Bölüm 38

7.2K 252 28
                                    

Hellooo! Ben geldim. Satır arası yorum yaparsanız bu güzel yazarınızı çok kutlu edersiniz dkdkdkdıd neyse okuyun gari💛

"Ateş." Diyebildim sadece. Gözlerimi tekrar ovuşturdum. Gerçekten buradaydı ve ayrıca abimle yan yana oturuyorlardı. "Ateş!" Berkant'ın gözlerini devirdiğini gördüm. "Lan Ateş burada Ateş. Deminden beridir Ateş, Ateş diyip duruyorsun. Kim olcak başka? Sude mi?" Berkant'a ölümcül bakışlarımı gönderdim. Onu ittirerek öne atıldım. "Neden buradasın?" Ateş'in gülen yüzü -ki muhtemelen Berkant'ın yaptığı espriden dolayı gülen suratı- düşmüştü. "Ne demek, neden buradasın? Abin çağırdı." Koltuğa oturdum şaşkınlıkla. "Abi?" Dedim. "Bir hafta sonra Ateş senin sözlün oluyor." Dedi. Ateş gülümsedi. Bense öylece yerime çakılmıştım.

Lan ben daha yeni uyandım. Bekleyin bir güncellensin her şey. Ama yok! Ben uyanınca kim olduğumu unutuyorum, bunlar bana Ateş senin sözlün olacak diyorlar. Ya kardeşim bekleyin azıcık. Kendime geleyim. Şu an mesela sevinemiyorum buna.

Kendi içimde verdiğim bu tartışmaya Berkant'ın sesiyle son verdim. "Lan kendine gel. Evleniyorsun!" Dedi beni kollarımdan sarsarak. "Ha?" Diyebildim sadece. Berkant bıkkınca gözlerini devirdi ve abime döndü, "Bu kız mal. Yemin ediyorum mal." Sonra bana döndü, "Ateş diyoruz, hani siz sevgiliydiniz ya diyoruz, artık evlenebilirsiniz diyoruz. Düştü mü jeton?" Gözlerim parladı, "He, anladım. Sabah sabah uykudan yeni uyanınca söylerseniz hiçbir şey anlamam tabi! Bekleyin lan azıcık kendime geleyim! Allah Allah!" İçimden 'dallamalar' diye de geçirdim.

Hepsi birden kahkaha attı. "Komik mi?" Dedim ciddi bir şekilde. Onlar ise daha çok gülmeye başladılar. "Ben gidiyorum." Dedim ve arkamı dönüp giderken abimin sesini duydum, "Nereye?" Dedi kahkahalarının arasında.

"Üstümü değiştireceğim."

Siyah dar pantolonu mu ve beyaz kazağımı giydim. Saçlarımı dağınık bir topuz yaptım. Kapatıcı, rimel ve allık sürüp içeri geri gittim. Abimle Ateş konuşurken ben de mutfağa girdim. Onların muhabbetinden bıkmış olduğu belli olan Berkant yanıma geldi. "Siz yediniz mi bir şeyler?" Dedim Berkant'a.

"Yok seni bekledik. Ama senin uykun da maşallah ayı uykusuymuş."

Gözlerimi devirdim. "Sen gerçekten evleniyorsun." Dedi Berkant. Güldüm. "Evet. Kıskan." Dedim gülerek. Kafama vurdu. "Ne kıskanacağım lan seni?" O sorada abim girdi mutfağa. "Ben hallederim. Sen içeri git." Ona uzun süre baktım. "Ne bakıyorsun kızım? Gitsene." Tam giderken abimin Berkant'a göz kırpışını gördüm. Onlara döndüm ve işaret parmağımı salladım, "Göz kırpışını görmedim değil. Siz bir işler çeviriyorsunuz, ama neyse." Dedim ve Ateş'in yanına gittim. Yanına oturduğum da ona doğru sokuldum. Saçlarımı öptü. "Eşyalarını topla güzelim." Dedi. "Neden?" Diye sordum. "Artık benimlesin." Ona döndüm. "Birkaç gün daha burada kalacağım." Dedim. "Ne yani, ben şimdi senin kokunla uyuyamayacak mıyım?" Dedi. Gülümsedim ve yanağını öptüm. "Birkaç gün sadece." Dedim.

"Peki. Ama bu son ayrılık."

Gülümsedim ve başımı aşağı yukarı salladım. "Tamam." Burnumu öptü. O sırada abimin öksürük sesini duydum. Hemen Ateş'ten uzaklaştım. "İzin veriyorum diye de yapışık durmayın. Az ayrı durun." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Ben artık gideyim." Ateş'in sesiyle ona döndüm. "Nereye?" Ayağa kalktı ve üstünü düzeltti. "İşlerim var. Onları halletmem gerek. Yağız, birkaç gün sonra Zeynep'i almaya geliyorum. Ona göre." Abim başını aşağı yukarı salladı. Ateş saçlarımı öpüp gitti. Abime doğru eğildim, "Sen hayırdır kardeşim? Kafana saksı falan mı düştü, yoksa ölüyor muyum da siz ilk defa kavga etmeden konuştunuz, normal insanlar gibi?" Abim güldü.

"Zeynep, 3 aydır ne kadar mutsuz olduğunu gördüm. Sen, ben görmedim sanıyorsun, ama ben her şeyi görüyordum. Gecenin bir yarısı kalkıp ağlıyordun. Uykunda onu sayıklıyordun. Senin böyle harabe olmana nasıl dayanabilirim ben abicim?"

Yanına oturup göğsüne yaslandım. "İyi ki varsın abim." Dedim kokusunu içime çekerek. Kollarıyla sıkıca sardı beni. Alnımı öptü. "Yağız!" Berkant'ın sesini duyduk. "Ne var Berkant?" Abim göz devirdi. "Zeynep evlenmesin." Dedi. Güldüm. "Sus lan manyak." Dedim. "Niye?"

"Ben evde kalırım."

Kahkaha attım. "Neden?" Diye sordu abim de kahkahaları arasında. "İkimizde 30 yaşına kadar evlenmezse, ikimiz evlenecektik. Evde kalmamak için." Abim bir anda ciddileşti. "Siz mal mısınız?" Berkant'la beraber bir kahkaha attık. "Evde mi kalalım?" Dedi Berkant. "Manyaksın sen." Dedim Berkant'a ve abimin yanından kalkıp kapıya kadar yürüdüm.

"Nereye Zeynep'cim?" Dedi abim.

"Biraz dolaşacağım." Dedim ve montumu giydim. "Yağmur yağıyor." Elimi boşver dercesine salladım.

Botlarımı giydim ve dışarı çıktım. Soğuk hava ciğerlerimi yakmıştı. Yağmurlu havada yürümeye başladım. Sanırım yağmur yağdığından dolayı çok kalabalık değildi etraf. Bazı insanlar yağmurdan kaçardı, saklanırdı. Bazıları ise kendini yağmura göstermeye çalışırdı. Islanmaya severdi bazı insanlar. Ben ıslanmayı sevenlerdendim. Yağmur damlalarının saçlarımı, üstümü ıslatmasını sevenlerdenim.

Öylece yürüyordum caddelerde. Yağmur saçlarımı ıslatıyordu. Bu bile içimi huzurla doldurmaya yetiyordu. Ama o an huzurumu kaçıran tek bir şey oldu.

Yeni bölümü nasıl buldunuz?

Sizce Ateş ve Yağız barışmalı mıydı?

Çok öpüldünüz bebeqler ve yazarınız kaçar💜

Karanlığımdaki Işık (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin