Dayanamayacak seviyeye geldiğimde hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Ellerim titriyordu. Dizlerimi göğsüme çekip başımı dizlerime gömdüm.
Aras ATILGAN'dan
Ben ne yapmıştım böyle? Bile bile canını yakmıştım, kabuk bağladığı halde acıyan yarasını kanatmıştım.
"Sen ne yaptın?! Kızı ne hale getirdin Aras?!" diye bağırdı Serkan. Ağzımı açıp tek kelime bile diyemedim. Çünkü haklıydı. Doğru söze ne denirdi ki?
"O da annesini kaybetmiş, seni anladığını söylemiş. Sen ne yaptın?Farkında mısın bilmiyorum ama şu an senden nefret ediyor." dedi Ozan.
"Sana sadece bir cümle söyleyeceğim: Sen benim kardeşim olan adam olamazsın." dedi Mert. Bunları söyledikten sonra arkasına bile bakmadan gitti. Söyledikleri ağır gelse de benim ona söylediklerim yanında hiçbir şeydi.
Herkes çok sinirlenmişti. Ama hepsi de haklıydı. Hayatımda yapacağım en büyük hatayı yapmıştım. Benim gibi annesiz büyümüş birine annesinin onu ne biçim yetiştirdiğini söyleyip azarlamıştım. Halbuki o sadece beni anladığını söylemişti.
Maral ÖZDEMİR' den
Koluma dokunan elle irkildim ve kafamı kaldırdım. Mert hiçbir şey söylemeden yanıma oturdu. Çenemi dizimde birleşmiş olan kollarımın üzerine koydum.
"Ona her zaman kardeşim diyorum. Çünkü ben onu hep kardeş olarak gördüm ama içeride o sözleri söyleyen kişi benim kardeşim olamaz." diye başladı. Konuşmak istemediğim için sustum. Ama hala ağlıyordum.
"Sana üzülme, ağlama diyemem. Ama kendini asla yalnız hissetme. Ben senin yanındayım." dedi ve kolumu okşadı. Mert çok iyi niyetliydi. Kardeşim dediği kişi yerine benim yanımdaydı.
Kafamı çevirip ona baktım. Bana gülümsedi. Gülümsemesindeki sıcaklık bile kendimi iyi hissetmeme neden olmuştu. Ani bir şey yaptım ve başımı göğsüne yasladım. Hıçkırıklarımı saklamayarak ağlamaya devam ettim. Mert ise sırtımı okşuyordu. Sekiz yaşıma kadar ağlarken yanımda annem vardı. Bu zamana kadar ise babam ve Ekim. Şimdi bunların arasına Mert de katılmıştı. Çocuk gibi davransa da ondan çok iyi bir arkadaş olduğu kesindi.
"Senden iki yaş büyük olduğumu biliyorsun, bana abi diyebilirsin." dedi şakayla karışık. Sesi gülüyordu. Neşemi yerine getirmek için söylemişti bunu. Ama ben Aras'ın söylediklerinden sonra neşemin düzelebileceğini sanmıyordum.
Mert ile birkaç dakika daha böyle kaldıktan sonra Ozan ve Serkan yanımıza geldi.
"İyi misin Maral?" diye sordu Ozan. Doğruldum ve gözyaşlarımı sildim. Kafamı iyiyim anlamında salladım.
"Eve gitmek istiyorum." dedim konuştuğumda. Mert anlayışla kafasını salladı. Ayağa kalktı ve elini uzattı. Elini tutup ayağa kalktım.
"Ben gidip çantanı topar.."
"Gerek yok. Sadece telefonumu ve ilacımı getirebilir misin? İçeri girmek istemiyorum."
Mert "Peki." dedi ve gitti.
"Seni eve bırakabiliriz Maral." dedi Ozan. Bu halde taksi arayıp bulmak istemediğimden kafamı sallayarak kabul ettim.
*
Arabadan inmek için kapıyı açtım ama Mert'in sesi beni durdurdu.
"Bir şey olursa ya bir şey istersen mutlaka bizi ara olur mu?"
"Tamam." dedim ve arabadan indim .Zümrüt yeşili olan gözlerimin kızardığına emindim ve babam beni bu halde görürse açıklama yapamazdım. Gözlerimin kızarıklığına çare bulamazdım ama yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çoban Yıldızı
General Fiction•roman | tamamlandı. Kitabın eski adı Maral'dır. Aslında kadın ve adamın hikâyesi bugün, tam burada başladı. Masumiyet timsali kadın kendi elleriyle en baştan yüreği güzel bir adam yarattı. Sevmekten korkan bu adamı sevgisiyle besledi. Bıkmadı, pes...