#ImagineDragonsBadLiar
#MazharAlansonBanaYenidenŞarkılarSöyletenKadın
*
" Ben ondan gelen gözyaşını bile kabul etmişken giderse, ya bıraktığı yerde bir ben bulamazsa döndüğünde? "
*
(Medya:Aras ATILGAN)
40.Bölüm:Bir Gün
İnsan, kalpsiz yaşayamayacağını bile bile verir miydi kalbini bir başka faniye? Kül olup rüzgarla savrulacağını öngördüğü halde, ateşi tutmaya çalışır mıydı kendi elleriyle?Ona ne kadar bağlandığını, o olmadan nefes alamayacağını göre göre devam eder miydi sevmeye? Ve en kötüsü de, sonlarını getireceğini hissettiği halde yalan söyler miydi sevdiğine?
Mutlu olmayı hayal etmek kolaydı, her şeyin toz pembe olduğunu düşünmek, sonsuza kadar mutlu oldular diyerek hikayeyi bitirmek. Basitti bunlar. Zoru, onunla mutsuz olmayı dileyebilmekti. Zoru, herkesin mutlu bitiyor sandığı masalın sonunda, prensesin öldüğünü bile bile son ana kadar bunu bilmiyormuş gibi yapmaktı. Hikayenin acılarla dolu finaline kadar, dudaklarında en küçük bir tebessüm bile olmadan prensin elini tutabilmekti.
Kısacası,
çok sevip mutlu olmak istesen de, bunun imkansızlığı altında ezilmek ve onunla mutsuzluğu kabullenmekti.
Sanırım ben de öyle yapmıştım. Masaldaki prense aşık olmuş, hayallerimi süslemesine izin vermiştim. Fark edemeden daha çok bağlanmış ve onunla mutsuzluğu bile sevmiştim. Ama prens, prensesle mutsuzluğu kabul edecek kadar seviyor muydu onu?
Sol gözümden sessizce ama çığlık çığlığa bağırarak süzülen gözyaşımı o görmeden hızlı bir şekilde elimin tersiyle sildim. Başımı aniden kucağından kaldırıp ayağa fırladım ve olduğum yerde zıplamaya başladım.
"Hadi kalk! Yeter bu kadar dinlenme!" diye bağırdığımda şaşırsa da ayağa kalktı. Gözlerimi kısarak parkın sonundaki elektrik direğini işaret ettim.
"Oraya kadar koşacağız." dedim sağ ayağımı arkaya atıp solu önde bırakırken.
"Saçmalama, sen koşamazsın." dediğinde ona bakıp göz devirdim. Evet, koşmam yasaktı. Doktorum bunu duyarsa beni kulaklarımdan tavana çivilerdi. Düşündüğünün sadece ben olduğumu biliyordum ama ben şu an hiçbir şey düşünmeyip onunla koşu yarışı yapmak istiyordum.
"Sen nasıl olsa acıkacağım diye yemek yemekten vazgeçiyor musun? Ya da nasıl olsa tekrar susayacağım diye su içmiyor musun?"
"Hayır ama aynı şey değil. İlacın yanında değil ve koşman yasak." dedi hala beni ikna etmeye çalışırken. Pozisyonumu bozarak karşısına dikilip ellerimi belime koydum. Boyu benden bi' otuz santim uzun olduğundan parmak uçlarımda yükselmiştim. Yine de yüzüne tam yaklaşabilmiş değildim.
"Demek aynı şey değil? O zaman, nasılsa öleceğiz Aras Atılgan, şu kısacık ömre aşkı sığdırmak niye?" dediğimde şaşırdığını görebiliyordum. Biraz daha yaklaştığımda az kalsın düşüyordum. Burnunun ucu burnuma değdi bana doğru eğildiğinde.
"Yapacaklarının sonucunu düşünmekten vazgeç, çünkü ben vazgeçeli çok oldu. Sadece hayatını yaşa. Sonunda mutlu olacak mısın, bir saniye bile sorgulama ve yap. Bir dakika da olsa yaşadığın mutluluğun tadını çıkar. Şimdi, aptal bir astım krizi yüzünden bu koşu yarışından vazgeçmeyeceğim ve sen, bana karşı çıkmayacaksın." dedim son derece kararlı çıkan sesimle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çoban Yıldızı
General Fiction•roman | tamamlandı. Kitabın eski adı Maral'dır. Aslında kadın ve adamın hikâyesi bugün, tam burada başladı. Masumiyet timsali kadın kendi elleriyle en baştan yüreği güzel bir adam yarattı. Sevmekten korkan bu adamı sevgisiyle besledi. Bıkmadı, pes...