Teoman : N'apim tabiatım böyle
"İkinci şans vermenin anlamı yok, insanlar değişmez."
-
Ceyda'dan
Kararmış kelimeler, anlamını yitirmiş cümleler. Benliğimin defterinden söküp aldığım sayfayı gemi yapıp saldım dalgalara, gittikçe gidiyordu... Uçsuz bucaksız denizlere, bambaşka diyarlara. İçinde gizli bir benle birlikte. Bazen azgın dalgalar, bazende şevkatli dalgalarla birlikte gidiyordu.
Bu tıpkı ruhun bedenden ayrılması gibi bir şeydi, beden buradaydı ancak ruh yoktu. Nerededir bilinmez. Satırlarda gizliydi kayıp deli ruhum, onu bulmak için o gizemli satırları barındıran kitabı baştan aşağı okumak gerekirdi. Delice esip geçen bir rüzgar gibiydi oda, nerededir bilinmez.
Gecenin bu karanlığı gibi gizemliydi her şey, ama bildiğim tek bir şey vardı. O da... Bir kalbin paramparça oluşuydu. Öyle parçalanmışdı ki, ona can veren kin duygumda yok olmuşdu. Ne öfkeliydim ona, ne de nefret besliyordum. Sadece, bitti.
Her şeyi özetlyen tek kelime... Bitti.
"Burası mı hanımefendi?" Derin bir nefes alıp, "Burası." dedim düz bir ses tonuyla. Taksi hemen apartmanın önünde durunca çantamdan çıkradığım parayı şoföre uzattım. Ardından kapıyı açıp yavaşça taksiden indim, şoförde benimle birlikte inip bagajdan valizimi çıkardı.
"Buyrun." Hafif bir tebessümle, "Teşekkürler." deyip apartmana yöneldim. Saat gecenin bilmem kaçı, sersem ruhum yorgun bedenim. Cebimdeki anahtarı çıkarıp anahtar girişine yerleştirdim, ardından yavaşça kapıyı aralayıp apartmana girdim. Valizi merdivenlerden nasıl çıkardım inanın bende bilmiyorum, tek bildiğim yorgun ve kırgın olduğumdu.
Evin kapısınıda açtıkdan sonra valizi koridora bırakıp ayakkabılarımla içeri girdim, ardından seri bir şekilde kapıyı kapatıp salona ilerledim. Elimi duvrada gezdirerek ışığı açmayı başardığımda her şeyin bıraktığım gibi yerli yerinde olduğunu fark ettim.
Gerçi ne bekliyordum ki? Derince iç çekip kendimi koltuğa attıp bacaklarımı sehpaya uzattım. Yalnızlık gibisi yoktu, her ne kadar yurda gidecek olsamda bir süreliğine bu evde yalnız kalmak en iyisi. Cebimden telefonu çıkarıp uçuş modundan çıkardım, yolculuk boyunca gereksiz aramaların kafamı şişirmesini istemiyordum.
Aslında kimsenin aramasını beklemiyordum annem ve babam dışında. Yola çıkarken Ankara'ya döneceğimden kimsenin haberi yoktu, arkadaşlarım ve Mete muhtemelen beni evde sanıyorlardı. Tabii bir istisna olupta akşam vakti beni görmeye, eve gitmedilerse.
Üst üste gelen mesajlara kısaca göz atarken Mete'den gelen mesajları görünce kaşlarım çatıldı. Anlaşılan akşam vakti beni ziyarete giden kişi Mete.
Kimden : Mete
Nerdesin? (20:03)Kimden : Mete
Senin derdin ne lan? Ankara'ya gidince benden kurtulacağını falan mı sandın? (20:51)Kimden : Mete
Bunun bedelini ödeyeceksin Ceyda, beni terk etmek neymiş göreceksin. Bu burda bitmedi. (21:23)Dişlerimi birbirine bastırarak başımı geriye yatırdım, bu durumda bana aptalca tehditler yağdırması sinir bozucuydu. Ona boyun eğeceğimi sanıyordu aptal herif. İç çekip cevap yazdım.
Gönderilen : Mete
Bana hiçbir şeyin bedelini ödetemezsin, bundan sonra ne ben senin için varım ne de sen benim için varsın.Telefonu tuş kilidine alıp koltuğa fırlattım, ardından yavaşça ayağı kalkıp koridordaki valize yöneldim. Valizden çıkardığım pijamaları aldığım gibi odama yöneldim, hızlı hızlı üzerimi değiştirdikten sonra banyoya yönelip elimi yüzümü yıkadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAMPARÇA 2 | Bencil
Teen Fiction#58 "Kirli ruhun, tutsak bedenleri..." Doğrular ya da yanlışlar. Kurallar ve yasaklar... Hayatın kendisiyle tanışan bir grup gencin çevreleriyle olan sınavında zorluklar katlanılamaz hâle gelir, kendi hayat mücadelerinde hedefleri için savaş verenle...