Duyduğum tanıdık sesle kafamı arkaya çevirdim. Maral'ı gördüğüm an bütün korkum, endişem buhar olup gitmişti sanki. Daha önce onun için endişelendiğim kadar kimse için endişelenmemiştim.
Koştum ve kollarımı ona doladım. Karşılık vermedi ya da veremedi. Sarılmayı kestim ve yüzünü ellerimin arasına aldım.
"İyi misin? İyi misin Maral?" diye sordum ardı ardına. Ama o bomboş gözlerle alevlerin arasında kalmış kafeyi izliyordu. Kaskatı kesilmişti. Mert, Ozan ve Serkan yanımıza geldi. Hepsinin sorduğu tek bir soru vardı.
"İyi misin?"
Maral ellerimden kurtuldu ve birkaç adım attı. İşaret parmağıyla kafeyi gösterdi.
"Orada, " dedi ve gözünden bir damla yaş süzüldü. Elleri itremeye başlamıştı, ya da hep titriyordu ben daha yeni fark ediyordum. Birkaç saniyeliğine bize baktıktan sonra tekrar yanan kafeyi gösterdi.
"Onu kurtarmam lazım. Orada, o-orada!"
Yanına gittim ve omuzlarından tuttum.
"Maral kim orada? Kimi kurtarman lazım?"
Gözyaşları hızlandı.
"An-nem, an-annem orada. Onu kurtarmam lazım. Bırak beni! Onu kurtaracağım."
Sağa sola dönmeye başladı. Bu hali beni korkutuyordu.
Annesinin öldüğünü unutmuş muydu? Şok mu geçiriyordu?
Yanına gittim ve onu tutmaya çalıştım. Kollarıyla beni itti.
"Dokunma bana. Bırak, annemi kurtaracağım!" dedi ve kafeye doğru koşmaya başladı. Peşinden koşup onu arkasından yakaladım. Kollarımla kollarını engelledim.
"Maral sakin ol."
"Bırak!!Bırak beni!Bıraaak!" diye bağırdı. Bu hali içimi parçaladı. Annesine olan özlemi nasıl bir boyuta ulaşmışsa onun yanan kafede olduğunu düşünüyordu.
"Sakin ol Maral. Lütfen sakin ol, annen orada değil." dedim. Kollarımın arasında gitgide artan çırpınışları beni derinden sarsmıştı.
"Bıraak! Annemi kurtaracağım ben! Orada biliyorum orada! Bıraaak!" diye tekrar bağırdı. Onu tutmak güçleşince onunla beraber yere oturdum. Çok kötü görünüyordu.
"Anlamıyor musun?! O ölüyor, dumanlar onu zehirliyor!! N'olur bırak da kurtarayım annemi!! Anne!! Anne kapatma gözlerini, geliyorum! Bırak, annem beni bekliyor! Bırak!"
Hıçkırıkları daha da arttı ve nefes alması güçleşti.
"Anne." diye sayıklıyordu bir yandan. İleriye baktım ve yerdeki çantayı gördüm.
"Ozan çanta." dedim çantayı işaret ederken. Ozan koşup çantayı aldı. Ters çevirip boşalttıktan sonra ilacı buldu. İlacı Maral'ın ağzına sıktım.
"Anne. Kurtaracağım seni, lütfen dayan. Ben gelene kadar dayan anne." diye sayıklamaya devam etti. O kadar kötü ağlıyordu ki saçları yüzüne yapışmıştı. Saçlarını çektim ve çenemi başının üzerine dayadım. O ana kadar ellerimin titrediğini fark etmemiştim. Gözlerim her an boşalacakmış gibi doluydu.
Mert, Ozan ve Serkan'a baktım. Mert hepimizden daha duygusal ve yaralıydı, ağlıyordu. Onun bu halini gören kimse dayanamazdı. Maral hıçkırırken kafası göğsüme düştü.
*
"Hasta küçükken ciddi bir travma mı yaşadı?" diye sordu doktor. Bu sorunun cevabını bilmiyordum. Ozan, Serkan ve Mert de öyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çoban Yıldızı
General Fiction•roman | tamamlandı. Kitabın eski adı Maral'dır. Aslında kadın ve adamın hikâyesi bugün, tam burada başladı. Masumiyet timsali kadın kendi elleriyle en baştan yüreği güzel bir adam yarattı. Sevmekten korkan bu adamı sevgisiyle besledi. Bıkmadı, pes...