#EmreAydınSenBeniUnutamazsın
(Sonlara doğru açmanız tavsiye olunur.)
*
" Ondan yana en büyük parçayı taşıyordum ben; kalp ağrısı. "
*
(Medya:Ekim ve Mert ❤)
50.Bölüm:Özlem
2 YIL SONRA
Derin bir nefes alıp, gözümün önüne gelen kahküllerimi geriye doğru ittim. Bir elimde siyah valizim vardı, diğer elim şişme montumun büyük cebinde kayboluyordu. Ve bu oldukça hoşuma gidiyordu. Büyük adımlarla çıkışa doğru yürümeye başladım, tahmin ettiğimden daha fazla özlemiştim ülkemi.
Telefonumu çıkarıp Ekim'i arayacağım sırada boynuma dolanan kolları hissedip bundan vazgeçtim.
"Ya resmen buradasın, inanamıyorum! Çok özlemişim!"
Söyledikleri yüzümde kocaman bir gülümsemeye yol açmıştı. Çok özlenmiştim, ben de çok özlemiştim tabi. İnsan ailesini özlemez miydi?
"Biraz daha nefes almamı engellersen öbür tarafta göreceksin yüzümü!"
Anında beni bıraktığında yüzümü ona döndüm ama hiç beklemediğim bir manzarayla karşılaşmıştım.
"Ekim?" dedim onun burada ne aradığını sorarcasına. Mert, siyah çerçeveli büyük gözlükler ile uzun sarı bir peruk takmış gazeteyle yüzünü kapatmaya çalışıyordu.
"Mesajları gördü, ben de geleceğim diye tutturdu. Gelme dedim ama.." diyip omuzlarını silkti yapacak bir şey yok der gibi. Vakit kaybetmeden kollarımı Ekim'in boynuna doladım. Mert sanki onu tanımayacakmışım gibi gazeteyi burnuna çekmiş etrafa bakınarak ıslık çalıyordu.
Mert, Ekim'in sevdiği çocuktu ve onu görmek istemiyorum gibi bir saçmalık yapmayacaktım. Ki, Mert benim de arkadaşımdı. İki yıldır sesini bile duymamış olsam da...
Ekim benden ayrıldıktan sonra kahküllerime dikti gözlerini.
"Niye bakıyorsun öyle? Yakışmamış mı?"
"Hayır, çok yakışmış. Ama sanki gözlerinin güzelliğini kapatıyor."
Umurumda değilmiş gibi yaparak omuz silktim ama pekala gözlerimi gölgede bıraktığını biliyordum. Sonra, Mert'e baktım. Elindeki gazeteye vurdum onu çekmesi için. Mesajı aldı ve gazeteyi indirdi.
"Siz kimdiniz hanımefendi, tanıyamadım."
"Mert, "
"Siz beni tanıyor musunuz, ben sizi çıkaramadım."
Dudaklarımı büzüp benim kedi sizin şeytan diye tabir ettiğiniz bakışlarımı attım. Mert birkaç saniye havaya bakıyormuş gibi yaptı ama sonra dayanamayıp kollarını açtı.
"Gel buraya salak şey."
Onun şefkatli kolları arasına sığınırken kendimi bir kez daha onun kız kardeşi gibi hissetmiştim.
"Gerçekten tanıyamadım bu arada, fazlasıyla değişmişsin."
Dediklerini duysam da yanıt vermedim.
"Özür dilerim." diye mırıldandım kollarımı beline dolarken. Ne için özür dilediğimi iyi biliyordu ama bu özürle telafi edilebilecek bir şey değildi.
"Seni ancak bana bir ziyafet çektirirsen affederim. Bilirsin, yemek bizde kutsaldır." diyip göz kırptıktan sonra sırıttı.
"Daha yeni ülkeme ayak basmışım, gelir gelmez beleşçiliğe başladın." diye dalga geçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çoban Yıldızı
General Fiction•roman | tamamlandı. Kitabın eski adı Maral'dır. Aslında kadın ve adamın hikâyesi bugün, tam burada başladı. Masumiyet timsali kadın kendi elleriyle en baştan yüreği güzel bir adam yarattı. Sevmekten korkan bu adamı sevgisiyle besledi. Bıkmadı, pes...