Hızla bahçeden çıktım ve telefonumu çıkardım cebimden. Babamın Civan'ı emanet ettiği adamlardan birini aradım.
"Buyurun Burak Bey"
"Civan'ı atacağım adrese getirip bırakın ve oradan uzaklaşın"
"Ama Yusuf Bey bize gözümüzü ondan ayırmamamızı söyledi"
"Bana karşı mı geliyorsun?"
"Kusura bakmayın efendim, adresi bekliyoruz"
Telefonu kapatıp adresi yazdım, kendimde arabama binip oraya gittim. Göstereceğim sana itlerini üstüme salmak neymiş! Bu iş burada kapanacak, Civan ölecek, biz mutlu olacağız. Adrese geldiğimde arabayı durdurdum. Etrafa baktım, kimse yoktu henüz. Biraz bekledim, o sırada arabanın ucu göründü. Arabadan indim, Civan'ı arabadan ittiklerinde yere düşmüştü. Onlara saydırarak kafasını kaldırdığında beni gördü. O iğrendiğim gülümsemesini atmıştı bana. Ona ciddi bir surat ile yaklaştım.
"Uzun zaman oldu görüşmeyeli, seni özlemedim diyemem" dedi, yanına ulaştığımda karnına tekme geçirmem ile inledi.
"O uzun zamanda bil bakalım kiminle tanıştım?" deyip etrafında dönmeye başladım.
"Bu yüzünün hali ne böyle? Sana benden başka kim dayak attı, çok kırıldım" dediğinde bir tekme daha attım.
"Yanlış cevap, doğrusu şu, sevgili ezik küçük kardeşin Giray" dedim, durdu.
"O, o burada mı?" dedi, doğruymuş! Ona başımızdan geçenleri anlattım.
"Kurnazlığını benden aldığı kesin, seni pis oyuna getirmiş" dedi.
"Ama oyun onda patladı, şu an hapiste" deyip bir tekme daha geçirdim.
"Seni bu hale getirdiği yeter" dedi, hâlâ kaşınıyor!
"Civan, mutlu haberi bir tek sen duymadın sanırım. Baba oluyorum, kız babası" dedim, hâlâ etrafında dönüyordum. O ise yerdeydi.
"Ah, Sude. Şu son zamanlarda hayata tutunmamı sağlayan tek şey. Onun o güzel saçları, vücudu, dudakları" dediğinde sinir tepeme çıkmıştı. Üstüne çıkıp onu yumruklamaya başladım.
"Karımın! Adını! Bir! Daha! Ağzına! Almayacaksın!" dedim bağırarak. Her kelimemde bir yumruk geçirmiştim.
"O seni istemiyor, seni sevmiyorda. Zorla evlendi seninle, hatta eminim ki ona zorla sahip olmuşsundur" dedi, sinir her yerimi kaplamıştı. Ona son süratle yumruk atmaya devam ettim. Ağzından kan geldiğinde kalkıp iki tekme geçirdim.
"Karımın adını ağzına almayacaksın!" diye bağırıp tekmemi geçirdim.
"Burak!" Kafamı kaldırdığımda babamı gördüm. Onun ne işi var burada?
"Sakın! Sakın bir daha ona dokunma!" diye bağırdı bana. Derin nefesler alıp veriyordum. Arkasında ki adamlara komut verdiğinde adamlar gelip Civan'ı aldılar.
"Bu burada bitmedi orospu çocuğu" dedim ardından, sonra da bayılmıştı. Babam hızla yanıma geldi.
"Sen hiç akıllanmayacak mısın! O herifle uğraşma diye bin defa söyledim! Ama sen ne yapıyorsun! Yine burnunun dikine gidiyorsun!" diye bağırdı.
"Baba, o herifin nefes aldığını bildiğim her an ona olan nefretim artıyor" dedim.
"Sen hastaneden yeni çıktın! O da sana saldırsaydı da tüm dikişlerin patlasaydı! Kendini hiç düşünmüyorsun! Arkanda bıraktıklarının senin için endişelendiğini görmüyorsun! Bak seni son kez uyarıyorum! Ona bir daha elini sürmeyeceksin duydun mu! Ben onu kendi ellerimle polise teslim edeceğim!" diye bağırdı, içim yavaş yavaş yatışıyordu. Ellerimde onun kanı vardı. Bu burada bitmedi!
"Baba ölecek o ölecek! Başka yolu yok!" diye bağırdım.
"Tamam o zaman onu öldürtürüz! O içeri girdiği zaman Civan'ı da Giray'ı da öldürtürüz!" dedi, benim öldürmem lazım! Gözlerinin içine baka baka onu öldürmem lazım!
"Bunu ben yapmalıyım" dedim.
"Asla müsade etmem buna, ben seni hapislerde gençliğini çürüt diye büyütmedim tamam mı?" dedi, nefes verdim.
"Yürü şimdi, düş önüme" dedi, zorla yürüdüm ve arabaya bindim. O da gelip bindi ve arabayı çalıştırdı.
"Nasıl haberin oldu?" dedim.
"Civan'ın başına diktiğim adam beni aradı ve durumu bildirdi" dedi, sustum.
Eve geldiğimizde arabadan inip içeriye girdik. Kapıyı açıp girdi, bende ardından girip kapıyı kapattım. Salona ilerlerken annemi ve Sude'yi gördüm. Annem bana korku dolu gözler ile bakarken, Sude beni öldürecek gibiydi."Oğlum" deyip hızla geldi ve bana sarıldı annem. Ellerim kanlı olduğu için ona dokunmadım. Annem geri çekilmişti. Sude kalkıp gittiğinde nefes verdim.
"Akıllı ol" dedi babam, daha sonra da annemi alıp yukarı çıktı. Oflayıp odama çıktım. Sude burada değildi, ilk önce kendimi temizlesem çok iyi olacaktı. Kısa bir duş sonrası yeniden üzerimi giydim. Terasa çıktığımda Sude'yi burada buldum. Bir eli dudaklarındaydı.
"Sude" deyip ona yaklaşmaya başladım.
"Sakın! Sakın bir adım daha gelme!" diye bağırıp ağlayarak içeriye girdi. Her şeyi batırdım yine. Peşinden gidip odaya girdim ve kapattım. Yatağında oturuyordu.
"Sude lütfen beni bir dinler misin?" deyip elimi ona doğru uzattım.
"Dokunma bana" deyip kalktı ve benden uzaklaştı.
"Sude, kendimi açıklamama izin ver" dedim.
"Ya neyi açıklayacaksın ya! Göz göre göre kendi hayatından vazgeçtin sen! Bu kadar önemli mi he! Civan'ı öldürmeyi kendi hayatından vazgeçecek kadar mı istiyorsun! Hastaneden yeni çıktın sen! Daha dikişlerin bile tazeyken sen bunu nasıl göze alırsın! Hiç mi kendini düşünmüyorsun! Kendi hayatından vazgeçtiğin gibi benim ve bebeğimizin hayatından da vazgeçtin! Belki yarın öbür gün birileri gelip beni öldürecekler, kızını öldürecekler! Niye! Sırf sen intikamını alıp vicdanını rahatlat diye! Nasıl yaparsın bunu! Sana dedim, yapma dedim vazgeç dedim ama beni dinlemedin! Ya ben hamileyim ya! Madem beni umursamıyorsun bari kızını umursa!" diye bağırdı ağlarken. Ona yaklaştığımda gözlerini kapadı. Yere düşecekti ki onu tuttum. Yavaşça yere bıraktım.
"Sude" deyip yanaklarına vurdum yavaş yavaş. Odanın kapısı açıldı ve içeriye annemler girdi.
"Sude" deyip yanımıza geldiler.
"Bana bağırıyordu, sustuğunda birden düştü" dedim, babam onu kucaklayıp yatağına bıraktı. Yanına oturup elini tuttum. Özür dilerim güzelim, böyle olacağını tahmin etmemiştim. Sadece onu öldürüp bu dertlerden kurtulalım istedim. Bir de senin hakkında söylediği şeyler. Gözüm karardı, konu sen olunca ben kendime hakim olamıyorum işte anla! Belki bunu yapmam iyi bir seçenek değildi, ama ben onun öleceği günü yıllardır bekliyorum. Bu arzumu kontrol edemiyorum! Çok üzgünüm. Ne seni, ne de kızımızı kaybetmek istemiyorum.
"Anne niye uyanmıyor?" dedim telaşla.
"Bilmiyorum" dedi, o da çok korkmuştu. Babam kolonya getirdiğinde bileklerine döktük. Elime biraz döküp elimi Sude'nin burnuna yaklaştırdım. Kısa bir süre sonra Sude gözlerini açmıştı.
"Sude iyi misin?" dedi annem, Sude nefes verip doğruldu.
"İyiyim" dedi, o anda elini tuttuğumu fark etti ve elini hızla çekti.
"Sude özür dilerim, haklısın. Seni dinlemediğim için üzgünüm ama ben içimde ki bu duyguyu kontrol edemiyorum anlamıyor musun?" dedim, kalktı.
"Bana açıklama yapmana gerek yok. Ben bu korkuyla burada daha fazla kalmak istemiyorum" deyip yüzüklerini çıkardı ve yatağa fırlattı.
"Boşanıyoruz"