karşılaşmadılar sadece barda rezalet çıkardığımı öğrendiler. Yani şu an nasıl bir yalan uydurmalıyım diye düşünüyorum.
Konunun ilginç yönü ise, Mete tutuklanmadı? Yani geçen sene Esra'nın adamını bıçaklayarak öldürmüştü, zaten o yüzden bir yıl boyunca saklanmamış mıydı? Şimdi niye polisler onu tutuklamadı.
"Barda bir şey yapdığım yok, ben barın karşısındaki kafede oturuyordum. Kızın biri laf attı bende dövdüm." Annem hayret ve öfke karışımı bir ifadeyle bakarken, babam onaylamaz gözleriyle beni süzüyordu. "Bana yalan söyleme Ceyda! Bu kadar basit mi yani? Sen her önüne geleni dövüyor musun?"
"Sen beni böyle yetiştirdin anne, ben her zaman kavgacı, sorumsuz, hırçın bir kızdım. Burak ise, benim aksime daha saygılı, sevecen aile büyükleri tarafından sevilen bir çocuktu. Benim böyle olmamı sen istedin."
Annem şiddetli öfkesiyle bana bakarken şunu düşündüm; ben sadece annemden korkuyordum, beni sadece annen zaptedebilirdi. Çünkü annemin öfkesi fırtınalı bir okyanus kadar şiddetliydi, bu hali bende korku yaratıyordu. Ben anneme çekmiştim, yüz sima olarak babama benzesem de karakterimi annemden almıştım, ben annemden korkarken aslında kendimden korkuyordum, yapabileceklerimden korkuyordum.
Çünkü biliyorum, gözümü öfke perdesi bürüdüğü an ne yapdığımın farkındayım, ne de söylediklerimin. Bi anlık sinirle alınmaması gereken kararlar alıp kalp kırıyordum.
"Yarın eşyalarını topla defol git Ankara'ya! Ev falan yok, yurtta kalacaksın." İşte bunun gibi..
***
Ece'den
Küçük bir kız çocuğunun masumluğu vardı üzerimde, masum ve sessiz. Belki de kimsesiz. Korunmaya muhtaç, belki de küçükken yaşadığı travma onu bu hale getirmişti, yarı ölüydü o kız çocuğu sevilmeye muhtaç, sevgisizliğe alışkın. İnsanın kanını donduracak derecede olgundu her şeyin üstesinden gelebilirdi, çünkü o alışkındı acıya...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAMPARÇA 2 | Bencil
Teen Fiction#58 "Kirli ruhun, tutsak bedenleri..." Doğrular ya da yanlışlar. Kurallar ve yasaklar... Hayatın kendisiyle tanışan bir grup gencin çevreleriyle olan sınavında zorluklar katlanılamaz hâle gelir, kendi hayat mücadelerinde hedefleri için savaş verenle...