48.Bölüm: "Sevgi"

1.5K 149 48
                                    

#GülşahTütüncüHazanVakti

*

" Küçücük kalbime sığdırdığım kocaman gerçek, sen varsın. "

*

(Medya:Mahir ATILGAN, bakın bakın sövün ahsjaqwwcb)

48.Bölüm:Sevgi

Gece karanlıktır ve karanlık, korkutur insanı, üşütür. Yalnızlığı hatırlatır, içini burkar. Unutulan bir şey vardır ki, var olmasaydı geceler, yıldızları göremezdik. Karanlıktan korkuyoruz diye yıldızları izlemeyelim mi? Ya da göreceğimiz güzel bir rüya için uyumak isterken, ya kabus görürsem diyip gözlerimizi kapatmayalım mı? Gerçekleşme ihtimali yok diye hayal kurmaktan mı vazgeçelim?

Sonunda ya ayrılık varsa diye sevmeyelim mi?

Hayır, sevelim.

Ki ben, sevdim zaten. Sonunu düşünmedim, canım yanar mı demedim, çok üzülür mü demedim. Belki bencillik ettim, ama çok sevdim. Yetmez mi?

Düşüncelerim allak bullak olmuş kafamda davul çalınıyormuş hissi yaratırken bugün kaçıncı kez yıkılma tehlikesi atlattığını sayamadığım kapı büyük bir gürültüyle açıldı. Mahir içeri girdi, Melda Atılgan ayağa kalktı.

"Dışarı!" dedi net bir ses tonuyla. Kadın tekrara düşürmeden kapıya doğru adımlamaya başladı. Böyle koşullarda bile ayağından çıkarmadığı topuklu ayakkabıları zeminde tok bir ses bırakıyordu. Kapı tekrar kapandığında Mahir bana baktı ve sinsice gülümsedi.

"Artık gösterimize başlayalım diyorum, sıkılıyorum çünkü." dedikten sonra vakit kaybetmeden sağ cebinden siyah telefonunu çıkardı.

"Bakalım küçük kardeşim neler yapıyor?"

"Hayır!" diye haykırdım anında. Başını telefondan çekip bana dikti gözlerini. "Aras'ı rahat bırak! Arama!"

Ne için çırpınıyordum bu kadar? Belki, olanlardan sonra onun sesini duymaya hazır değildim. Ya da belki, umurunda olmuyor oluşumu dinlemek istemiyordum? Ses tonunun mutlu gelecek olması mıydı beni korkutan?

Bu bencillik değil de ne?

Bensiz hayatına mutlu bir şekilde devam ediyor olabilirdi sonuçta, bu normaldi. Ben onu kırmıştım çünkü, yıkmıştım. Ben kendi ellerimle bakıp büyüttüğüm, yetiştirdiğim çiçeğin yapraklarını koparmıştım.

"Neden? Özlemedin mi sevgilinin sesini?"

Özledim, çok özledim. Sadece sesini olsa keşke, ben onun gölgesini bile özledim. Sahi, ses tonu fazla bana, kirpiklerinin gölgesi de olur. Ondan bir parça olsun, yeter.

"Mahir, arama! Rahat bırak onu! Senin derdin benimle, öldür kurtul artık!"

Nasıl bir hale gelmişim ben böyle, birine beni öldürmesi için yalvaracak kadar.

"O kadar kolay değil fare, o kadar kolay değil. Öldürmek ödül, ben canınız yansın istiyorum."

"Ruh hastası! Manyak!" diye bağırdım oturduğum yerde. Kolumun, ayaklarımın, ellerimin, diz kapaklarımın yanında artık bir de karın ağrısı çekiyordum. Vurduğu yerin morardığına emindim.

"Ben Aras'ın umrunda bile değilim! Beni kullanarak canını yakamazsın onun!"

Ben içimden bu söylediklerimin doğru olmaması için dualar ederken o kahkaha atıyordu. Dediklerime inanmayan birilerinin olması güzeldi.

Çoban YıldızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin