Yılbaşı Özel Bölüm

6.2K 186 4
                                    

Selam! Nasılsınız canlarım? Uzun bir zamandır görüşmüyoruz diyemem. Hikayeyi yayınlayalı altı üstü 1-2 ay oldu. Tamam uzun zamandır görüşmüyormuşuz. Açıkçası bu hikayeye bölüm yazmayı çok özlemişim. Normalde özel bölüm atmayacaktım. Ama dediğim gibi özlemişim buraya bölüm yazmayı. Bu arada bir dipnot düşeyim; finalden sonra 1 buçuk yıl kadar zaman geçiyor. Yani anlayacağınız ikinci bebekleri doğmuş oluyor. O zaman sizi daha fazla bekletmek istemiyorum. Hayde hikayeye!

"Çok güzel dimi anne?" Dedi Miray. Ağacın bir dalına yuvarlak süslerden astım. "Evet annecim. Çok güzel oldu." Kaan'nın odasından ağlama sesi geldi. "Anneciğim sen yılbaşı ağacımızı süslemeye devam et. Babanda birazdan gelir zaten. Ben kardeşine bakıp geliyorum. Tamam mı?" Miray omuz silkti. "Gitme, kal burada. Ağlasın, susar nasıl olsa." Kaan doğduğundan beri Miray onu çok kıskanıyordu. Yaşı daha çok küçük olduğu için kardeşini daha çok sevdiğimizi düşünüyordu. "Miray devam et. Geleceğim ben." Hızla Kaan'ın odasına koştum. Yavrum ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Beşiğe doğru eğilip kucağıma aldım. Hafifçe sallandım yerimde. "Annem, uyandın mı sen?" Ağlaması yavaş yavaş dururken gözleri odanın içinde dolaştı. Kapının açılma sesi geldi. Hızla oraya döndü başım. Miray nemli gözlerle bakıyordu. "Miray, ne oldu?" Dedim yanına giderken. "Sen... Sen... Sen..." Dedi hıçkırarak. Anahtar sesi duydum. Ateş gelmiş olmalıydı. Birkaç dakika sonra elinde poşetlerle Ateş göründü Miray'ın yanında. İlk önce Miray'ın gözlerine baktı, daha sonrada bana. Kaşları çatılmıştı. "Ne oluyor burada?" Miray ona döndü. Ateş'te onu kucağına aldı. "Annem galiba artık beni sevmiyor." Kaan'ı beşiğe bırakarak hızla onların yanına ilerledim. Miray'ın küçük yüzünü avuçlarımın arasına aldım. "Anneciğim olur mu öyle şey? Seviyorum tabiki. Ama kardeşin daha çok küçük. Onunla ilgilenmem gerekiyor. O kendi başına yetemez ki." Ateş Miray'ın yanağını öptü. Ardından benim alnıma yöneldi dudakları. Kaan tekrar ağlamaya başladı. "Güzelim, annen seni çok seviyor. Sadece kardeşin daha çok küçük olduğu için sana fazla vakit ayıramıyor bebeğim."

Kaan'ı tekrar kucağıma aldım. "Biz seninle aldıklarımıza bakalım mı? Hem belki sana içinden hediye bile çıkabilir." Dedi Ateş tekrar Miray'ın yanağını öperek. Miray hızla başını salladı. Onlar içeri gidince oğlumla tek kalmıştım. Elimle yanağını okşadım. Ufak ufak mızırdanmaya başlanmıştı. "Anneciğim, ablan bizi biraz kıskandı sanki. Ne yapacağız biz anneciğim?" O sırada içeri Ateş girdi. "Güzelim, ben oğlumuzla ilgilenirim. Sen istersen birazcık kızımızla vakit geçir. Kendini biraz dışlanmış hissediyor." Başımı salladım ve Kaan'ı başından öpüp Ateş'e verdim. Ateş usulca dudaklarıma yönelirken geri çekildim. "Ateş!" Dedim gülümseyerek. O da gülümsedi ve dudaklarıma hızlı bir öpücük bahşetti. Ateş'in koluna dokunarak içeri gittim. Yerde oyuncaklarıyla oynayan Miray'ın yanına çöktüm. "Miroş'um, konuşalım mı biraz annem?" Bana baktı mavi gözleriyle. "Tamam." Dedi ve yanıma yaklaştı. "Bebeğim, sen kardeşini birazcık kıskanıyor olabilir misin?" Hızla başını salladı. "Bana doğruyu söyleyebilirsin bebeğim. Sana doğruları söylediğinde asla kızmam." Başını eğdi. Mavi gözlerini çekti gözlerimden. "Belki. Birazcık." Dedi baş ve işaret parmağını birbirlerine yakınlaştırarak. "Balım kıskanmana gerek yok ki. Biliyorum, seni sevmiyorum sanıyorsun, seni dışlıyorum sanıyorsun. Ama ben seni çok seviyorum aşkım. Senin yerini kimse tutamaz. Ben ilk sende anne oldum. Sen benim ilk göz ağrımsın." Dolu gözlerle baktı bana.

"Gerçekten mi?" Dedi. Başımı salladım gülümseyerek. "Kardeşin çok küçük. Sen de küçüksün. Ama mesela sen kendin yemek yiyebilirsin, oyun oynayabilirsin, yürüyebilirsin hatta konuşabilirsin. Ama o bunların hepsini yapamayacak kadar güçsüz, küçük. Öğrenmesi gerek. Sen daha küçükken sana bunları öğrettik. Ama onunda öğrenmesi gerek. Tamam mı anneciğim? O öğrenene kadar onun yanında olmak zorundayım. Kardeşinin de bana ihtiyacı var. Ama o seni çok seviyor biliyor musun? Bir tek seni görünce gülüyor. Bize gülmüyor hiç. O yüzden seni daha çok seviyor. Sen onun ablasısın. Biliyorum yaşın daha küçük olduğu için abla olmak sana zor geliyor, belkide anlamıyorsun." Uzun uzun baktı gözlerime. Minik, sıcak ellerini tuttum. "Seni çok seviyorum. Seni asla dışlamıyorum. Sadece kardeşin ihtiyaçlarını yapamadığı için onunla biraz daha ilgilenmek zorundayım. Ama yinede seni çok seviyorum. Hatta sana bir sır veriyim mi!" Dedim ona doğru yaklaşarak. İrileşen mavi gözleriyle başını salladı. "Babandan bile çok seviyorum." Ufak bir kıkırtı çıktı. "Anlaştık mı anneciğim." Başını salladı hızlıca. "Anlaştık anneciğim." Hızla boynuma atladı. "Seni çok çok çok çok seviyorum." Gülerek sardım minik bedenini. "Bende seni çok çok çok seviyorum." Arkamızdan bir ses yükseldi. "Valla benim çocuklarım olmasanız size çok gıcık olurum. Karımı elimden aldınız ya!" Gülerek Ateş'e döndüm.

O da yanımıza, yere çöktü. Miray'ın saçlarını öptü. Miray kardeşine döndü ve yanaklarını gıdıklar gibi yaptı. Kaan etrafa gülücükler saçmaya başladı. "Anne gülüyor!" Başımı salladım mutlulukla. Saat 23.56'ya geliyordu. "Yeni yıla girmek üzereyiz." Dedim saati işaret ederek. Ateş kafasına saate çevirdi. Gülümseyerek baktı bana. Yanağımı öptü şefkatle. "Seni çok seviyorum." Diye fısıldadı kulağıma. "Bende." Diye karşılık verdim ona. Kaan'dan sesler yükseldi. Keyif sesleri yükseldi. Mutluydum. Bir ailem vardı. Bir sığınağım vardı artık.

Dışarıdan gelen havai fişek sesleriyle Miray hızla cama doğru koşmaya başladı. "Anneciğim camı açmadan bak." Diye seslendim arkasından. Oğluma doğru eğildim yeni yeni çıkan saçlarını öptüm. "Ne aldın dışarıdan?" Dedim Ateş'e. "Hediye aldım. Birkaç yiyecek aldım Miray için. Sonuçta bu onun hatırlayacağı ilk yılbaşı." Hediye kelimesini duyan Miray koşarak yanımıza geldi. "Hediye mi?" Nerede baba? Heyecanlandırıyorsun beni!" Kızımın bilmiş konuşması bizi keyiflendiriyordu. "Heyecanlandırıyor muyum seni?" Diyip Miray'ı gıdıklamaya başladı Ateş. Kaan'ı kucağıma verip kızımızı çekti kucağına ve gıdıklamaya devam etti. "Baba... Baba... Dur...!" Dedi gülmelerinin arasında. Kısılan gözleriyle bana baktı. "Anne... Kurtar beni..." Dedi. Ateş'in koluna uzandım. "Bayılacak çocuk. Yeter bu kadar." Dedim gülerek. Ateş gıdıklamayı kesince Miray başını kaldırıp bana baktı. "Hediyem nerede?" Gözlerimle yılbaşı ağacını gösterdim. Koşarak ağacın altındaki paketi aldı. İçinden çıkan oyuncakla hızla babasına sarıldı. "Teşekkür ederim babam. Seni çok seviyorum." Yanağına bir öpücük bıraktı. Babasına aşık bir kızdı o.

*

Saat gece 2 sularıydı. Miray uyumuştu. Kaan ise uyumak üzereydi. Nefes alışverişleri düzene girince beşiğe bıraktım bedenini. Saçlarının okşadım sağ elimin tersiyle. Eğilip burnunun ucunu öptüm. Belime dolanan kollarla arkamı döndüm. Ateş yüzündeki ufak tebessümüyle yüzümün her bir ayrıntısını inceliyordu. Başımı göğsüne yasladım. "Seni çok seviyorum." Diye fısıldadım. Saçlarıma değdi dudakları. "Bende seni çok seviyorum." Kapıyı kapatıp Kaan'ın odasından çıktık. Kolumu beline doladım onun yaptığı gibi. Beraber odamıza ilerledik. Ateş beni kendine çevirdi ve sıcak dudaklarını dudaklarıma değdirdi. Gülümseyerek geri çekildim. Alnıma değdi bu sefer o dudakları. Değdiği her yer yanıp tutuşuyordu sanki.

Yatağımızda yatan kızımızın yanına ilerledik. Bir yanına ben, bir yanına o... Ortada birleştirdik ellerimizi. Diğer elimde Miray'ın yanağını okşadım. Kollarını belime sarıp başını göğsüme yasladı. "Anne hiç gitme." Diye mırıldandı uykusunda. "Gitmeyeceğim bebeğim." Diye fısıldadım kulağına doğru. Gözlerimi huzurla kapadım.

Ailem vardı artık. Bana dayanma gücü veren bir şey vardı. Daha ne isteyebilirim ki? Belki de eğer Ateş beni o gün orada görmüş olmasaydı, ben şuan mutlu olamazdım. Beni mutlu edecek bir ailem olmayabilirdi. Her zaman iyiki diyorum. En kötü şeylere bile iyiki diyorum. İyiki Ateş beni kendi evimden uzaklara götürmüş, abimden ayrı bırakmış. İyi ki beni kaçırmışlar. Çünkü onlar yaşanmasaydı ben şu an burada olmayabilirdim. Bu zamana kadar yaşadığım hiçbir şeyden pişmanlık duymuyordum. Aksine daha çok iyiki diyordum. İkimizde biz zamanlar enkaz altında kalmıştık. Ama o enkaz altında yaşamayı başarmıştık. O enkazın arasından sızan ufak bir ışık bize umut olmuştu. O enkazın altından uyuyup ölmeyi beklememiştik. Aksine daha çok uykusuz kalıp o enkazdan çıkmayı başarmıştık. Birbirimize destek olmuştuk, aile olmuştuk. Kalplerimizi birbirimize açmıştık. Hissettiğimiz bütün hisler bize yol olmuştu, bizde o yolda ilerleyen yolcular... Vazgeçmeyin, pes etmeyin. En olmaz dediğiniz yerde çabalamaya devam edin. Bir mucize olur belki. Ben defalarca olmaz dedim. Ateş beni evimden uzak tuttu. Ona aşık olamam dedim. Ama oldum. Ona sempati besleyemem dedim. Ama oldu. Sadece çabalayın. Kötü giden şeyi değiştirmeye çalışmayın. Çünkü en sonunda ışık görünecek. Her kötü şeyin sonu bir iyi ile bitecek. Ve mutlaka sevin. Hiçbir sorun sevmeden aşılmaz. Korkmayın, aşık olun. Deliler gibi sevin. Kaybetmekten korkmayın. Çünkü eğer çok seviyorsanız kaybetmeyi bile severseniz. Aşktan korkmayın. Aşk kötü bir şey değil. Seneler önce tanıdığım adamla, bu günkü adam aynı değil. Onu değiştiren seneler değildi. Onu değiştiren aşktı, aramızdaki sevgi bağlarıydı.

Bu bölümü yılbaşından önce yazdım. Ama ne zaman yayımlayacağım bilmiyorum. Aklımdaki şey 31 Aralık saat 00.00'da yayınlamak. Ama aynı gün biraz daha erken bir saatte yayınlayabilirim. Bölümü okuyup oy verene şeker var canlarım. İyi seneler Öpüldünüzz❤️

Karanlığımdaki Işık (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin