*
Sanki zaman akıp giderken ona en çok yakışan şeyi, gülüşünü de götürmüştü.
*
(Resmi bölümü okuyunca anlayacaksınız 😉.Keyifli okumalar.)
28.Bölüm : Gökyüzü
Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki onun bunu duymasından korkuyordum.Masanın altındaki küçük boşluktan sadece ayaklarını görebiliyordum.Siyah botlar yavaş yavaş buraya ilerlediğinde gözlerimi kapattım.Dişlerimi birbirine geçecek kadar çok sıkıyordum.Beni görmemesi için dua etmeye başladım.Şu durumda kendimi açıklamamın imkanı yoktu.Yakalanmamalıydım,yakalana-mazdım.
Aniden kulağıma dolan zil sesiyle gözlerimi açtım.Bu benim telefonum değildi.Sanırım,dualarımın kabul olduğu an bu andı.
"Efendim baba?"
Sert ve bir o kadar tok sesin sahibi Mahir'di.
"Eve geldim.Çekmecedeki dosya mıydı?"
Biraz sessizliğini ardından Mahir tekrar konuştu.
"Gerek kalmadı mı?Tamam,görüşürüz."
Korkudan tir tir titriyordum.Şuan yaşadığım gerginlik korku filmlerini aratır derecedendi.Siyah botları izlemeye devam ettim.Tam arkasını döndü gidecekti ki bir anda geri döndü.Temkinli adımlarla masaya yaklaşıyordu.Kalp krizi geçirmeme ramak kamıştı.Bir anda durdu ve küçük masanın üzerine bıraktığı anahtarı alıp odadan ayrıldı.Kapıyı kapattığında derin bir oh çektim.
Daha fazla vakit kaybetmeyerek masanın altından çıktım.O an gözüm sandalyenin üzerinde parlayan pembe kılıflı telefonuma kaydı.
Lütfen görmemiş olsun!
Telefonumu daha önce hiç görmemişti.Görmüşse bile bu telefonun benim olduğunu kanıtlayamazdı.Her ihtimale karşı telefon kılıfımı çıkarıp çöpe attım.Bu kadar aptal olmamalıydım.
"Görmemiştir ya!Yok canım!Ona mı dikkat edecek?"
Kendi kendime söylenirken odanın kapısına doğru ilerledim.Karnıma sokuşturduğum kağıt rahatsız ediciydi.Kapıyı yavaşça aralayıp kimse var mı diye baktım.Görünürde kimse yoktu.Sessiz bir şekilde kapıyı çekip merdivenlere yöneldim.
Birkaç basamak indim ve salonda oturan Mahir'i gördüm.Bir anda dikkatimi toplayamadım ve bir sonraki basamağa tam basamadım.Düşecekken belimde hissettiğim elle kafamı kaldırdım.
İşte yine başlıyorduk.Bu kaçıncı parçaydı?Yine bir şeyler hatırlıyordum.Bu anı daha önce yaşamıştım.O gün merdivenlerden düşmüştüm ve,ve...Bu kadardı.Sadece düştüğümü anımsayabilmiştim.Yakında bu parçaların hepsi birleşecekti ve ben o günü tamamen hatırlayacaktım.Buna her şeyden daha çok inanıyordum.
Aras'ın elinden kurtulup ne yapacağımı bilemeyerek saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım.Buradan düşsem en iyi ihtimalle beyin sarsıntısı geçirirdim.Aras'ın yutkunmasıyla ademelmasının hareket edişini izledim.
"Teşe-"
"Biraz dikkatli ol." deyip yanımdan hızla geçtiğinde kalakalmıştım.Bu tavır da neydi böyle?Aras'la her karşılaşmamız birbirinden farklı oluyordu.Bir öyleydi bir böyle.
Onu boşvererek aşağı indim.Esra çocuklarla oynarken Mahir sert bir ifadeyle onları izliyordu.Beni fark ettiğinde bana döndü.İster istemez geriliyordum o bana bakarken.
"Sen de mi buradaydın hizmetçi kız?"
"Maral." dedim ismimi hatırlatarak.Unuttuğu için yapmıyordu bunu aslında.Çok rahatsız edici bir insandı.Varlığı bile diken üstündeymişim gibi hissettiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çoban Yıldızı
General Fiction•roman | tamamlandı. Kitabın eski adı Maral'dır. Aslında kadın ve adamın hikâyesi bugün, tam burada başladı. Masumiyet timsali kadın kendi elleriyle en baştan yüreği güzel bir adam yarattı. Sevmekten korkan bu adamı sevgisiyle besledi. Bıkmadı, pes...