Bölüm 20

18K 425 14
                                    

Ateş duştan çıktı. Üzerimde ki pikeyi çekip kucağına aldı. Ellerimi boynuna sardım. Banyoya gidip bedenimi yavaşça küvete bıraktı. Ardından sıcak suyu açtı. Sütyenimi çıkardı. "Ben hallederim Ateş. Sen git üstünü giyin. Hasta olursun." Bana ters bir bakış attı. Ben de çamaşırımı çıkardım. Sıcak suyu saçlarıma tuttu. Beni bu hâlde görmesi utandırıyordu. Hâlbuki az önce de böyle görmüştü.

Ellerimle vücudumu gizlemeye çalıştım. "Ateş gider misin? Utanıyorum." "Ateş gider misin? Utanıyorum. Az önce hiçte utanıyor gibi değildin." Dedi Ateş benim taklidimi yaparak. Hafifçe göğsüne vurdum. "Ateş!" Saçlarıma şampuan döktü. "Zeynep, rahat dur güzelim." Narince saçlarımı duruladı. Bir lif alıp üzerine duş jeli döktü ve vücudumu yıkamaya başladı. "Ateş bunu ben yapabilir miyim?" Dedim şirin olduğunu düşündüğüm ifade ile.

Bir süre yüzüme baktı. Sonra kaşlarını havaya kaldırıp, 'cık' dedi. Vücudumu da yıkadıktan sonra havluya sarıp kucağına aldı. "Sanki bebeğim ben!" Sesim sitemli çıkmıştı. "Zeynep! Sus, eğer senin yürümene izin verirsem canın acıyacak." Dedi saçlarımı öperken. Giyinmemde yardımcı oldu.

Saate baktığım da saat akşam 8'e geliyordu. Karnımın aç olduğunu hissettim. "Ateeş." Dedim 'e'yi uzatarak. "Efendim güzelim?" "Ben açım." Güldü. "Tamam. Dışarıdan söyleyelim bu günlük. Beni kışkırtmasaydın yemek hazırdı şu an." Dedi tişörtümü aşağı çekiştirirken. Yanağını öptüm. O da komodinin üstünden telefonunu aldı. Birkaç numara tuşladıktan sonra kulağına götürdü. Makarna sipariş ettiğini duydum.

15 dakika sonra aşağıdan zil sesi geldi. Ateş aşağı indi. Elinde poşetlerle geri döndü. "Şey, aşağı da mı yesek? Ya da neyse şimdi aşağı kadar yine taşırsın beni falan. Gerek yok." Güldü. Ardından paketleri açtı. İkimize de salçalı makarna söylemişti. En sevdiğim! "Hii, salçalı makarna! Best'im." Hızla bir kutuyu kaptım ve çatalımı daldırdım. İştahla yedim. Hem de baya yedim. Öyle böyle değil. Hayvan gibi yedim.

"Öyle bakma. Çok açtım ve yemek yerken kendimi kaybediyorum." Dedim başımı yana eğerek. "Zeynep. Al benimkini de ye. Canım istemiyor." Açılmamış paketi bana uzattı. Elimle ittirdim. "Hayır, acıkınca yersin." Aslında midem de onu da yiyebilecek kadar yer vardı. Ama yemiyordum. Yoksa bu gidişle kilo alacaktım. "Zeynep, yer misin?" Dedi hafif sert çıkan sesiyle. "Kilo almamı falan mı istiyorsun." İlk önce beni süzdü. "Birkaç kilo alsan fena olmaz. Kuş gibisin."

Yüzümü astım. "Yemeyeceğim. Kilo almak istemiyorum." Kutuyu poşete geri koydu. Aklıma gelenle dudağımı dişledim. "Ateş, yarına kadar ağrım geçer mi? Yarın işe başlıyorum." Dedim. "Geçmez, ama hafifler." Başımı salladım. "İlaç falan içsem?" Tekrar dudaklarımı ısırdım. "Bekle." Dedi ve banyoya ilerledi. Bir kremle geri döndü. "Uzan." Kaşlarımı çattım. "Neden?"

"Güzelim uzanır mısın? Kremi kasıklarına süreceğim." Bu sefer kaşlarım havalandı. "Ben sürebilirim. Bana sert bakışlarını yolladı. Yatağa sindim. "Peki. Sen sür." Yatağa uzandım. Şortumu kasıklarımın azıcık aşağısına kadar indirdi. Yavaşça kremi sürdü. İşini bitirdiğinde şortumu geri kapattı.

Banyo yaptığım için uykum gelmeye başlamıştı. Ağır ağır gözlerim kapandı ve karanlık yerini uykuya bıraktı...

*

Sabah adımın kulağıma fısıldanması ile uyandım. "Zeynep, Zeynep." Gözlerimi açtım. Ateş'in mavi gözleriyle karşılaştı. Komodinin üzerinde ki telefonumdan saate baktım. Saat 7.30'du. "Saat daha çok erken." Gözlerimi geri kapattım ve Ateş'e daha çok sokuldum. Aklıma gelenle hızla gözlerimi açtım. "İşe başlayacağım. Unutmuşum!" Dedim ve avcumla alnıma vurdum.

Yataktan kalkıp banyoya girdim. İşlerimi hallettim ve elimi yüzümü yıkadım. Giyinme odasına gidip hızlıca üstümü giyindim.

Saçlarımı dağınık topuz yaptım ve rimel ile allık sürdüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Saçlarımı dağınık topuz yaptım ve rimel ile allık sürdüm. Çok hafifte ruj. Ateş'in, beni izlediğini fark ettim. "Bu kadar güzel olamazsın. Makyajını çıkar." Dedi. Kaşlarımı çattım. "Hayır Ateş. Hadi aşağı inelim ya da ben ineyim sen de üstünü giyin." Dedim ve aşağı indim. Kasıklarım hâlâ ağrıyordu. Ama dayanabileceğim bir acıydı. Hızla kahvaltı hazırladım. Kendime de çay koyup masaya oturdum. Ateş'in adım seslerini duydum merdivenden.

Geldi ve saçlarıma bir buse bıraktı. "Beni sen bırakır mısın?" Dedim başımı sağa yatırarak. "Tamam." Saat 8.15'e geliyordu. Kreş 9'da açılıyordu. Ama öğretmenlerin 15 dakika erken geldiklerini öğrenmiştim.

Hızla bir şeyler yedim. Yukarıdan bir çanta aldım ve içine telefonumu, cüzdanımı ve gerekli evrakları koydum. Aşağı indiğimde de Ateş ceketini giymiş, beni bekliyordu. "Hadi gidelim." Dedim spor ayakkabılarımı giyerken. "Bir şey unutmadın mı?" Gözümün önünde salladığı mavi yaratıklı anahtara baktım. Anahtarı hızla kaptım ve Ateş'in boynuna atladım. "Teşekkür ederim." Dedim. Elleri belimi sardı. Kollarımı ondan ayırdım ve anahtarı çantama attım.

Kapıyı açtım ve aynı anda bana dönen 10 korumada gezindi gözlerim. Kaşlarım çatıldı. "Adam öldürmüşüm gibi bakmaktan vazgeçin. Sadece arabanızı kaçırdım." Dedim ve gözlerimi devirdim. Ateş elini belime koyarak beni arabaya yönlendirdi. Ön koltuğa geçip kemerimi taktım. Yolda biraz trafik vardı. O yüzden yarım saatte ancak gidebilmiştik. Kreşin önüne gittiğim de Ateş'in yanağını öptüm ve arabadan indim. Ben içeri girene kadar gitmemişti.

Öğrenciler yavaş yavaş gelmeye başlamıştı. Bazıları neredeyse 1 buçuk yaşında, bazıları 4 yaşındaydı. Ama hepsi de çok tatlıydı. Öğretmeni olduğum sınıfa gittim. Bir kadın 2 yaşlarında ki kızını bırakırken bana döndü, "Merhaba, siz yeni geldiniz galiba." Dedi. "Evet. Bu gün başladım işe. Ben Zeynep." Dedim ve elimi uzattım. "Ben de İkra. Memnun oldum." Diyip uzattığım elimi sıktı. 15 dakika da bütün sınıf dolmuştu.

"Çocuklar, merhaba. Ben yeni öğretmeniniz Zeynep." Dedim. O anda içeri müdüre hanım girdi. "Nasılsın? Bir sorun var mı?" Dedi kadın. "İyiyim. Bir sorun yok." "Pekâlâ. Bir şey olursa odamı biliyorsun." Dedi kadın ve gitti. Çocuklardan ikisi bir oyuncağı çekiştirmeye başlayacağını görünce hızla yanlarına gittim. "Ne oluyor burada?" Çocuklardan sarı saçlı olan konuşmaya başladı, "Beyke oyuncağı çekiyo." Berke dediği çocuk konuşmaya başladı, "Hayıy. İlk öynce Meyt çekmeye başladı." Ellerinden oyuncağı aldım. "Çocuklar ikiniz beraber de oynayabilirsiniz. Mesela bu arabayı da alın." Dedim ve elimde ki arabaya benzeyen bir araba aldım elime. Ardından ekledim. "Biriniz bununla, biriniz de bununla oynayabilir. Hadi bakalım. Kavga yok." Dedim.

Emekleyen bebeği kucağıma aldım ve bir yere oturttum. Üzerinde ki yaka kartında Mira yazıyordu. Kapı ilk önce tıklatıldı, sonra açıldı. "Zeynep Hanım, bir isteğiniz var mı?" Dedi bir kadın. "Zahmet olmazsa bir çay alabilir miyim?" Kadın başını salladı ve gitti. Aklıma gelen soru ile kadına yetiştim. "Şey, pardon. Çocuklara yemek saati falan yapılıyor mu? Aralarında bebekler falan da var da." Dedim. "Siz Mira'yı kast ediyorsunuz. Annesi her sabah onun mamasını bırakıyor. Hatta ben onu vereyim size. Acıktığı zaman yer. 1 saat sonrada yemek vakti oluyor çocuklar için." "Teşekkür ederim." Dedim ve sınıfa geri döndüm. Birkaç dakika sonra kadın mamayı getirmişti.

*

Saat 4'e geliyordu. Kreşin ilk günü bitmişti. Çok açtım ve bir an önce eve gitmek istiyordum. Ana caddeye çıkınca bir minibüse bindim. Eve yakın bir yerde indim ve yürümeye başladım. Evin önünde ki on korumanın yine aynı anda bakışları bana döndü. "Ateş evde mi?" Bir tanesi başını salladı.

Çantamdan anahtarımı çıkarttım. Ayakkabılarımı duvara doğru fırlattım ayağımdan. Evde bir kadın ayakkabısı daha vardı. Hızla salona ilerledim. Salonda Burçin vardı. (Ateş'in ablası.)

Sonunda upuzun bir bölüm. Sanırım artık ilham bana daha çok uğruyor:) Bu arada kreş ortamını pek bilmiyorum🤦‍♀️. Bu yüzden tahmince olduğunu düşündüğüm kısmını yazabildim. Umarım bir hatam yoktur. Varsa eğer yorumlarda belirtin ve şimdiden affola. Çok öpüldünüzz💛

Yazarınız kaçar...

Karanlığımdaki Işık (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin