Bölüm 41

6.9K 258 7
                                    

Sabah uyandığımda ağrılarım azalmıştı. Ama hâlâ vardı. Yerimde hafifçe kıpırdandım. Ateş'in güzel yüzü ile karşı karşıyaydım. Beni bu şekilde, yüzüm morluk içindeyken görmesini istemiyordum.

Gözlerini açtı. Gülümsedi ve dudaklarımı öptü. Dudağım acısı ile inledim. Dudaklarını geri çekip dudağımda ki yaraya baktı. "O kadar çok mu acıyor?" Sinir bozukluğu ile güldüm, "O kadar dayağı sen de yesen, seninde o kadar acır." Dedim. Bu durumla dalga geçiyordum adeta. O ise gayet ciddiydi, "O adamı bu sefer gerçekten öldüreceğim biliyorsun değil mi?" Gözlerim doldu, "Hayır, Ateş. Yapmayacaksın." Dedim ve yataktan kalktım. Banyoya ilerlerken Ateş kolumdan yakalayıp kendine çevirdi bedenimi. Dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Elleri belimi sararken birden kucağına aldı. Parmak uçlarım saçlarına gitti. Yumuşak saçlarını hafifçe çekiştirdim. Nefes nefese ayırdım dufaklarımızı. "Bu gün olmaz." Dedim fısıltı gibi çıkan sesimle. "İndir beni." Diye de ekledim. "Sen iyileş önce bir. Sonra..." Dedi ama devam etmedi. Devam etmek yerine çarpık gülümsemesi yayıldı suratında. Kucağından indirdi beni. "Sen hazırlan. Ben de ablama bir bakacağım." Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Sonrada siyah dar pantolon ve beyaz, boğazlı kazağımı giydim. Saçlarımı dağınık topuz yaptım. Morluklarımı kapatıp, rimel ve allık sürdüm. Biraz da ruj tabi...

Aşağı indiğimde Burçin kahvaltı masasını hazırlıyordu. Hızla yanına gittim, "Yardım edeyim ben de." Hızla durdurdu beni, "Hayır canım. Sen geç ve otur." Başımı hayır anlamında salladım. "Olmaz. Yardım edeyim işte ben de." Ateş belimden nazikçe tutup geri çekti biraz, "Otur bebeğim sen, ben ablama yardım ederim. Hatta abla sen de otur. Sabah sabah nerelere gitmişsin." Dedi Ateş ve omuzlarımdan tutup sandalyeye oturttu beni. "Sabah nereye gittin ki?" Dedim Burçin'e. "Savcılığa. Uzaklaştırma için." Çantasından çıkardığı zarfı bana uzattı, "O adam artık sana 200 metreden fazla yaklaşamaz. Güvendesin." Gülümsedim ve elinde ki zarfı aldım,"Teşekkür ederim, ama gerek yoktu. Yinede düşündüğün için sağ ol." Dedim. "Gerek vardı. O adam seni öldürecekmiş neredeyse, baksana hâline." Söze Ateş girdi, "Tamam bu konuyu konuşmayalım."

Ortamda gergin bir sessizlik oldu. Sessizliği bozan ise telefonumun sesiydi. Arayan abimdi. Hızla telefonu açıp kulağıma götürdüm, "Efendim?" Dedim. "İyi misin abicim? Nasıl oldun? Ateş dün gece hastaneye gittiğinizi söyledi, çok ağrın varmış." Dedi endişeli çıkan sesiyle. "Evet, çok ağrıdı sırtım. Hastaneye gitmem gerekti. Ama şimdi iyiyim. Siz ne yaptınız?" Ateş önüme bir bardak çay koydu ve saçlarımı öptü. "Babamla uğraştık durduk. Bir ara Berkant'ı da dövecek diye korktum. Çocuk emanet zaten. Anasına babasına be deriz." Güldüm, "Berkant mı? Ya abi sen inanıyor musun Berkant'ın dayak yiyeceğine? Hem yese bile, 'sen bi de onu görseydin' diye dalga geçer. Bilmiyor musun o manyağı?" Abim de güldü.

"Haklısın, ama çocukta anlamadı ne olduğunu. Bir an da oldu her şey. O da afalladı." Çayımdan bir yudum aldım ve konuştum,

"Bu gün gelecek misin?" Dedim. "Geleceğim balım. Şimdi kapatıyorum. Tamam mı canım?" Dedi.

"Tamam, öptüm." Dedim ve kapattım telefonu. Ateş'e döndü gözlerim. Yaptıklarını hayranlıkla izliyordum. Burçin fark etmiş olmalı ki kolumu dürttü koluyla, "Bu hep böyleydi. Ben de bazen onu hayranlıkla izliyorum." Dedi ve güldü, "Sizi duyabiliyorum. Gururumu okşadınız gerçekten." Dedi Ateş araya girerek. Ağzımdan ufak bir kıkırtı çıktı. "Tamam o zaman sustuk." Dedi ve bana göz kırptı Burçin. Aslında neler yaşadığını öğrenene kadar çok sinir oluyordum Burçin'e. Ama onun hayatı da kolay değildi. Hoş, hangimiz ki kolaydı ki...

Onu kendime daha yakın görmeye başlamıştım. Bana bir abla, hatta bir anne edasıyla yaklaşıyordu. Belki de onu kendime benzetiyordum, kim bilir...

Bu bölüm biraz kısa olmuş olabilir. Ama uzun bölümler yakındır. Yaklaşmaktadır yaklaşmakta olan ldlflslsldl

Neyse öpüldünüz 💜 yazarınız kaçaar!

Karanlığımdaki Işık (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin