#ShamrainDrifter
#TeomanÇobanYıldızı
*
" İyi dinle gözlerine her baktığımda dünyadaki cenneti gördüğüm kadın, kalbine tahtını kurduğun adam konuşuyor. "
*
(Medya:Mert ATAY)
35.Bölüm:İyiki
Birkaç Gün Sonra
Gözlerimi araladığımda saatin öğleni geçmiş olduğunu gördüm.Yatağımdan ayrılmayı hiç istemiyordum.Bunun için iki sebebim vardı.Birincisi yatağımı sevdiğim kadar hiçbir şeyi sevmiyordum.İkincisi ise bugün gideceğimiz yerdi.Evet başım yine dertten kurtulmuyordu.Burak bir kumarhane adresi öğrenmişti ve 'sadece' teyit etmek amacıyla gidip bakacaktık. Bu yapacağımız son adımlardan biriydi. Evet bitiyordu. Burak topladığımız kanıtların yeterli olacağını söylemişti. Bu noktada bana sadece ona güvenmek kalıyordu. Zaten bana kalan şey hep güvenmekti.
Yataktan kalkıp banyoya gittim ve elimi yüzümü yıkayıp hazırlandım. Çok özenmemiştim. Aklıma arşivde cebime tıkıştırdığım ama bir türlü verme fırsatı bulamadığım kağıt geldi. Çekmecedeki kağıdı alıp göz ucuyla bir baktım. Makbuza benziyordu. Sanırım önemli bir makbuzdu.Yoksa o dosyada tutmazlardı herhalde. Bunu çaldığım anlaşırsa başım derde girer miydi? İş işten geçtikten sonra bir önemi kalmıyordu gerçi.
Aşağı inerek her zamanki yerlerinde olan babamı, halamı ve ikizleri gördüm.Ve yine her zamanki gibi kavga ediyorlardı.
"Ya anne Gece yumurtasını yemiyor.Ben de yemem!"
Halam bıkmış bir vaziyetteydi.
"Yemek yemiyorsanız kalkabilirsiniz."
Evet bıkmıştı ve sinirlenmişti. Çünkü ikizler hiçbir zaman rahat durmuyorlardı. Masadan kalkıp giden ikizleri boşvererek yanlarına gidip oturdum. Kısa bir günaydınlaşmadan sonra kahvaltımı hızlı bir şekilde yapıp geldiğine dair mesaj atan Burak'ı karşılamak için evden ayrıldım.
Beyaz spor ayakkabılarımı giyip arabanın yolunu tuttum.Burak hızlı olmam için korna çalıyordu.
"Geldim." diyerek arabanın kapısını açıp oturdum ve emniyet kemerimi taktım.Ben emniyet kemerinin gücüne inanırdım bu yüzden takmayı hiç ihmal etmezdim.
"Sana vermem gereken bir şey var. Arşivden aldım. Yani, çaldım."
Onunla aramızdaki konuşmalar son zamanlarda bunlardan ibaretti.En basitinden bir günaydın bile demiyorduk birbirimize. Direkt kanıtlar, belgeler. Ama ben onunla çay içip saatlerce sohbet etmeyi severdim mesela. Saçma şeyler de konuşsak dinlerdik birbirimizi. Sanırım ben çocukluğumdaki şişman çocuk olan Burak'ı özlüyordum.
"Arşivden belge mi çaldın?"
"Mecbur kaldım."
Sesli bir şekilde bıraktı nefesini.
"Tamam ver bakayım neymiş?"
Bir yandan yola bir yandan bana bakıyordu. Çantamdan çıkardığım küçük makbuzu eline tutuşturdum.
"Tamam evde bakacağım."
Başımı salladım.Yaklaşık bir saat süren sıkıcı bir yolculuğun ardından yine eski bir binaya gelmiştik. Etrafta ne çok fazla bina vardı ne de insan. Kumarhane yapmak için güzel yer seçmişler anlayacağınız.
Arabadan inip Burak'ın peşine takıldım. İçimde bir tedirginlik vardı ama yine de geri adım atmayacaktım. Bitecekti. Çok az kalmıştı. Bitecekti ama umarım beraberinde başka şeyleri de bitirmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çoban Yıldızı
General Fiction•roman | tamamlandı. Kitabın eski adı Maral'dır. Aslında kadın ve adamın hikâyesi bugün, tam burada başladı. Masumiyet timsali kadın kendi elleriyle en baştan yüreği güzel bir adam yarattı. Sevmekten korkan bu adamı sevgisiyle besledi. Bıkmadı, pes...