Bölüm 22

13.1K 380 19
                                    

Sabah alarmın sesi ile gözlerimi açmak zorunda kaldım. Yeni bir gün daha! Kafamı sola çevirdim. Ateş'in masum yüzü ile karşılaştım. Bedenim ile beraber ona döndüm. Parmaklarım kumral sakallarına gitti.  Sakalları avuç içlerimi gıdıklıyordu. Ama bu his çok hoşuma gidiyordu.

"Günaydın." Gözleri hâlâ kapalıydı. Ama uyanmıştı. "Günaydın." Gülümsedim. Buz gibi mavilerini araladı bana. "Hadi kalkmamız lazım. Biraz daha oyalanırsam işe geç kalacağım." Avcumu öptü.

Sessizce kalktım yataktan. Giyinme odasından mavi bir elbise aldım. Yandan fermuarını da çektikten sonra dağınık bir topuz yaptım. Rimel, ve ruj sürdüm ve tabii ki göz altı morluklarım için kapatıcı. Çok azıcık allık...

Siyah topuklu ayakkabımı aldım. Bir çantanın içine cüzdanımı, anahtarımı gibi şeyleri koyduktan sonra hazırdım. Ateş üstünü giyinirken ben de aşağı indim. Ateş'in ayak seslerini duyunca ona seslendim, "Ateş, sana bir şeyler hazırlayayım mı?" Kolları belimi sardı.

"Sen?" Ona döndüm. "Ben orada yerim bir şeyler. Alarmı geçe ayarlamışım zaten. Geç kalırım şimdi bir şeyler yersem." Tezgahın üzerinden bir parça simit kopardı ve ağzıma verdi. "Söz ver bana." Keskin sesinin tınısı bana o kadar hoş geliyordu ki...

"Söz." Beni süzdü. "O elbiseleri almamalıydım." Dedi. Gözlerimi devirdim. Dudaklarıma doğru eğildi. Ellerimi göğsüne koyup hafifçe ittirdim. "Olmaz. Rujum dağılır Ateş'ciğim." Bu sefer o gözlerini devirdi. "Hadi ama Zeynep. Alt tarafı bir ruj. Hem sen niye bu kadar süsleniyorsun ki?" Hafifçe güldüm.

"Hadi gidelim." Alnıma sert bir buse bıraktı. Parmaklarımı parmaklarına kenetledi. Beraber arabaya bindik. 20 dakikanın ardından okulun önüne gelmiştik. Ateş'in yanağını öptüm ve arabadan inip okula doğru yürüdüm.

Gün boyunca birkaç çocukla uğraştım. Çok yorgundum. Çocuklar gerçekten zor varlıklardı! Saat 4'e geliyordu. Kapı tıklatıldı. Ardından Ateş'i gördüm. "Hoşgeldin. Bir sorun mu var?" Dedim yanına ilerlerken. "Hayır. Seni almaya geldim." Başımı salladım, "Sen içeri geç istersen. Birazdan dağılmaya başlar zaten çocuklar."

İsmini yeni öğrendiğim -ayrıca aynı isme sahip olduğum- kız geldi yanıma. "Öğretmenim tuvalete gidebilir miyim?" "Tabii ki Zeynep'cim."

Çıkış saati geldiğinde çocuklar teker teker dağıldı. Bazı veliler Ateş'i soruyorlardı. Tabii benim gibi birinin yanında Yunan heykeli gibi adamı görünce hâliyle şaşırmışlardır.

Bütün öğrenciler dağıldığında biz de çıktık. Eve doğru giderken ikimizde sessizdik. Eve girdiğimizde kendimi direkt olarak koltuğa attım.

"Akşam için hazırlanmaya şimdiden başlasan iyi olur." Soran gözlerle baktım. "Dışarı çıkacağız." "Ateş gerçekten istemiyorum. Çok yorgunum hayatım." Gözlerimi kapatarak başımı arkaya yasladım. Yanıma oturduğunu hissettim. "Ama sana bir sürprizim var." Heyecanla gözlerim açıldı. "Sürpriz mi?!" Güldü. "Evet. O yüzden hazırlan." "Pekâlâ. Ben o zaman yukarı çıkayım."

Ayağa kalkıp merdivenlere ilerledim. Hazırlanmam için çok fazla vaktim vardı. Gözlerim bacaklarıma gitti. Ağda yapmalıyım! İlk önce ağda işini hallettim. Sonrada duş aldım. Sadece(!) bunları yapmam 2 saatimi almıştı.

Üzerimde ki havluyla beraber giyinme odasına gittim. Bir elbise seçip yatağın üzerine koydum. Saçlarımı tarayıp kuruttum. Fön çekip topuz yaptım. Biraz da makyaj yapınca elbisemi giydim. Bordo rengi, yırtmaçlı, sırt ve çok hafif göğüs dekoltesi vardı. Kırmızı bir topuklu ayakkabı giydim. Artık hazırdım. Akşamları burası serin oluyordu. Üzerime birde ceket aldım.

Aşağı indiğimde takım elbiseli Ateş'i beklemiyordum. Gözlerini bana çevirdi. Arsızca süzdü bedenimi. Dudağının kenarı yukarı kıvrıldı. O da ayağa kalktı. "Çok güzel olmuşsun güzelim."

"Umarım gideceğimiz yer için uygundur. Söylemediğin için bilemedim." Hafif sitemli çıkan sesime karşılık gözlerini devirdi. "Gideceğimiz yer için tam olmuş." "Sevindim." Dedim elini tuttum. Beraber arabaya ilerledik.

Yolda ikimizde konuşmuyorduk. Canım sıkılmıştı. Radyoya uzanıp açtım. Radyoda 'Ağustos Sırılsıklam" çalıyordu. Benim için anlamı büyük olan sözlerine kısık sesle eşlik ettim...

Böyle tesadüfleri seviyordum. Öylece ses olsun diye açmak istediğim radyoda sevdiğim bir şarkı tesadüfen çıkınca daha çok seviyordum. Daha da anlamlı geliyordu o şey. Hoş, hayatı da tesadüfen yaşıyordum ya!

"Ağustos sırılsıklam, Eylül'ü sen nereden bilesin?" Ateş'in kısık sesiyle ona döndüm. İlk defa bir şarkıya eşlik ederken duyuyordum onu. Ah! O sesi o kadar güzeldi ki. Sesine hapsolmuştum sadece şu an...

Yeni bölümü nasıl buldunuz? Vote ve yorum istiyorumm. Öpüldünüzz💚

Karanlığımdaki Işık (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin