Elim omuzuma gitti. Elime bulaşan kanla öylece kalakaldım. Ateş koştu yanıma.
Beni kucağına alıp hızla arabaya bindirdi. Omuzumda ki acıyla yüzümü buruşturdum.
"Ateş ölür müyüm?" Dedim. "Hayır güzelim. Ölmezsin. Sadece yaralandın. Kurşun omuzunu sıyırmış olmalı." Dedi Ateş gaza basarak.
Tişörtümden bir parça yırttım. Kanayan kısmın biraz üzerine olabildiğince sıkı bağlamaya çalıştım. Bu kanı biraz olsun durdururdu.
"Çok az kaldı bebeğim. Dayan." Dedi Ateş. "Uykum var." Dedim. Ateş paniklemişti. "Sakın, sakın uyuma! Dayan. Az kaldı." Hız ibresi 200'ü gösteriyordu.
30 dakika sonra evin önündeydik. Bilincim yerinde değildi sanki. Gözlerimi kapatmamak için zor duruyordum.
Ateş, beni kucağına alarak indirdi arabadan. Hızla eve koştu. Kapıyı kırarcasına çaldı. Kapıyı Deniz açtı. Ufak bir çığlık attı.
"Herkes gitsin!" Dedi Ateş evdekilere. Herkes teker teker gitti. Ateş beni yatak odasına çıkartıp banyoya soktu.
Banyo tezgahının üzerine oturtmuştu. İlk önce bağladığım parçayı çıkardı. Sonra yavaşça tişörtümü sıyırdı.
Karşısında sadece sütyenle kalmıştım ve çok utanıyordum. Dolaptan ilk yardım setini çıkarttı.
"Çok derin değil. O yüzden dikişe gerek yok. Ama biraz acıyacak güzelim." Bir pamuğa batikon döktü. Yaraya bastırdığın da ağzımdan acı bir inleme döküldü.
"Çok acıyor Ateş." Dedim ağlamaklı çıkan sesimle. "Biraz dayan güzelim." Pansumanı bitirip sarmaya başladı Ateş.
"Ateş." "Efendim?" Dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Bir elim saçına gitti. Saçlarını çekiştirmeye başladım.
Nefes nefese ayırdım dudaklarımı ondan. "Seni seviyorum." Dedim fısıltı gibi çıkan sesimle.
Tekrardan birleştirdi dudaklarımızı. Ellerini yanaklarıma koydu. Dudaklarını çektiğinde gözleri parlıyordu.
"Yaranı sarmalıyım." Dedi sessizce. Gülümsedim. "Sonra uyuyacak mıyım?" Dedim yorgun çıkan sesimle. "Hayır. Uyuma, bilincin kapanabilir. Çok kan kaybetmişsin neredeyse." Dedi ve yaramı sarmaya devam etti. Ardından yeni tişört getirip giyinmeme yardım etti.
Yine kucağına aldı. "Bacağım değil, omuzum vuruldu Ateş. Yürüyebilirim." Dedim gözlerimi devirerek.
Beni çok fazla takmamıştı. Yavaşça yatağa bıraktı. Gözü kolumda ki morluğa takıldı. "Buraya ne oldu?" Dedi kaşlarını çatarak.
"Şey, kolumu tuttukları zaman oldu." Dedim dudağımın kenarını ısırarak. "Onların hepsini itin götüne sokacağım." Dedi Ateş sinirle.
"Gerek yok Ateş. Birkaç güne geçer zaten." Dedim. Bana ters bir bakış attı, "Tamam, sen bilirsin." Dedim geri vites yaparak.
"Ben birazdan geleceğim." Ateş çıkıp gitti. Omuzum gerçekten çok acıyordu.
Kapı açıldı. Elimde tepsiyle bir adet Ateş vardı. "Bir şeyler yemen gerek." Dedi yanıma oturarak.
Aklıma zorla yediğim karnabahar geldi. Düşününce bile midem bulanmıştı. "İstemiyorum. Yemek görmek midemi bulandırıyor." Dedim yüzümü ekşiterek.
"Neden?" Dedi Ateş kaşlarını çatarak. "Karnabahar yedim. Zorla." Ateş'in dişlerini sıktığını görebiliyordum.
"Ama bunları yemen gerek. Israr istemiyorum." Tam bir şey diyecekken kaşığı ağzıma soktu. Yemek zorunda kalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığımdaki Işık (Tamamlandı)
RomanceAşkı nerede bulacağınızı bilemezsiniz. Belki bir kütüphanede, belki okulda, belki de iş yerinde...Peki ya o sizi bulursa? Benim hikayemde de o beni bulmuştu. Mafya olan bir adam ve onun karanlığına ışık olan bir kadın... •11.12.2020 •Küfür içerir! ...