Düşünüyordum.
O çocuğu hocanın hayatıma soktuğu günü düşünüyordum.
Uygulamayı indirdiğim günü düşünüyordum.
Onunla tanışmamızı düşünüyordum.
Her şeyi düşünmeye daldığım bu dönem oldukça sıkıntılı geçiyordu benim için. Mesela geceleri uyumuyordum. Onunla mesajlaşıyorduk evet ama son zamanlarda pek de sabahladığımız söylenemezdi. Konuşuyorduk, yine eskisi gibiydik hatta evde olduğundan daha fazla konuşuyorduk. Dışarı çıktığında, yalnız kaldığında bana mesaj atıyordu. Bu benim hoşuma gidiyordu evet, inkar etmeyecektim. Ama bu durum beni o kadar kendine bağlamıştı ki, beni hem düşündürüyor hem de korkutuyordu.
Sabahlara kadar düşüncelerin icinde boğuşuyor, uyuyamıyordum. Belli bir uyku düzenim yoktu elbette ama olmayan düzen de yok olmuştu. Ben kendimi kendim gibi hissetmiyordum.
Asaf denilen çocuk kursa ne zaman gitsem bana yakın bir yere oturuyor, illaki konu açarak konuşmak mecburiyetine bırakmaya zorluyordu beni. Her ne kadar onunla muhattap olmak istemesem de, alışmıştım.
İşte kendimde fark ettiğim şey buydu. Alışmak bana göre değilken, bu sıralar her şeye gereğinden fazla alışır olmuştum. Hatta kısa zamanda bağlanır bile olmuştum.
Onun mesaj atmasını beklemek de bir nevi bağlanmak demek değil miydi ? Bu tuhaf düşünceler sürekli beynimde yer edinen sorulara takılıyor, aklımı karıştırmaya ramak kala geri çekiliyorlardı. Ama bugün geri çekilememişler, yenilgiye uğramışlardı. Beynim allak bullaktı.
Kursa gitmem gerekiyordu ama hiç içimden gelmiyordu. Hastayım diye bahane üreterek gitmesem olmaz mıydı? Bu hepimizin vazgeçilmez tek dayanağıydı. Hayatımda hiç yapmamıştım ama bir kez denemekten zarar gelmezdi herhalde. Ama gitmesem evde ne yapacaktım ki ? Babamlarla mı oturacaktım ? Bu.. sanırım en kötü fikirdi.
Yatağından kalkarak hızlıca üzerimi giyinerek aşağıya indim. Düşüncelerim bazen kendime öyle bir etki yapıyordu ki anında o şeyi yaparken buluyordum kendimi. Kimseyi görmeden evden çıkmanın hayalini kurarken annemin sesini işittim. " Gidiyor musun? "
" Evet, çıkıyordum. " dedim kısa sürmesini umut ederek. Aile bağlarım sanırım sadece annemle iyiydi. Babamla hayatta anlaşamazdım. Ben a derken o z diyor, ben z derken o a diyordu. Biz ciddi anlamda anlaşamıyorduk. Ve sanırım bunun çözümü falan da olmayacaktı.
" Kaç gibi gelirsin ? "
" Bilmem ki, erken bırakabilme şansı da var aslında bugün. " dedim gözlerimi ona dikmişken. Üzerine giydiği mutfak önlüğü onu daha güzel mi göstermişti ne ? " Hocayı biliyorsun, belli olmuyor gelişim. "
" Biz evde olmayabiliriz, anahtarın var mı ? "
Oh, geldiğinde ev boş olacak. Sevinsene, boş evde neler neler yapılmaz ki..
İç sesimi dinledikten sonra yüzümde bir tebessüm belirdi. Ayakkabılarımı giyerken " Var anahtarım. Merak etme sen beni. " dedim. Bağcıklarımı bağladıktan sonra açtığım kapıdan ses soluk gelmiyordu. Apartman sanki bomboş bir mahzendi.
" Gelince ısıtır yersin dolapta yemek var. "
" Dedim ya, merak etme beni. Bakarım kendime. "
" Peki, güle güle. "
" Hoşçakal anne. " dedikten sonra yanaklarını öperek evden ayrıldım. Otobüs durağına kadar düşüncelerimi bir kenara atmaya çalışsam da onların da artık benim bir parçammış gibi her daim yanımdan ayrılmadığını öğrenmem gerekecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANON (Bir Varmışım Bir Yokmuşum)
Novela JuvenilNe kadar ileriye gidebilirdiniz ? Hiç tanımadığınız biri için.. Ben sanırım kimsenin yapamadığını, aklına dahi getiremeyeceği bir şeyi anlık cesaretle yaptım. Söz konusu kalbimse herşeyi yapabileceğimi kendimi bile feda edebileceğimi öğrendim. 16...