#CandanErçetinYalan
*
" Şimdi ben de o koridorlardan birinde, tek kalp atışı için bekliyorum; her şey anlamını yitirmiş, aldığım nefeslerin, göğüs kafesimin altında can çekişen kalbimin hiçbir manası yokmuş gibi. "
*
2.Bölüm:Hastane
İnsanın, sevdiklerinin gözünün önünde ellerinden kayıp gitmesi ne demekti? Bir daha onları hiç göremeyeceğini bilmek, onlar olmadan yaşayamayacağını düşünmek, onların kokusunu bir daha alamamak. İnsan acizdi, insan muhtaçtı. En çok sevdiklerine muhtaçtı, en çok da sevgiye açtı.
Geriye kalan tek varlığım babamken, bırakır mıydı? Tarih, kendini tekrar eder miydi?
"Baba! Baba hadi kalk, ben geldim! Biricik kızın geldi baba! Uyan hadi." derken elim ayağım birbirine dolanmış, kendi çapımda çırpınıyordum.
Ne yaptığımın ne de söylediklerimin bilincindeydim. Bunun bir faydası olmayacağını fark ettiğimde elimi çantama attım ve telefonumu aramaya başladım. Bulduğumda hemen 112'yi çevirdim. Telefonu açan tiz sesli kadına evimizin adresini söyledim ve acilen ambulans istedim. Telefonu kapatıp tekrar babama döndüm.
Bütün vücudum rüzgarda kalmış yaprak misali titriyordu, gözyaşlarım durdurak bilmeksizin akıyor ve göz çevremi yakıyordu.
Hıçkırıklarıma engel olamıyordum. Göğsüm çok hızlı bir şekilde kalkıp iniyordu. Nefesim yine daralıyordu.
Korkuyordum.
Hem de çok.
Çantamdan ilacımı bulup iki fıs sıktım. Bu beni biraz kendime getirmişti. Dakikalar sonra ambulans sirenlerini duyduğumda hemen kapıyı açtım ve görevlilere mutfağı işaret ettim, ağlamaya devam ediyordum. Babamı sedyenin üzerine yatırıp dışarı çıkardılar. Ben de hızlıca çantamı alıp dışarı fırladım. "Ben de geleceğim." dedim üzerinde sarı bir yelek olan görevliye.
"Tek kişiyseniz binebilirsiniz." dedi ve ambulansa bindi ve peşinden ben de.
Tek kişiyseniz demişti. Ama bilmediği bir şey vardı, 8 yaşımdan beri birbirimizden başka kimsemiz yoktu bizim. O bana yetiyordu ben ona, nasıl yetmesindi ki?
Her şeyim olmuştu, annem, babam, kardeşim, dostum...
Aklımdan bu geçerken Ekim'in yanımda olmasını ne kadar istediğimi fark ettim. Titreyen ellerimi önemsemeden rehbere girip Ekim'i aradım. Telefon birkaç defa çaldı ve nihayet açıldı.
"Ayrılalı iki saat oldu, bu süre zarfı içinde ne olmuş olabilir Allah aşkına?"
Ağladığımı anlamamıştı. Birkaç saniye süren sessizlik ona cevap vermediğimi fark etmesine yetmişti.
"Maral, orada mısın?" diye sordu ciddileşerek. Daha fazla hıçkırıklarımı tutamadım ve sesli bir şekilde ağlamaya başladım. Ambulanstaki görevliler bana bakıyordu ben de babama. Gözlerimi bir an bile ayırmamıştım ondan.
"Sen ağlıyor musun? Maral?"
Bir kez daha hıçkırdım. "Ne oluyor, söylesene! Maral cevap ver bana! Bir şey mi oldu?"
Ekim'in sert çıkan sesiyle kendime geldim ve hızlıca cevap verdim. "Ekim, Ekim b-babam..." dedim korku dolu sesimle. "Eve geldiğimde yerde yatıyordu. Ambulansı aradım hemen, hastaneye gidiyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çoban Yıldızı
General Fiction•roman | tamamlandı. Kitabın eski adı Maral'dır. Aslında kadın ve adamın hikâyesi bugün, tam burada başladı. Masumiyet timsali kadın kendi elleriyle en baştan yüreği güzel bir adam yarattı. Sevmekten korkan bu adamı sevgisiyle besledi. Bıkmadı, pes...