' Düşleri yıkılmış kişiler için hayat ölmekten son anda kurtulmuşluk hissi verir. '
Edebiyat dersinin en sıkıcı yerinde beynimi harekete geçiren cümleyle kafamı kaldırdım. Zihnim bulanıktı. Bu dersi sevdiğim söylenmezdi ama şu an bi ilgimi çekmeyi başarabilmişti. Cümle saçmaydı, bu kabul edilmesi zor olmayan bir gerçekti. Bir edebiyatçı olmak gerekmezdi bunu anlamak için. Kafamı kaldırmamla hafif göbekli, saçları beyazından gün almış Dindar hocayla göz göze geldim. Bu hiç de iyi bir şey değildi. Bulunduğumuz ortama göz gezdirdim, çoğu kişi hocayla alâkasız farklı şeylerle ilgileniyordu. Öndeki iki kız öğrenci hariç. İnsan neden en önde oturmak isterdi ki ?
Öğretmenin gözüne girmek için.
İçimdeki sese göz devirmek istesem de doğruları söylediğini inkar edemezdim. Dindar hocanın bakışları sınıfı taradıktan sonra tekrar üzerimde dolanınca kendimi garip hissettim. Bu ilk oluyordu. Onunla uzun süre göz göze gelmezdik, hatta ben kimseye dokuz saniyeden fazla bakamazdım. Evet, bunu saymıştım.
" Gazel , " diyen hocayla hala göz göze olduğumuz için herhangi bir tepki göstermek istemedim. " Ve bütün sınıf. " diyerek ellerini çırpan edebiyat hocası oturduğu yerden kalkarak rahatını bozmuş oldu. En arkada oturduğum için mi göze batıyordum ? Sahi bu hoca neden bir tek benim ismimi söyleyip diğerlerini toplu söylemişti ? Kendimi dışlanmış mı hissedeyim yoksa başka bir şey mi pek karar veremeyerek gözlerimi Dindar hocaya diktim.
Sınıfın ortasına doğru geldikten sonra herkesi görebileceği bir pozisyona geçti. Ellerini çenesinin hizasına getirdikten sonra elini şıklattı. Sanırım bunu aklımıza bir fikir geldiğinde yapıyorduk. " Buldum. " dedi beni duymuş gibi. " Sizim ilginizi edebiyata nasıl çekeceğimi tam anlamıyla buldum. "
Hocanın kendisiyle konuşuyor gibi oluşuna göz devirmemek için kendimi zor tuttuğum aşikardı. Gözlerimi kapatıp uykuma kaldığım yerden devam edeceğim sıra " Gazel ! " diye uyaran sesi duyunca hayallerim hayalde asılı kalmaya mahkum kaldı.
Adım buydu işte. Gazel.
Biliyorum ilginçti. Bana da öyle geliyordu bir zamanlar. Sınıf arkadaşlarıma da. Ama sonra alışıyordunuz, tıpkı her şeye alıştığımız artık normal geldiği gibi buna da alışıyordunuz.
Gazel, Gazel Gazel...
Ne tuhaftı, ismimi gerçekten kimin koyduğunu oldukça merak ediyordum. Ama bunu bana kimse açıklamamıştı. Belki de böylesi en iyisiydi, bilmiyordum. Zaten son zamanlarda neyi biliyordum ki ?
Uyku.
Evet, son zamanlarda en iyi bildiğim şey uykuydu. Yedi yirmi dört uyuyabilirdim. Ama buna izin var mıydı ?
" Efendim. " dedim gözlerim Dindar hocada aklım başka yerdeyken. Kolumu sürekli dürten sıra arkadaşımı dirseğimle hafifçe uyardıktan sonra aklımı hocaya vermeye çalıştım. Bu beni ilk defa mı çağrışıydı ? Genelde pek konuşan biri değildim. Çalışkan da değildim. Ben sadece okula düzenli gelen, arka sıraya bayılan, yanındaki çantayı uyurken yastık niyetine taşıyan bir öğrenciydim. Muhattap olduğum kişi sayısı beş parmağı geçmezdi.
" Yanıma gelir misin ? " Dindar hocanın sorusuyla sarsıldığımı hissettim. Bu da neydi böyle ? Ve hakkaten neden bendim o kişi ?
" Geleyim. " dedim sesim kısık çıkarken ayağa kalkmamak için nelerimi verebileceğimi düşündüm. Yastık niyetine kullandığım çantam, onu versem vazgeçer miydi ?
Sanmıyorum
İç sesime küçük çaplı alkış gönderirken ayaklarım hocanın yanına gitmeye oldukça istekli gibi görünüyordu. Sonunda yanına vardığımda yüzünde memnun bir ifade oluştu. Kafam allak bullak olurken dudakları kıvrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANON (Bir Varmışım Bir Yokmuşum)
Novela JuvenilNe kadar ileriye gidebilirdiniz ? Hiç tanımadığınız biri için.. Ben sanırım kimsenin yapamadığını, aklına dahi getiremeyeceği bir şeyi anlık cesaretle yaptım. Söz konusu kalbimse herşeyi yapabileceğimi kendimi bile feda edebileceğimi öğrendim. 16...