Bölüm 26

11K 354 22
                                    

Multi: Berkant

"Berkant hiç sırası değil." Dedim. "Baban evlendi." Gözlerim hızla açıldı. "Ne!?" Dedim şaşkınlıkla. "Nasıl yani? Ben kaç aydır ortada yokum. O gidip evlendi mi?" "Maalesef tatlım. Yağız çok ısrar etti, yapma etme diye. Ama dinleyen kim?"

"Ne diyim? Mutluluklar. Gerçi kadın sarhoş bir adamı idare etmekle nasıl mutlu olacaksa artık!"

"Ben de gideyim kuzu. Şimdi abin sinirden köpürüyordur onunla gitmedin diye. Gideyim de azcık daha kışkırtayım." Berkant'ın omzuna vurdum hafifçe. "Berkant!" Sarıldı. "Kendine iyi bak minnoşum." Dedim biraz kısık sesle. "Sen de iyi bak. Ne zaman istersen ara, biliyorsun numaramı zaten." Gülümsedim. "Biliyorum." Berkant gitti. Ben de yukarı çıkıp kendimi yatağa attım.

Bir yerde duymuştum; hamile kadınların koku duyusu daha çok artar diye. Sanırım gerçekmiş. Bütün kokular burnuma daha yoğun geliyordu. Bu da midemi bulandırıyordu.

Arkamda Ateş'in sert göğsünü hissettim. Bir tek onun kokusu güzeldi. Saçlarımı okşadı.

"Biraz uyu. Sen ve çocuğumuz dinlenmelisiniz."

Ateş, 'kürtaj' konusunda haklı olabilirdi. Eğer ben de çocuğumdan vazgeçersem bu beni kötü biri yapmaz mı? Ya da daha kötüsü, duygusuz biri? Annemin benden vazgeçtiği gibi benden ondan vazgeçersem, ne kadar doğru olurdu?

Düşüncelerimin arasından sıyrılıp derin bir uykuya daldım...

*

Akşam güneşi gözlerime vuruyordu. Esnedim ve yataktan kalktım. Aşağı indiğimde kimse yoktu. Ben de Ateş'i aradım. Birkaç dakika sonra açtı telefonu. "Efendim güzelim?" Dedi. "Neredesin?" Mutfağa gidip buzdolabına bakındım. "Hesapta mı sorar olduk?" O görmese de kaşlarım hayretle havaya kalktı. "Merak ettim sadece. Evde yoksun diye." Güldü. "İşlerim var güzelim. Ama 10 dakikaya geliyorum. İstediğin bir şey var mı?" Dedi.

"Var. Sen." Dedim. Kahkaha sesi geldi. "Gelirken alırım o zaman." Ben de güldüm. "Tamam." Deyip telefonu kapattım. Buzdolabında doğru düzgün bir şey yoktu. Ateş gelince alışverişe çıkmamız gerekecekti.

20 dakika sonra kapı sesini duydum. "Ateş, sen misin?!" Diye bağırdım içeriye doğru. Salona girdiğin de o olduğunu anladım. Yanıma oturacakken onu durdurdum, "Dur, hiç oturma. Üzerime ceketimi alıp geliyorum. Alışverişe çıkmamız gerek. "Tamam. Hızlı ol. Ama bir öpeydim keşke." Yanağımı uzattım ve ekledim, "Öp hadi, öp."

Ufak bir buse bıraktı şakaklarıma. Adama yanağımı uzatıyorum, şakağımı öpüyor. Bu adam her şeyiyle ters! Ama buna da şükür...

Ceketimi giyip aşağı indim. Zaten üzerimde taytım ve sweatim olduğu için değiştirmeye gerek duymadım. Ateş beni bekliyordu. "Hadi gidelim." Dedim. Evden çıkıp arabaya bindim. Market ve ev arasında çok bir şey yoktu.

Marketin önüne geldiğimiz de kemerimi çözüp indim arabadan. Bir market arabası aldım. "Valla dolap tam takır, kuru bakırdı. O yüzden biraz yüklü bir alışveriş olabilir." Diyip Ateş'in yanağından makas aldım. Kahkaha attı. Önden önden yürüyordum. Market dolabının önünde durdum. Peynir, süt, yoğurt gibi şeyler aldım. Elim pastaya gitti. "Bunu da alalım mı?" Dedim Ateş'e masum bakışlar atarak. "İstediğin her şeyi alabilirsin." Dedi ve market arabasına başka şeylerde doldurdu. Meyve ve sebze de aldık. Biraz da abur cubur...

"En son ne zaman alışveriş yaptın?" Dedim elimde ki paketi incelerken. "Bilmem. 8 ay önce falan." Dedi alnımı öperek. "Ne aldın?" "Araba." Dedi. Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. "Kimin için?" Dedim. "Burçin'e. Doğum günüydü." Dedi. "Kadınlar ufak hediyelerden daha çok hoşlanır. Bir dahakine aklında bulunsun." Göz kırptım ve market arabasını itekledim. 

Kasa da ödeme yapıp çıktık marketten. "Düşündün mü?" Dedi gözlerini saniyelik olarak yoldan çevirip bana bakarak. "Neyi?" "Bebek konusunu." Yerimde dikleştim. Bu konuyu açmak istemiyordum. Ama bebeğin babası olarak bir cevabı hak ediyordu. "Ben kötü bir insan mıyım?" Dedim. Bana baktı kısa süreliğine. "Sen hayatımda tanıdığım en masum kızsın." Dedi sadece. Sonra ekledi, "Neden?" Dedi. "Eğer onun yaşama şansı varsa ve ben onun bu şansını elinden alırsam, bu beni kötü biri yapmaz mı?" Dedim. Gözlerimi ellerime indirdim. Bir şey demedi. Sözlerime devam ettim,

"Susuyorsun, çünkü bunun beni kötü biri yapacağını biliyorsun. Ama ben kötü biri olmak istemiyorum... Sen haklıydın. Aldırmayacağım." Gözleri ışıltıyla parladı. Gülümsedim. Hafifçe yanağından ittirdim ve ekledim, "Önüne bak, kaza yapmak istemiyorum." Dedim. Yüzüne çarpık gülümsemesi yerleşti.

Eve geldiğimizde aldıklarımızı yerleştirdik. Birkaç abur cuburu kaselere doldurdum. Salona doğru bağırdım, "Ateş film seçer misin?" Kaselerle beraber salona ilerledim. Ateş çoktan bir film seçmişti. "Geldim." Elimdekileri sehpaya bırakıp Ateş'in yanına oturdum. "E, ne seçtin?" "Acı Tatlı Ekşi." Dedi ve filmi başlattı. Önüme çikolata tabağını çektim. Ağzıma bir tane attım. Bir tanede Ateş'e uzattım. "Ben tatlı sevmem." Dedi ve elimdeki çikolatayı benim ağzıma verdi.

*

Filmin sonlarına doğru gelmiştik ve ben salya sümük ağlamıştım. Ağlamaya da devam ediyordum. Peçeteyle burnumu sildim. "Niye böyle dramatik bir film seçtin ki ya?!" Dedim ağlamaya devam ederken. "Bebeğim nereden bileyim böyle ağlayacağını?" "Ateş görmüyor musun kadının halini?" Dedim göz yaşlarım yanaklarımdan süzülürken.

Ateş filmi kapattı bir an da. "Ya niye kapatıyorsun? İzliyorduk." Burnumu çektim ve göz yaşlarımı sildim. "Bir film için bu kadar ağlamana dayanamam." Tekrardan burnumu çektim ve konuştum, "O zaman şunları toplayalım." Dedim sehpada ki tabakları göstererek. Bir anda Ateş, beni kucağına aldı. "Şimdi biraz uyursan daha iyi olur. Ben hallederim onları." Yavaşça yukarı taşıdı beni. Kollarında ki bedenimi yatağa bıraktı. Üzerime bir pike bırakıp gitti. Ağlamaktan kızaran gözlerim yanıyordu. Onlara daha fazla işkence etmemek için uykuya daldım....

Karanlığımdaki Işık (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin