Mabel Matiz:Aşk yok olmaktır.
"Âşk yok olmak diyor biri..."
-
-HATIRLATMA
"Şimdi hesap ver bakalım aptal asi, etrafında gezinen o çocuk kim?"
Bir anda boğazıma oturan yumruyla, damarlarımda gezinen kanın akışı yavaşladı. Kalbim göğüs kafesimi parçalarcasına çarpıyordu, karanlığın alametiydi bu ses.
Tuvaletin ışığı tekrar yanarken gözlerim karşımda tepkisizce bana bakan Mete'yi buldu. Nefesimin düzeni bozulmuş, hırıltılar yükesilyordu boğazımdan. Damarlarımda gezinen kan donmuş, dehşetle bakan gözlerim Mete'ye hakimdi.
Bedenimdeki ürpertiyle kendime gelirken gözümden sebepsizce bir damla yaş süzüldü, "Mete.." diyebildim sadece. O ise özlemle odaklanmışdı yüzüme, elindeki bıçak kayıp giderken bir saniye dahi düşünmeden sıkıca sarıldım bedenine.
Hıçgırıklarım yükselirken üzerindeki gömleği aldım avuçlarımın içine, sıktım tüm öfkemle. Kızgındım, öfkeliydim, kin besliyordum geçmişe. İsyan değil bu, nefret. Neden biz diye sormak istesem de isyan etmek istemiyordum kaderime.
Onu özlemişdim, öylesine özlemişdim ki. Keşke zaman dursa ve biz asla ayrılmasak hep böyle sarmaş dolaş kalsak. Kaderin cilvesi değil miyidi bu? Hayatımda şahit olmadığım tüm olayları âşık olduğum zaman yaşamışdım.
"Mete.."
"Seviyorum kızım seni, deli gibi seviyorum."
* * *
Ece'den
Önümdeki çorbaya uykulu gözlerle bakarken bir dahaki sefere yolculuk yapdığım zaman uçak kullanacağımı kazıdım zihnime.
"Toprağım iç şu çorbayı, yarım saat dolmak üzere." Diyen Sefa'ya gözlerimi kısarak bakdım, "Çocuk sana kafa atarım." Elindeki dönerden ısırık alırken gözlerimi devirdim, uzun otobüs yolculuğunda döner yemeği seçerken hangi kafadaydı? Tahminimce annesi Sefa'yı küçükken iki kere yukarı atıp bir kere tutmuş.
"Ceyda nerede?" Gözlerimi ikinci defa devirerek, "Bana mı soruyorsun çocuk?" dedim. Alaylı bir edayla gülümserken ona boş boş bakmaya devam ettim, şeytan diyor ki tut kafasını sok önümdeki çorbaya. Neyseki şeytan yerine meleği dinleyen insanlardanım bu konularda.
Sefa'yla tip tip birbirimize bakarken bir anda tüm tesis karanlığa gömüldü, "Annecim!" Derken elimdeki kaşığı sertçe masaya vurdum, aslında çorba dolu tabağa ve muhtemelen o tabak devrildi. Herneyse, nerde kalmışdık? "Ay ışıkları kim söndürdü?" dedim telaşla.
"N'oluyor lan?" Ellerimi öne uzatarak, "Sefa, nerdesin?" Dedim korkak bir edayla, "Burdayım amcaoğlu sakin ol." Amcaoğlu? Gözlerim karanlığa alışınca Sefa'yı seçebildim ve anında koluna yapışdım. Tıpkı bizim gibi yemek yiyen insanlar ayağı kalkmış olanları anlamaya çalışıyordu.
"Ceyda nerde?"
"Bilmiyorum Ece dur bir."
Sıkıca kolunu kavrarken ilerlemeye çalışdık, "Kesin Kemik'le Mete'nin ruhu geldi!" Dediğimde Sefa duraksar gibi oldu. "Kemik ne lan?" dedi sorarcasına, sen bilmezsin çocuk! "Kahrolsun feminist gotik kızlar, pide olasıcalar!"
Bir süre sonra aklıma dank eden gerçekle duraksadım, "Tabii ya! Ceyda'yı tuvalete girerken gördüm." Dediğim sırada ışıklar tekrar yandı, Sefa bana kısa bakış atıp WC tabellasına yönelirken peşine takıldım. Lakin benim narim bedenim bir aksiyonu daha kaldırabilecek mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAMPARÇA 2 | Bencil
Teen Fiction#58 "Kirli ruhun, tutsak bedenleri..." Doğrular ya da yanlışlar. Kurallar ve yasaklar... Hayatın kendisiyle tanışan bir grup gencin çevreleriyle olan sınavında zorluklar katlanılamaz hâle gelir, kendi hayat mücadelerinde hedefleri için savaş verenle...