Bölüm 51

6K 201 13
                                    

Multi: Yasir Miy - Gidiyor musun?

Şarkıyı bu bölümde açmayı unutmayın. Çünkü hikayede geçiyor. İyi okumalar💛...

Ateş ile beraber dışarıda can sıkıntısından dolanıyorduk

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Ateş ile beraber dışarıda can sıkıntısından dolanıyorduk. "Ateş." Dedim sessizce. "Söyle güzelim?"

"Şu kitapçıya girebilir miyiz?" Başını salladı. Kitapçıya girdiğimiz de kendimi rafların arasında buldum. Kitapların arasında olmak en az Ateş'in göğsünde uyumak kadar huzur vericiydi, benim için... Önüme tutulan kitapla bakışlarım kitaba çevrildi. "Bu ne?" Dedim Ateş'in elinden kitabı alırken. "Hoşuna gider belki. Bak istersen." Kitabın üzerinde yazan Camdaki Kız yazısına ardından arka kapağında ki açıklamaya göz attım. "Psikoloji kitabı gibi bir şey. Tamam bunu alalım. Merak ettim, güzel bir şeye benziyor." Birkaç kitap daha baktım ve Camdaki Kız kitabıyla beraber kasaya ilerledik. Kitapçıdan çıkıp bir kafeye girdik. "Ne istersin?" Dedi Ateş menüyü bana uzatarak. Menüye hiç bakmadan elimle geri ittim. "Çay." Dedim ve arkama yaslandım. Ateş bir garsonu çağırdı, "Bir çay, hatta iki çay olsun. Bir de limonlu cheesecake." Şaşkınlıkla Ateş'e baktım. Garson gidince konuşmaya başladım, "Ben cheesecake istemedim. Ayrıca sen çay sevmezsin." Masanın üzerindeki ellerimi sardı buz gibi elleri. "Aç olduğunu biliyorum güzelim. Ayrıca sen çay içince bir şey yok, ben içince mi var?" Tek kaşını kaldırıp baktı bana. "Hayır tabiki de Ateş. Sadece garip geldi. Sen ve çay..." Ateş'in telefonu çaldı. Ben ekrandaki ismi okuyamadan hızla telefonu açıp kulağına götürdü. "Efendim?" Dedi. Karşıdan gelen cevapla bana işaret parmağını uzatarak bir dakika dedi ve kafenin girişine gitti. Gözlerimi kısarak onu izledim. Birkaç dakika sonra geri geldi ve eski yerine geçti. "Kimdi o? Daha önemlisi niye benim yanımda konuşmadın? Ne saklıyorsun?" Dedim gözlerimi kısarak onu izlemeye devam ederken. Bu sefer o da gözlerini kıstı, "Sorguya mı çekiliyorum?"

"Aynen canım. Sorguya çekiliyorsun. Söyle şimdi, kimdi o, neden benim yanımda konuşmadın ve ne saklıyorsunuz Ateş Bey?" Dedim şüpheli çıkan sesimle.

"Eve gidince konuşuruz." Gözlerim daha çok kısıldı, "Bir şey saklıyorsun. Ama yakında öğrenirim ben onu." Yüzünde çarpık gülümsemesi belirdi. O sırada siparişlerimiz gelmişti çayımdan bir yudum aldım. "Aa..." Diye bir ses çıkardım aklıma gelenle. "Ne oldu güzelim?" Dedi Ateş'te çayını yudumlarken. "Ben Zülal'e bu gün için söz vermiştim. Unuttum. Hemen onu arasam iyi olur." Ben telefonumu çıkartırken Ateş girdi söze, "Zülal kim?"

"Sana bahsettiğim kız varya, dün." Dedim Zülal'in numarasını ararken.

Telefonu kulağıma götürüp açmasını bekledim. Telefonun ardından Zülal'in ince sesini duydum, "Zülal, ben sana dün söz vermiştim. Bu gün görüşecek miyiz?" Bir öksürük sesi duydum.

"Zeynep özür dilerim kuzum, unutmuşum ben de. Ama ben çok hastayım ya. Başka zaman görüşsek?" Dedi öksürüklerinin arasında.

"Geçmiş olsun kuzu. Bir şeye ihtiyacın var mı? Sesin kötü geliyor." Bir hapşırık sesi duydum. "Yok, zahmet etme. Zaten teyzem geldi. O bana yardım ediyor. Teşekkür ederim birtanem." Dedi.

"Tamam o zaman. Dikkat et kendine. Bir şeye ihtiyacın olursa ara beni. Tamam mı?"

"Tamam kuzu. Görüşürüz."

"Görüşürüz." Diyip kapattım telefonu. "Hastaymış. Daha sonra görüşürüz dedi." Dedim Ateş'e. Cheesecake'imden bir çatal Ateş'e uzattım. Yüzünü buruşturdu, "Tatlı sevmiyorum." Dedi. "Bir kere tadına bakar mısın?" Dedim ısrarla. Göz devirip ona uzattığım lokmayı ağzına attı. "Hâlâ sevmiyorum." Dedi tekrardan yüzünü buruşturarak. Güldüm ve çayımdan bir yudum daha aldım.

*

Eve geldiğimizde kendimi koltuğa attım. "Zeynep!" Ateş'in beni çağırması ile yukarı çıktım. Onu bir bavul hazırlarken bulmayı beklemiyordum. "Efendim?" Dedim. "Siyah kazağımı gördün mü?" Alt dudağımı dişledim, "Onu ben giymiştim ve kirlendi. O yüzden makina da." Ateş gülerek gözlerini devirdi. Yanına yaklaşıp bavulu gösterdim, "Ne iş?" Dedim göz kırparak."Gidiyorum." Dedi. Şaşkınlıkla ona baktım. "Nereye?" Omuzlarımdan tutup yatağa oturttu beni. "İş için... Fransa'ya..." Öylece bakakaldım. "Neden?" Sesim o kadar kısık çıkmıştı ki, ben bile zor duymuştum kendi sesimi. "Söyledim ya güzelim. İş için." Ayağa kalktım ve kollarımı boynuna doladım. "Gitme..." Dudaklarımın arasından sadece tek bir kelime çıkmıştı. "Gitmek zorundayım güzelim. İnan ki bende senden ayrı kalmak istemiyorum... Ama gitmek zorundayım." Yanağını en derin şekilde öptüm. Ufak bir kıkırtı duydum Ateş'ten. Kulağına doğru mırıldandım, "Ben de gelsem?" Sesim yalvarır gibi çıkmıştı. "Olmaz Zeynep... Orada başına bir şey gelebilir. Seni koruyamayabilirim." Dedi ve boynumu öptü. Beni kendisinden uzaklaştırıp yüzünü yüzümle aynı hizaya getirdi. Dudağıma bir buse bıraktı. "Benimle havalimanına kadar gelebilirsin ama. Sonra birini gönderirim alır seni." Başımı salladım. Alnımı öptü. Sıkıca sarıldım beline. "Gitmeni istemiyorum Ateş." Sesim mızırdanır gibi çıkmıştı. Neredeyse bebek gibi oturup ağlayacaktım.

Ateş bavulunu hazırladı. Beraber havalimanına gidiyorduk. Tam 1 hafta kalacaktı Fransa'da. Gittiğimiz her kilometre, aldığımız her bir yol bizi ayrılığa daha çok yaklaştırıyordu. Belki de tam şu anda zaman dursun istiyordum. Zaman dursun, çünkü zaman ilerledikçe biz ayrılığa bir adım daha yaklaşıyorduk. Sanki gözyaşlarım beni bekliyordu onları serbest bırakmam için... Ondan bir kere ayrı kalmıştım ve kendime yapabileceğim en büyük kötülüğü o zaman yapmıştım. Tabi Ateş'e de... Dakikalar su geçiyordu. Sanırım bu beni korkutuyordu. Dakikalar sonra aramıza mesafeler girecekti. En çok bu korkutuyordu beni. Havalimanı tabelası göründü uzaktan. "Burada dursak..." Diye mırıldandım. "Niye?" Derin bir nefes aldım, "Senden ayrılmak istemiyorum. Biz oraya yaklaştıkça ayrılma vaktimiz daha çabuk gelecek." Dedim dudağımı büzerek. Elindeki elimi dudaklarına götürdü. Derin bir öpücük bıraktı avucuma. "Kısa süreliğine bir ayrılık bu güzelim. Ömrümüzün sonuna kadar ayrı kalmayacağız ya!" Dedi Ateş.

Havalimanına geldiğimizde biletini aldı. Uçağı 16.50'de kalkıyordu. Henüz 10 dakika vardı. Elini sıkı sıkı tuttum. Ateş'in uçağının kalkacağına dair bir anons yapıldı. Ateş ayaklanınca bende onunla beraber ayaklandım. Sıkıca sarıldım. Tuttuğum gözyaşlarım tek tek aktı göz pınarlarımdan. Ateş sırtımı sıvazladı, "Yapma böyle Zeynep. Alt tarafı 1 hafta." Boynuna doladığım kollarımı daha sıkı doladım. "Gitmeni istemiyorum." Dedim hıçkırıklarımın arasında. Boynumu öptü, "Güzelim... Lütfen zorlaştırma. Ağlama Zeynep'im. Yapma böyle ama." Kollarımı istemeden de olsa çözdüm. Baş parmaklarıyla göz yaşlarımı sildi. Yanaklarımı ve alnımı öptü. "Gidince ara. Orada da gözüm üstünde olacak." Dedim burnumdan gülerek. O da güldü. "Tamam güzelim. Seni seviyorum." "Ben de seni seviyorum." Ateş bavulunuda alıp giderken arkasından sadece baktım. Gözden kaybolunca havalimanının dışına çıktım. Ateş'in bana göndereceği arabayı beklemeden bir taksiye bindim. Evin adresini verip camdan dışarıyı izlemeye başladım.

Radyoda çalan şarkı doldu kulaklarıma, "Gidiyor musun? Bu kez ağlama..." Diyordu şarkı. "Günlerim artık odalara sinmiş kokunda kaldı aklım... Biliyor musun? Son kez güldün bana..." Diye devam ediyordu şarkı. Şarkının sonraki sözleri sanki bana beni anlatıyordu, "Ben güçlü biriydim, bir tek sana yenildim..." Ben bir tek Ateş'e yenilmişti. Karşıma kim çıktıysa hepsiyle baş etmiştim. Ama bir tek Ateş'le... Bir tek ona karşı böyleydim.

AĞLAMIYORUM GÖZÜME AYRILIK KAÇTI KFKFJDJDKDDL

Bu sefer uzun bir bölüm geldi. Sonunda dediğinizi duyar gibiyim fkdkdkdkdks. Ama şöyle bir şey söylemeliyim hikaye bu kadar sakin geçmeyecek birkaç bölüm sonra olaylar başlayacak. Benden size küçük bir spoiler. Vote vermeyi ve yorum yapmayı kesinlikle unutmayın. Öpüldünüzz❤️

Karanlığımdaki Işık (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin