Hayalperestsin demişti birisi bana. Ben o günden beri kimseye anlatmamıştım hayallerimi. O ilk defa bana bu soruyu sorduğunda da korkmuş, ben hayal kurmam demiştim. Dalga geçilmesi ne bilir miydiniz siz hayallerinizle ?
Hevesini kursağında bırakmak.. bu cümle ne kadar da haklıydı benim için o dönemde. Belki de beni dinleyenler hep böyleydi, nereden bilebilirdim ki ? Tanıdığım tanıştığım kişileri doğru seçememiştim belki de.
Kafamın içinde durmadan bağırıp çağıran sesler vardı. Onun hayalleri yankılanıyordu mesela. Beynim sanki sadece ona çalışıyormuş gibi hissediyordum. O ve onunla olan her şeye çalışan bir beynim oluduğu gibi bedenimde sanırım ondan yanaydı.
Gelmiştik, Elif o kahkahasının üzerine bize çocukların pikniğe gidelim demesini yetiştirmiş ve ben cevap bile veremeden gidilmeye karar verilmişti. Elif sadece söylemişti gidelim mi diye sormamıştı. Biraz önce tanıştığım kişilerin isimlerini belki de bir daha hatırlayacaktım bile. Ama onun arkadaşlarıydı. Kalabalık değildiler aslında ama bana kalabalık gelmişti. Niye mi ? Benim sayılı arkadaşım olurdu ve hatta bazen hiç olmazdı bile. Ama o farklıydı. Biz birbirimizden oldukça farklıydık. Ben somurtkanken o oldukça neşe doluydu. Arkadaşlarıyla arasında oyle bir bağ vardı ki, onun her şeyine özendiğimi fark ettim. Ailesi, arkadaşları ve bilmediğim başka ne kadar özelliği vardı ki ?
" Domatesleri ne kadar da ince doğramışsın öyle. " diyen sese döndüğümde kafamdaki sesler yok oldu. Ama o yok olmamıştı hala bir yerlerde tetikleyebilecek bir kalp krizi gibi bekliyordu. " Çok güzel olmuş. "
" Bilmem, öyle mi olmuş ? " diye sordum adının biraz önce yanlış öğrenmediysem Deren diye hatırladığım kıza tebessüm ederek. Evet doğruydu herhalde, bana tebessüm etmişti ve de hiçbir düzeltme yapmamıştı. Deren Efgan 'ın yakın arkadaşı olan Ufuk 'un sevgilisiydi. Onlara pek de ısındığım söylenemezdi. Ama kötü insanlara benzemiyorlardı. Benim sanırım sevgililere karşı bir tepkim vardı.
" Evet, " dedi yanıma oturarak. Elif mangalın başına geçmiş Giray ile konuşuyorken herkes bir işin ucundan tutmuştu. Bana da domates doğramak kalmıştı.
" Bitti, " dedim kuruyan dudaklarımı ıslatarak. " Başka bir şey var mı ? "
" Sanmıyorum, her sey hazır mangal hariç. " dedi gülümseyerek ve yanımdan ayrılarak hamak kurmaya çalışan Efgan ve Ufuk 'un yanına gitti.
Geldiğimiz yer çok güzeldi. Toprağı süsleyen çimler oldukça doğallık belirtirken, yanı başımızdaki küçük akıntıya bir ad koyamamıştım. Akarsu ? Olabilirdi belki ama bir şey de diyemiyordum pek emin olmadığım için. Dere olna ihtimali sanırım daha fazlaydı. Doğrama işleminin bittiğini görünce ayağa kalkarak adını koyamadığım su birikintisine doğru ilerledim.
Seviyordum, suyla alakalı her şeyi.
Kenarındaki boşluğa oturup ayaklarımı aşağıya sarkıttım. Ayakkabılarım ayağımdaydı. Aslında suyu hissetmek isterdim ama bunu şimdi yapabileceğimi düşünmüyordum. Suyun yüzeyinde bazı yerlerde baloncuklar oluşuyordu. Bu bir yaşam belirtisi miydi ? Altında birilerinin olduğunu mu söylüyordu bana ?
Hiç deniz görmemiş birinin küçük su birikintilerine nasıl baktığını bilir miydiniz?
Ellerimi geriye doğru koyarak hafif yatar pozisyon alıp gözlerimi gökyüzüne çevirdim. Güneş tam tepemde görüş açımı engelliyordu. Gökyüzünde bir tane bile bulut olmaması beni üzmüştü. Bir tane bile olması yağmur için umuttu benim için ama o umutta yoktu şu an. Umutsuz vaka..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANON (Bir Varmışım Bir Yokmuşum)
Novela JuvenilNe kadar ileriye gidebilirdiniz ? Hiç tanımadığınız biri için.. Ben sanırım kimsenin yapamadığını, aklına dahi getiremeyeceği bir şeyi anlık cesaretle yaptım. Söz konusu kalbimse herşeyi yapabileceğimi kendimi bile feda edebileceğimi öğrendim. 16...