28

2.2K 111 8
                                    

Gelen mesaj ile gözlerim kararmaya başlıyordu.

"Sude, kendine gel, Sude" diyerek yavaş yavaş yanaklarıma vuruyordu Şevval Hanım.

"Sude neler oluyor?" dedi korkuyla.

"Burak Civan'ı öldürüyor" dedim, telefonumu alıp Yağız'ı aradım. Açmadı! Lanet olsun biriniz açın şu telefonu!

"Bekleyelim" deyip kalktım ve volta atmaya başladım. Kasıklarımdan ağrı giriyordu. Nefes verip oturdum.

"Sude, sakin olmalısın bebeğe zarar verebilirsin" dedi, bebek! Elimi karnıma götürdüm.

"Otur ve sakinleş. Ben Yusuf ile konuşmaya çalışacağım" deyip gitti. Derin nefesler alıp veriyordum. Kalkıp volta atmaya devam ettim. Telefonum çalmaya başladığında alıp açtım.

"Efendim?"

"Sude, ben Yağız"

"Yağız orada neler oluyor? Burağa verir misin telefonu onunla konuşmak istiyorum"

"Sude, şu an onunla konuşmak için hiç doğru bir zaman değil. Sinir küpüne dönmüş bir şekilde. Civan'ı elinden alamıyoruz, onca senenin acısını çıkarıyor sanki. Böyle giderse Civan ölecek"

"Ya ne demek böyle giderse, bir şey yapsanıza, engel olsanıza Yağız!"

"Çok denedik, Kaan'da bende ama ondan ayrılınca bize dönüyor. Bıraktık şu an, sinirini çıkarıyor. Yusuf amcaya ben ulaştım, o da geliyor. O gelene kadar biz Burağı Civan'dan biraz ayıralım. Ecel soğuğu sardı ortalığı. Seni haberdar etmek için aradım, şimdi kapatmam lazım"

Dedi ve kapattı. Telefonu koltuğa fırlatıp volta atmaya devam ettim.

Aradan 2 saat geçmişti. Hâlâ yüreğim ağzımdaydı. Gözyaşlarım akmayı hiç bırakmamıştı. Ben volta atıyordum, Şevval Hanım'da eli alnında oturuyordu. Kapının açılması ile oraya baktık. Hızla salondan çıktık. Burak, arkasında Yusuf Bey vardı.

"Sen deli misin ya! Deli misin sen!" diyerek Burağın omuzlarına vuruyordum.

"Öldürdün sandım! Nasıl bu kadar sorumsuzca davranabiliyorsun! Burada yüreğim ağzıma geldi Burak! Eğer sana bir şey olsaydı ben, ben kendimi asla affetmezdim! Anlıyor musun beni!" diye bağırdım.

"Sakin ol" deyip beni göğsüne yasladı.

"Bırak!" diye bağırıp geri çekildim ve odaya çıktım. Elimi alnıma koyup gözlerimi kapattım ve sakinleşmeye çalıştım. İç çekiyordum, gözyaşlarımı sildim. Kapı açıldı ve içeriye Burak girdi. O anda fark ettim ki üzerinde kan lekesi vardı.

"Onu öldürdün mü?" dedim çatık kaşlarım ile.

"Öldürecektim, babam gelmeseydi" dedi.

"Onu öldürmeyeceksin, anladın mı? Onu öldürmeyeceksin!" dedim sesimi yükselterek.

"Öldüreceğim, bu burada bitmedi!" diye bağırdı.

"Bunun bedelini nasıl ödeyeceksin peki he!" diye bağırarak geldi Yusuf Bey.

"Baba, o itin sevdiklerime zarar vermesine dayanamıyorum artık! Anlıyor musun beni! Ben doldum, ben öfkeyle doldum! Ve benim bu öfkemi bitirmem lazım anladın mı! Civan'dan kurtulacağım, er ya da geç!" diye bağırdı Burak.

"Hayır yapmayacaksın dedim sana! Kendi başına nasıl böyle şeylere kalkışırsın! Onu öldürdün, yarın öbür gün polisler geldi seni alıp götürdü! Bunu mu istiyorsun böyle mi olsun istiyorsun! Bir ailen var, doğacak bir bebeğin var! Bunları hiçe sayacak mısın! Ben buna daha fazla izin veremem! Ben oğlumu hapishaneye girsin diye adam etmedim! Öfkelisin, anlıyorum tamam! Bu öfkeni dindireceğiz o zaman! Ölümle değil ama elbet bir şekilde bunu geçireceğiz!" diye bağırdı Yusuf Bey. Burak sustu. Yusuf Bey işaret parmağını Burağa uzattı.

Bakıcı | BİTTİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin