2🎈 UFAK DEĞİŞİKLİKLER 🎈

406 23 3
                                    


Hidra / Ölüme İnat

Rüyalarından uyanan küçüğüm, kendimize not.. giden kimse geri dönmez geriye. Sende rüyanda en son gidiyordun, dönemeyiz artık geriye. Giden gitmiştir zaten kesemeyiz yolunu. Bu rüya bilr olsa durum böyledir. Zaten rüyaları durdurmak imkansızdır. Kimse tutup da o dala dahil olamaz. Dünya gibi bir gerçeklik varken bunun olması hayatın hayırdır sen bana sığmıyor musun ben yetemiyor muyum sana demesi gibidir.

Hayat böyleydi işte. Uyurduk uyanırdık. Uyanmadan önce ise rüya görürsek o rüyada kalmak isteyebilirdik. Ben istemiştim. Rüyam o kadar güzeldi ki o ana sıkışıp kalmak istemiştim. Ama olmamıştı. Bu bir hayalden öte bir şey değildi benim için artık.

Hastaneden çıkalı on beş gün olmuştu. Ben o günden beri evden hiç dışarı adımımı dahi atmamıştım. Hayata küsmüş gibiydim. Gözlerimin rengi yok olmuş görmüyor gibiydi. Odamdan dışarı çıktığım zaman dilimi sadece tuvalet için oluyordu. Ailem böyle olmamı normal karşılamıştı. Bir psikolog ile görüşmüşlerdi ve o görüştükleri kişi ile beni de tanıştırıp kendilerince bir çözüm bulmaya çalışmışlardı bu durumuma. Psikoloğa gitmeyi hiç istememiştim ki zaten gitmiyorum da. O bize geliyordu. Annemler bunu nasıl ayarlamıştı bilmiyordum ama kadın haftada bir gün bizim eve geliyor ve beni konuşturmaya çalışıyordu. Çabasına hayrandım doğrusu. O odaya girdiğinde hiç konuşmuyordum ama o benimle konuşuyormuş gibi kağıda bir şeyler karalayıp duruyor, sorularını soruyordu. Ben bazen sorularına kafa sallamakla yetiniyordum. Bunlar bir belirti olduğu için seviniyordu galiba bilemiyordum. Bugün yine o gündü gelmişti ve ben yine konuşmamıştım. Yarım saat benimle ilgilenip gitmişti. Aileme ne diyordu bilmiyordum ama bende gözlemleyebileceği bir gelişme yoktu açıkçası.

Benim kendimde gördüğüm bir gelişme vardı ama.

Neydi biliyor musunuz ?

Ben artık yaşadıklarımın rüya olduğuna inanmıştım.

Onların olmayan bir varlık olduğuna da inanmıştım. Benim kafamda kurduğum, belki de yaşamak istediğim bir hayatı canlandırmış olduğum bir karakterdi onlar. Yoklardı ama varmış gibi sızmışlardı en içime, derinime.

Bitmişti işte bir hikaye beynimde. Ben yazmış ben oynamıştım ve yine ben bitirmiştim. Uykudan uyanan bendim sonuçta.

Bir yokluk hikayesi kurmuştum beynimde. Kendime yaşatmış acısını çekmeye de kendimi ben zorlamıştım. Bugün bir karar almıştım. Unutacaktım her şeyi ve hayatıma devam edecektim. Böyle kalmam, onları hala varmış gibi beynimde yaşatıyor olmam sadece beni üzüyordu. Hem ailem de iyileşme belirtisi göstermemi beklerken ben kendim hasta numarası yapıyormuş gibi hissediyordum. Onlar dokuz ay yatmış olduğumdan dolayı değişimlerim olduğunu söylese de benim derdim farklıydı. Ben o dokuz ay boyunca orada yatmamış olmayan bir hayatta oyunumu oynayıp gelmiştim. Onlara bunu anlatsam beni anlayacak biri olur muydu bilmiyordum. Tamam rüyaların etkisinde kalınırdı ama uzun süreli değil. Ben on beş gün boyunca onları zihnimde unutmamak için olayları kendime hatırlatıp durmuştum. Böyle yapmak bana eziyetti ama bu eziyeti kendime yapmak istemiştim. Bugün de bu eziyetten kurtulmak için elimden ne geliyorsa yapmaya çalışacaktım. Ama bakalım ne kadar yapabilecektim. Aslında hiç yaşamadığım ama rüya olarak gördüğüm insanlarla bir anım var gibi geliyordu. Yoktu biliyordum, bunu kabullenmiştim ama sanırım kendime söz geçirmekte pek de iyi değildim. Savaş halindeydi zihnim. Bir yanım kabullen diyor bir yanım ise kabullenirsen tutunacağın bir dal kalmaz diyordu. Ama benim zaten tutunacak bir dalım yoktu. Rüyayı elimle tutamazdım. Bu yüzden artık kalkmalıydım.

Unutacaktım.

Belki de sadece unutmuş gibi yapacaktım.

Artık ikizim olduğunu düşündüğüm yataktan kalkarak kıyafet dolabımın önüne geçerek üzerimi değiştirdim. Saçlarım bakımsızlıktan beni artık gör diye bağırdığında aklıma koyduğum ilk şey kuaföre gitmek ve onları kestirmek olmuştu. Bir yerlerden başlamak gerekiyordu artık. Odamdan çıktığımda ailem tabikide şaşırmıştı. On beş günün sonunda hayata tekrar dönebileceğimi düşünmemiş olsa gereklerdi.

" Ablam kalkmış. " diye bağırdı kız kardeşim heyecanla. Onların bu durumu beni daha da üzüyordu. Onlar benim iyi olmamı kendime gelmemi bekliyorken ben onlara hiç bunun için fırsat vermemiştim. Onları ümitsizliklerinde boğmuştum. İçten olduğunu umduğum gülümsememi yüzüme yerleştirerek ona sarıldım. Özlemiştim..

İnsan elde edemediklerini nasıl da özlüyordu öyle.

Onu da özlemiştim. Hiç dokunmamış olduğum hayali karakterimi özlemiştim. Bu nasıl bir şizofreniydi böyle ?

Bazen durmak gerekirdi yeni bir adımı atabilmek için. Ben de öyle yaptım. Bu hastalıklı davranışlarımı bir kenara iterek her zamanki ben olmaya çalıştım daha doğrusu çalışmaya çalıştım. " Ben biraz dışarı çıkacağım. " dediğimde ses tellerimde bir değişim oldu. Uzun zamandır konuşmuyordum. Ailemle bile tek kelime etmemiştim on beş gün boyunca. Hayata küsmüş olduğum yerden tekrar yeşermeye çalışıyordum. Dünyam bir anda kararmış gibi gelmişti ama aslında öyle bir şey olmamıştı. O dünya yoktu. Kurguydu. Hiçbir şey gerçek değildi. Bunu kafama yazmıştım ama tek sorun ona inanmaktaydı. Tüm benliğimle inanmayı başarabildiğim gün benim için en doğru kararı vermiş olduğum gün olacaktı.

" Kızım daha yeni iyileş.." diyen annemin sözünü babam kestiğinde bakışlarım ona yöneldi.

" Hanım bırak kız istediğini yapsın. Odaya kapanmak yerine dışarıya çıkmak istiyor bu bir gelişme değil mi ? Engel olma çocuğa. " dediğinde annem onu haklı bulur gibi sustu. Kardeşim gözlerimin içine öyle bir bakıyordu ki içim acıdı.

" Gel. " dedim kollarımı iki yana açıp onu sarmalayacak kadar yanına sokularak. " Özledim. " Kardeşime sarıldığımda ilk başta kokusunu içime çektim. Özlemiştim. Ailemi özlememek diye bir kavram olamazdı ki zaten. Onlar olmasa ben olmazdım ilk başta. Siz siz olun ailenizden başka kimseyi o ilklere almayın. İlkleriniz hep aileniz olsun. Ben gözlerimi açtığım gün tekrar uyumak istediğimi hatırladıkca kendimi suçlu buluyordum. Hiç olmayan birini mi seçmek istemiştim ben böyle yaparak.

" Nereye gideceksin? " annemin sorusu endişe barındırıyordu. Tabiki de öyle olmalıydı hak veriyordum. Dokuz ay boyunca o yatakta yatmıştım ve on beş gün sonra kendime gelmiştim. Onlarla ilk konuşmam belki de uyandığım günden sonra bir ilkti. Şaşırmışlardı elbette.

" Kuaföre. " dedim gülümseyerek. " Saçlarımı düzeltmem gerekiyor. " dediğimde bir tebessüm yüzünde belirdi. Bunu beklemiyor olmalıydı.

" Gelebilirim istersen seninle. " dediğinde gözlerinin içine baktım. Mutluydu. Onun mutlu olması demek benim de mutlu olmam demekti. Onu dokuz ay boyunca üzmüştüm, şimdi sevindirme vaktiydi.

" Kendim gitsem daha iyi olur, hem biraz açılırım. " dediğimde beni onaylamasıyla birlikte evden ayrıldım. Dışarı çıktığımda gözlerim ilk gökyüzüne ulaştı. Gökyüzüne bakmayı ayrı bir seviyordum galiba. Yıldızlar kendimi iyi hissetmemi sağlıyordu. Onlara bakmak benim için bie zevkti. Oturup milyonlarca yıl sadece onları gözlemleyebilirdim.

Evden uzaklaştıkça arkama bakma isteğiyle dolup taşıyordum. Nedendir bilmiyordum ama sanki o evden çıkınca tekrar onun yanında olacakmışım her şeyi geride bırakacakmışım gibi geliyordu. Şimdi ne yapıyordur acaba diye soruyorken buluyordum kendimi. Ama onların tamamen benim hayal ürünüm olduğunu hatırlayınca durum değişiyor, saçmaladığımın farkına varıyordum elbette. İstesem onları kafam da konuştururdum. Ama bunu yapmak fazla şizofrenikçeydi. Son zamanlarda çok fazla kullandığım bir kelime olmuştu bu kelime.

Şizofrenikçe..

Ben onları rüyalarımda şizofrenleştirmiştim...

Kuaföre geldiğimde saçlarımı kestirmem uzun sürmemişti. Aynanın karşısına geçtiğimde yansımam ben değilim bu diye bağırıyordu resmen. Hiç yapmayacağım bir şey yapmış kahkül bıraktırmıştım ve belime kadar olan saçlarım artık omuzlarımdaydı. Farklı görünüyordum.

İşte ilk rüyadan uyanışım olmuştu bu değişim.

Ben artık sadece yalnız bir Gazel 'dim. Efgan 'ı olmayan bir Gazel..

Değişime uğramış bir Gazel..

Yeni ufuklara gerçek hikayelere yelken açan bir Gazel...

ANON (Bir Varmışım Bir Yokmuşum)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin