Emre Aydın:Afilli yalnızlık.(Mete'nin sesinden)
"Sövdüm, ben dünyaya..."
-
"Manyak mısın lan sen!" Duyduğum o sesi tanımıştım, bu Sefa'nın sesiydi! Bulmuştu beni. Kulağımı kapıya yaslarken konuşmaları dinlemeye çalışıyordum, ancak dedikleri net değildi sadece Sefa'nın bağırışını duyabilmişdim.
Kavga ediyorlardı, ama neden?
Bağırışmalar giderek azarlırken dişlerimi birbirine bastırdım. "Aç şu kapıyı aç!" Sesler tamamen kesilince kapıya sertçe vurup geri çekildim. Bu küçücük odaya hapsedilmişdim resmen, duvarın köşesindeki küçük pencere takıldı gözüme. Belki oradan kaçabilirdim.
Pencere yukarıdaydı, ama bir şekilde ulaşabilirsem kaçabilirdim. Ah! Bunu nasıl yapacaksın? Oraya yetşmeyi uçarak mı planlıyorsun? Allah cezanı verdi işte, evden kaçarsan böyle olur.
Duyduğum sesle omuz üstünden arkama bakdığımda bi an korktum. "Sen.." Ne ara içeri girdin? Yarım ağız gülümserken bana doğru birkaç adım geldi, saçımı kulağımın arkasına sıkıştırırken tepkisizliğimi korudum. "Sen ve ben değil, biz olacağız yakında. Az kaldı."
Anlamayan gözlerle ona bakareken aramızdaki mesafeyi kapatıp alnını alnıma yasladı. "Buradan kurtulmak istiyorsan benimle evleneceksin Ceyda, başka çıkışın yok.."
Sıcak nefesi tenime çarpıyordu, bana bu kadar yakın olmasını şimdiye kadar engellemem gerekiyordu ancak beynim tüm dikkatini dudaklarından dökülen o kelimelere vermişdi.
Benimle evleneceksin?
Mete'yle evlenmek şu durumda yapacağım en son şey, evliliğe karşı ön yargılı olduğumu beni tanıyan herkes bilir. Saçma bi hayat felsefesi takınmıştım aslında, ne biriyle evleneceğim ne de birilerinin bana dokunmasına izin verecektim. Âşkımdan ölsem dahi evlilik bana göre değildi.
Dudaklarını tenimde hissettiğim an göğsüne vurarak geri ittirdim. "Ne diyorsun lan sen? Ne evlenmesi." Diliyle dudağını ıslatırken yüzünde piçimsi bir gülümseme mevcuttu, "Artık aramızda bi engel kalmadı, seninle evlenmek istiyorum." Hah! Geri zekalı.
"Ben seninle evlenmek istemiyorum," başını geriye yatırarak kahkaha attığında suratına tekme atmamak için kendimce savaş veriyordum. "Sana benimle evlenir misin demiyorum güzelim, sana benimle evleneceksin diyorum." Alayla iki kaşımı kaldırırken,"Sen çok film izliyorsun herhalde. Biz evlenirsek bile evde sözü geçen kişi ben olurum, sen değil."
Attığı kahkahalar ikiye katlanırken gözlerimi devirdim, ama şunu düşündüm; gülüşü çok güzeldi.
"Beş çocuk yaparsak neden olmasın?"
Ha?
Sertçe yakasını kavrayıp kendime doğru çektim, "Saçmalamaya son ver, dağıtırım beynini." Boş anıma denk gelmesinden kaynaklanan fırsatla dudaklarıma yapışdığında gözlerimi yumdum, aralı öpücükler ardından, "Oğlumuz olursa, dua et sana çekmesin..." diye mırıldandı.
Dudağımın kenarı kıvrılırken,"Sana çekmesinden iyidir." dedim. Ellerini belimi sararken dudaklarıma ufak öpücükler konduruyordu, "Güzelliği sana huyu bana çeksin." Dudakları boynumda gezinirken ellerim yüzünü kavramışdı.
"Benimle evleneceksin asi, başka kaçışın yok..." ses tonu tahrik ediciydi, "Çünkü, sadece seni arzuluyorum."
"Cık, seninle evlenmeyeceğim Mete." Bu sözümden sonra bir an duraksadı, kafasını kaldırırken bu defa piçimsi bir edayla gülen bendim. "Seninle ne bir oğlumuz, ne de bir kızımız olacak." dudağının kenarı kıvrılırken belimi sarmalayan eli gevşedi, "Öyleyse hayatını bu odada geçirmeye mahkumsun güzelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAMPARÇA 2 | Bencil
Teen Fiction#58 "Kirli ruhun, tutsak bedenleri..." Doğrular ya da yanlışlar. Kurallar ve yasaklar... Hayatın kendisiyle tanışan bir grup gencin çevreleriyle olan sınavında zorluklar katlanılamaz hâle gelir, kendi hayat mücadelerinde hedefleri için savaş verenle...