#KattyPerryNeverReallyOver
#CanBonomoHikayemBitmedi
*
" Bir dileğim olsaydı sonsuzluğu dilerdim, bir son varken mutlu olamazmışız gibi geliyor. "
*
(Medya:Serkan ÇAKIR)
41.Bölüm:Dağ Evi
Gözlerimi açmayı hiç istemesem de sol omzum felç kalmak üzere olduğundan büyük bir tembellikle günışığının gözüme hücum etmesine izin verdim. Kollarımı hareket ettirdiğimde her tarafımın tutulduğunu acı bir inlemeyle anlamıştım. Üzerimdeki gezinen siyahi bakışlarını fark edene kadar ön camdan dışarıya bakıyordum. Bağdaş kurduğum bacaklarımı düzelttim ve oturur bir konuma geldim. Ardından başımı yavaşça ona doğru çevirdim. Gözlerindeki parıltı içimde bir şeylerin harekete geçme hissini dürtüklüyordu.
"Diğerleri nerede?" diye sordum yeni uyandığım için gerinirken. Ben onun için imkansızmışım gibi bakıyordu yüzüme ve bunu andıran derin bir iç çekti.
"Büyük ihtimal bir saattir nerede olduğumuzu merak ediyorlardır."
Arabanın anahtarını yuvasından çıkarıp cebine attı.
"1 saat oldu mu geleli? Ne kadardır uyuyorum ben? Neden uyandırmadın?" diye sıraladım arka arkaya soruları. Tekrar gözlerime bakıp sakince gülümsedi.
"Çok güzel uyuyordun." dedi. Hadi ama söylediği tek şeyle mest oluyordum! Bu adam tek lafıyla bana her şeyi yaptırabilecek kadar etkiye sahipti üzerimde. Tabi, bunu onun bilmesine gerek yoktu değil mi?
Ne dediğimi ben bile anlamadan bir şeyler geveledim. Utanmam gayet doğaldı. Hayatım boyunca bana güzel uyuduğumu söyleyen biri olmamıştı. Bence haklılar da. Kim uyurken yastığı ısıran birine güzel uyuyorsun der ki?
"Horlamaya başlayana kadar çok güzel uyumaya devam ediyordun da."
Ne?
Horlamak mı?
"Ben horlamam bir kere!"
Munzurca güldü. Gerçekten horluyor muydum?
"Sen uyurken çektiğim videoyu izlemek ister misin?"
Ah, harika! Adamın elinde horladığıma dair tescilli kanıt var!
Kapıyı açıp onu beklemeden indim. Evet, saat sabahın sekizinde yatağımdan sürüklenerek buraya getirildim. Getirildim çünkü en son merdivenlerde beni sabahın köründe uyandırdığı için Belinay'ın kolunu ısırdığımı hatırlıyorum. Üzerimde pembe ve beş yaş altı çocukların giydiği pijama takımına benzeyen bir pijama takımı vardı. Hani üstünde Elsa olanlardan. Aksi gibi bir de Shrek'li dizaltı çoraplarımı pijamanın üzerinden dizime kadar çekmiştim.
Kezban gibi görünüyordum. Bir saçımı tam ortadan ayırıp iki yandan örmediğim kalmıştı!
Ayağımdaki terlikleri -ev terliği- önemsemeden çamura bata çıka eve doğru ilerlemeye başladım. Aras'ın kafasını kırdığım günün üzerinden birkaç gün geçmişti ve dağ evine gelmiştik. Burası İstanbul'a göre biraz serindi. Malum İstanbul'da yağmur bile değdiği yeri eritiyordu. İstanbul'a göre diyorum çünkü neredeyse İstanbul'un dışında olan orman gibi bir yerdi burası. Ve sanırım, yağmur yağmıştı. Yerler çamurdu.
Aras bagajdan çantaları alıp peşimden gelmeye başladığında evin bahçesine gelmiştim. Arabayı park ettiğimiz çamurlu yerin aksine burası yemyeşildi. Çimenlerin yeni biçilmiş kokusu burnumu kaşındırırken koyu kiremit rengindeki dağ evine bakıyordum. İki katlı şirin bir evdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çoban Yıldızı
Ficción General•roman | tamamlandı. Kitabın eski adı Maral'dır. Aslında kadın ve adamın hikâyesi bugün, tam burada başladı. Masumiyet timsali kadın kendi elleriyle en baştan yüreği güzel bir adam yarattı. Sevmekten korkan bu adamı sevgisiyle besledi. Bıkmadı, pes...