46.Bölüm:Direniş

1.3K 132 43
                                    

Multimedya : Mete

Pera : Seni Kaybettiğimde (Okurken dinlemelisiniz.)

"Hayat, durup bir mucize olmasını bekleyecek kadar uzun değil."

-

Ceyda'dan

Güneş ışınları, şerit halinde odanın camından içeriye doğru süzülüyordu, şehrin kirli sesi o küçücük camdan işeriye doluşmuştu. Korna sesleri, ne konuştukları anlaşılmayan insan uğultusu ve tabii uzaklardan gelen, daha doğrusu nereden geldiği bilinmeyen horoz sesi...

Bir pazar sabahının verdiği rahatlıkla henüz yataklarından dahi doğrulmamış insanlar, bu şehrin kirli gürültüsüne uyanıyordu. En başta da ben.

Üzerimdeki tişörtü sıyırıp atarken odada tek başımaydım. Altımdaki gri pijamayı aşağı doğru sıyırıp bacaklarımdan kurtardım. Belime uzanan saçlarımı sağ omzumda toplarken gözlerim dolaba yapıştırılmış boy aynasındaydı. Ellerimi karın boşluğuma yerleştirip hafifce baskı uykuladım.

Göze batacak derecede zayıf değildim, ama eski bana göre çok zayıftım... Köprücük kemiğim belirgin bir şekile ortaya çıkmıştı. Elimle karın boşluğuma biraz daha baskı uygulamamla göğsümün altındaki kemiklerim ortaya çıkmıştı. Garipsemiştim, ben her zaman balık etli bir fiziğe sahiptim. Bu kadar zayıf olmak garibime gelmişti.

Bacaklarım normalde uzundu. Ama bir de incelik eklenince düzgün bir görünüm kazanmıştı, daha da zayıflayacağımı bilmesem halimden gayet memnun olurdum aslında. Ama işte... Mevzu benim şansım olunca pek te tahmin edilen bir durum elde edilemiyor.

Saçlarımı sağ avcumda toparlayıp tepeden dağınık bir topuz yapıp bileğimdeki lastik tokayla tutturdum. Ardından uyuşuk adımlarla dolabıma yönelip kapısını açtım baskısız, bol siyah tişörtü kaptığım gibi üzerime geçirdim. Geçen sene zayıf görünmek için giydiğim bu tişörtün şimdi içinde kayboluyordum.

Elim pantolonlarıma giderken duraksadım. Birkaç saniye boş boş pantolona baktıktan sonra elimi geri çekip dolabı kapattım. Bu gün o dar sıkıcı canavarları giymek istemiyordum, dolabın kapısını kapatıp Ece'nin dolabına yöneldim. Dolabın kapısını açıp kısaca kıyafetleri süzdüm, ilk elime aldığım kırmızı yüksek bel bir etekti.

"O kadar da değil, yemini bozmaya gerek yok."

Etek giymeme yeminimi bozmamak adına eteği yerine bırakıp şortlara yöneldim. Rengarenk kısa şortların arasında sonunda siyah kot şort bulmayı başarmıştım. Şortu kaptığım gibi hızla üzerime geçirdim. Bacaklarım fena halde ortaya çıktı demeyeceğim tabii, ultra kısa değildi sadece kot şort işte.

Tişörtün ön kısmını içine soktukdan sonra aynada kısaca kendimi kontrol ettim. Farklılık olsun derken bile siyahlara bürünmüştüm. Aynadan aptal aptal kendime bakmayı bırakıp yatağın üzerinden çantamı alıp odadan çıktım. Herkesle olan bağlantımı kesmek adına kulaklığı takıp binadan da çıktım.

Güneş baharın enerjisini sunraken yurt binasını çoktan arkama almış yürüyordum. Duman, beni bu sahtekâr dünyadan soyutlaştırırken müziğin sesini daha da açtım. O sırada telefonuma gelen mesaj bildirimiyle gözlerimi devirerek mesaja baktım.

Kimden : Mete. 'Nerdesin?'

Gönderilen : Mete. 'Yurdun oralardayım?'

Telefonu tuş kilidine alacakken tekrar üstten bildirim geldi.

Kimden : Mete. 'Geliyorum.'

Gönderilen : Mete. 'Gelmiyorsun, işim var.'

Mesajı gönderdikten sonra telefonu tuş kilidine alıp arka cebime koydum. Bu gün Merve denen kızla görüşecektim, onunla virüs mevzusunu konuşup tedavi olup olmamaya karar vercektim. Tabii ki de tedavi olmak istiyordum, amansız bir hastalığa yakalanıp tedaviyi reddeden hayata küsmüş tiplerden değilim ben. Bıksam da savaşmak istiyordum. En azından konu sağlık olunca ister istemez olacaklardan korkuyordum.

PARAMPARÇA 2 | BencilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin