Multi: Gürkan
Yavaşça araladım gözlerimi o berbat günlerden birine... Ateş yanımda değildi. Elimi yüzümü yıkadım. Üzerime Ateş'in bol tshirtlerinden birini geçirdim. Aşağı indim. Orada da kimse yoktu. Telefonumu elime alıp Ateş'i aradım. Birkaç dakika sonra cevap verdi, "Efendim güzelim?" "Neredesin?" Dedim mutfağa ilerleyerek. "Birkaç işim var. Akşama gelirim." Kaşlarımı çattım. "Niye akşama geliyorsun? Şimdi gelsen olmuyor mu?" Çemkirir gibi çıkmıştı sesim. Hatta çemkirmiştim!
Derin bir nefes aldı. "İşim erken biterse gelirim bebeğim. Şu an meşgulüm. Sonra konuşalım mı?" Dedi Ateş. "Peki." Diyip telefonu kapattım. Buzdolabından birkaç şey çıkartıp yedim. Yukarı; balkona çıktım. Hafif esintiyle dağılmış saçlarım geriye uçuştu. Rüzgar tenimi okşayıp geçti. Kapı sesini duydum aşağıdan. Odadan çıkıp merdivenleri indim teker teker. Kapıyı açtığım da Gürkan vardı karşımda. "Hoşgeldin." Dedim ruhsuzca.
"İçeri girebilir miyim?" Dedi Gürkan. Kenara kaydım. "Tabiki." O içeri geçince ben de kapıyı kapatıp ona döndüm. "Hayırdır, niye geldin?" "Yenge gelen misafire 'niye geldin?' diye sorulur mu?" Dedi. Ciddi olduğumu anlayınca bu sefer ciddi bir cevap verdi, "Ateş gönderdi. Evde tek kalmaman için." Gözlerimi devirdim. "5 yaşında ki çocuğum ya ben." Diye söylendim homurtuyla. "Aç mısın?" Diye sordum. Kafasını hayır anlamında salladı.
Ben de yukarı çıktım. Altımda ki şortu çıkarıp yerine dar bir pantolon giydim. Saçlarımı taradım. Telefonumun zil sesini duyunca abimin aradığını gördüm. Hızla telefonu açıp kulağıma götürdüm. "Efendim." "Balım iyi misin?" Dedi şefkatle. "Aynıyım. Değişen bir şey yok." "Seni almaya geliyim mi?" Dedi. "Hayır, gerek yok."
"Tamam birtanem. O herif sana bir şey yaparsa beni hemen arıyorsun." Benim bir şey söylememe izin vermeden kapadı telefonu. Aşağı geri indim. "Gürkan sen istersen git. Ben evde kalırım tek başıma. Ateş'e de söylemem merak etme." Dedim. Bana şüpheli gözlerle baktı. "Kendimi falan da asmam. Yemin ederim." Dedim telaşla. Güldü. "Tamam, ben gidiyorum. Ama sakın Ateş'e söyleme. Kellemi alır o psikopat." "Ya ne demezsin." Dedim ve gülümsedim. İçten gelen bir gülümsemeden çok uzakta, yapmacık bir gülümsemeydi.
Gürkan gidince içime ağlama isteği doğdu. Bu gün kendimde olmak istemiyordum. Bu gün sarhoş olmak istiyordum. Sarhoş olup her şeyi dalgaya vurmak istiyordum. Bir anlığına her şeyi unutmak istiyordum.
Mutfak dolaplarına baktım. Bir tane içki şişesi buldum ve kafama diktim. Boğazımı yakan acı bir tat vardı. Bir yudum daha aldım.
*
Ateş'ten
Zeynep'in kendisine zarar vermemesi için Gürkan'ı göndermiştim. Şimdi ise saat öğlen 2'ye geliyordu. Daha fazla dayanamayıp arabama binip eve yol aldım. Zeynep'e bunu yapan iti bulacaktım. Ama bu sefer kimse bana mâni olamazdı onu öldürmem için. Kendi ellerimle öldürecektim o herifi.
Evin önüne geldiğimde hızla kapıyı açtım. "Zeynep!" Diye seslendim içeriye doğru. Ses gelmedi. İçime bir şüphe düştü. Çünkü evde Gürkan'da yoktu. İçeri gittiğimde Zeynep alkol zulamdan birkaç şişe devirmişti. Sarhoştu!
Zeynep'ten
Ateş'in geldiğini gördüm. "Hoşgeldin hayatım." Dedim ve sarıldım ona o ise kollarımı ondan ayırarak kendine çevirdi beni. "Sen içtin?" Masadaki şişeleri gösterdim. "Bak." Dedim. "Zeynep, nereden buldun bunları." Sırıttım. Ardından göz yaşlarım döküldü. "Zeynep! Niye ağlıyorsun şimdi?" Dedi Ateş telaşla. Ellerim göğsünden kaydı. Yere çöktüm. Bacaklarımı kendime çektim. Ateş de yanıma çöktü. "Beraber geleceğiz üstesinden bebeğim." Dedi kısık bir sesle. "Ateş, dayanamıyorum. İçim cayır cayır yanıyor. Kalbim sızlıyor. Bütün hayallerim yıkıldı. Bütün umutlarım yok oldu. İçinde bir can taşıdığın zaman hiçbir şey aynı olmuyormuş. Aldırırsam kurtulurum zannettim. Sorumluluk almaktan korktum. Onu hissettim sonra. Bu yükün altında ezilsem bile vazgeçmem dedim. O kalbin eğer bir kez daha attığını duysam ölmeye razıyım. Ama onu koruyamamak bana o kadar acı veriyor ki! Geçmiyor şu siktiğimin acısı! Kahretsin ki geçmiyor! Kalbim her zamankinden çok acıyor. Onu koruyamamak beni mahvediyor."
Kalkıp bir tekme savurdum etrafa. Elime geçen her şeyi kırdım, ezdim, dağıttım. Etrafın, kalbimden farklı bir hâli kalmamıştı. Gözlerimde yaş bitmişti. Ama ne etrafı kırıp dökmek, ne içmek, ne ağlamak içimde ki yangını söndürmüyordu. Ateş kollarımı tuttu arkadan. "Bırak!" Dedim çırpınırken. Daha sıkı tuttu Ateş beni. Gözyaşları tshirtümü ıslatıyordu. "N'olur sakin ol bebeğim. Benimde kalbim acıyor. Ama sen böyle olunca benim kalbim daha çok acıyor." Dedi. Burnumu çektim. Haklıydı. Ona böylesine acı çektirmeye hakkım yoktu. Ona döndüm sıkıca sarıldım boynuna. "Özür dilerim. Çok özür dilerim sevgilim. Hepsi benim suçum. Sana böylesine bir acı çektirdiğim için özür dilerim." Daha sıkı sardı bedenimi.
Boynumu öptü. "Ateş." Dedim ondan yavaşça ayrılarak. Yaşlı gözlerimiz birbirine değdi. Koltuğu gösterdim oturması için. Ben de yanına oturdum. "Ben sana zarar veriyorum. Ben bir karar verdim. Bir süre birbirimizden uzak duralım. Kendimizi dinlemenin vakti geldi. Ruhlarımızı da hüzünden arındırmaya... Seni üzmek istemiyorum. Ama böyle olması gerek. Biraz birbirimizden uzak kalmalıyız." Dedim. Gözlerime öyle bir baktı ki o zaman. Mahvoldum... Dili susmuş, gözleri konuşuyordu. Dili değilde, gözleri yalvarıyordu. Boğazını temizledi. Dolan gözleri gözlerime kilitlendi. "Bana zarar vermiyorsun. Sana zarar veren benim. Seni bunlara ben ittim. Ama senden ayrılmak istemiyorum-" sözünü kestim. "Ayrılmayacağız. Sadece bir süre birbirimizden uzak kalacağız." Dedim. "Ne olursa olsun. Geceleri senin kokunu alamazsam, gözlerine dalamazsam, saçlarında kaybolamazsam ve dudaklarında kavrulamazsam yaşamanın ne önemi var ki? Tenim tenine, gözüm gözüne, dudaklarım dudaklarına değmese ne anlamı var? Ellerini tutamazsam, sana sarılamazsam ben ölürüm Zeynep. Sen yıllar sonra karanlığıma ışık oldun. Seninle aldım nefes. Kalbim seninle attı. Çünkü benim kalbim sen oldun. Eğer sende gidersen ben nasıl yaşarım? Bu kalp bir daha nasıl atar Zeynep?"
Gözlerim doldu. Onu bu kadar çaresiz bırakmak istemiyordum. Çok güzel konuşuyordu. Ama o bu kadar güzel konuşurken ben nasıl gidebilirdim ki? "Sen bana gülmediğin zaman ben ne yapacağım? Sen kendini uyurken hiç izledin mi? Ben izledim. En çok seni gülerken ve uyurken izlemeyi seviyorum. O zaman o kadar güzel oluyorsun ki, kalbin yüzüne yansıyor çünkü. Benden gidersin, bu şehirden gidersin, bu ülkeden gidersin, peki ya anılar? Onları buradan çıkartabilir misin? Ben hayatımda ilk defa seninle güldüm. Sen beni tanımıyorsun Zeynep. Ben senden önce çok acımasız biriydim. Öfke ve kin doluydum. Sen değiştirdin beni. Eğer karşında sevebilen bir adam varsa şu anda, onun bu hâle gelebilmesi senin eserin. Senin sevgin..." Büyülenmiştim. O kadar güzel konuşuyordu ki... "Ay benim, gece senin diye bir söz vardır. Bir şarkı sözü. O ay sensin. Gece benim. Gece tüm şehre hüküm sürer. Ama bir gün hiç ummadığı bir şey olur. Ay doğar o geceye. Herkesin korktuğu gece, o ay sayesinde sevebilen biri olur. Ve geceyi sadece o ay sever."
Dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Öpmedim. Sadece bastırdım. Öpmesem bile dudaklarımın üzerinde dudakları olduğunu bilmek iyi geliyordu... Dudaklarımı geri çektim. "Özür dilerim." Gözümden bir yaş düştü. Hızla kalktım ve yukarı çıktım. Onu orada, o şekilde bırakmak hiçte kolay değildi. Ama yapmak zorundayım. İkimiz için yapmak zorundaydım. Daha fazla acı içinde kıvranmamıza göz yumamazdım. Eşyalarımı topladım. Abimi arayıp beni almasını söyledim. Evden çıktım ve abimin beni alacağı yere yürüdüm.
Bu bölümde Zeynep'e istediğiniz kadar sövebilirsiniz slsklslssö. Zeynep kendinde misin yavrucuğum. Ateş yavrumu niye üzüyorsun? Neyse. Çok linçlemeyin beni lütfen. Çok öpüldünüzz💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığımdaki Işık (Tamamlandı)
RomanceAşkı nerede bulacağınızı bilemezsiniz. Belki bir kütüphanede, belki okulda, belki de iş yerinde...Peki ya o sizi bulursa? Benim hikayemde de o beni bulmuştu. Mafya olan bir adam ve onun karanlığına ışık olan bir kadın... •11.12.2020 •Küfür içerir! ...