Sis

833 66 6
                                    

Sabah kahvemi yaparak oturma odasına geçtim.
Hava her zamanki gibi gri bir renkteydi. Bu hava tüm İngiltere'ye has bir havaydı.

Birmingham'a geleli aylar olmasına rağmen havasına pek alışmış sayılmazdım.
Gündüz bile bu kadar kapalı iken akşamı düşünmek zor olmasa gerekti.

"Bayan Sandler , size telefon var efendim."
"Bu saatte mi ? "
"Bay Churchill arıyor. Acilmiş."

Bu saatte aradığına göre gerçekten önemli olmalıydı. Kahvemi masaya bırakarak telefonun olduğu odaya geçtim.

"Sen çıkabilirsin Sandra."

Sandra çıktıktan sonra odadan uzaklaştığına emin olunca telefona yaklaştım.

"Günaydın Bay Churchill. Sorun nedir ?"
"Günaydın Enda , bir sorun olduğunu düşündüren nedir ?"
"Bu saatte ilk defa arıyorsunuz. Başka birşey gelmedi aklıma."
"Haklısın , bir sorun var. Başım çok ağrıyor."
"Anlayamadım?"
"Enda , bulaşma dediğim halde Shelby'nin ofisine gitmişsin. Yetmemiş bir de sorguya çekmişsin. "
" Bunda sorun nedir ?"
"Birmingham , senin seçimindi. Bana kalsa Londra daha güzel bir seçenek olabilirdi. Ama sen ilk görüşmede Thomas Shelby'i kendine düşman etmişsin. Birminghamda hayatta kalmak istiyorsan , bulaşma. Ayrıca , küçük bir hatırlatma ; yapman gereken şeyi yapmayı reddettin ona rağmen orada olmana izin verdim ama şartım gayet netti."
"Düşmanlık söz konusu değil Bay Churchill. Beni tanıyorsunuz. Dostane yaklaşmaya çalıştım ama tavırları buna izin vermedi. Birazcık atıştık , o kadar. Haklısınız , onlarla iletişim kurmamam gerekiyordu ama denk geldi öyle. "
"Onu tanımıyorsun . Aklında yer edindiysen bir şekilde , senin zararına olan bir şekilde karşına çıkacaktır. "
"Merak etmeyin. Bir sorun olmayacak."
"Olmaması gerekiyor. Herhangi bir olumsuz durumda yapman gerekeni biliyorsun."
"Biliyorum. Sizin adınız hiçbir koşulda geçmeyecek. Merak etmeyin. "
"Pekâlâ. Hoşçakal."
Karşılık beklemeden telefonu kapatmıştı bile. Bu adama hiç bulaşmamalıydım.
Ama hayatımın hatası bu muydu emin değilim.
Churchill mı benim için daha tehlikeliydi yoksa Thomas Shelby mi ?

Churchill ,beni uzun zamandır tanırdı. Savaş döneminden önce,  annem ve babam ülkeden kaçabilmek adına kendi özgürlüklerine düşünce ,beni bırakmışlardı. Küçücük bir çocuk olarak yapabileceğim birşey yoktu. Ne olduğunu anlayamamıştım bile. Kaldığım yurtlardan birindeyken, Churchill ile tanışmıştım ve Churchill beni kendi yanına almıştı. Bana öğrettiği çok şey vardı.
Çocukluğumdan beri eğitimim ile o ilgilenmişti. Belli bir yaşa gelince , yetenekli olduğumu gözlemleyip bu yeteneklerimden faydalanmak gerektiğini söylemişti. O sıralar eve gelip giden bir polis memuru vardı, rütbe sahibiydi. Belki birgün onlarla çalışmayı düşünürsem , seve seve kabul edeceklerini söylemişti. Açıkçası böyle bir düşüncem yoktu. Zamanla bu fikrim değişti. Churchill'ın da desteği ile başladım.

Ancak , zaman geçtikçe Churchill içinde bulunduğum durumdan memnun olmadı. Dahil olduğum olayların altından birçok kez bambaşka şeyler çıkmıştı. Ucu bana da dokunuyordu neredeyse. Olaylar çözüldükten sonra peşime düşen, beni tehdit eden adamlar oluyordu. Bir olayda vurulmuş , bir diğerinde ise kaçırılmıştım. İşkence etmişlerdi ve ölmekten son anda kurtulmuştum. Bu maceranın bana göre olmadığı anlaşılınca Churchill , ona yardımım dokunsun diye düşünerek kendi işlerinden ufak kesitler anlattı. Ara sıra küçük işler verdi.
Verdiği küçük işlerin bende hissettirdikleri ise asla hatırlamak istemediğim şeylerdi. Hayatımın 2 yılını kapsayan , kapkaranlık ve her aklıma gelişinde ruhumu sızlatan cinstendi.
O , 2 yıl asla ben değildim. Yaptığım sebep olduğum şeyler , asla bana göre değildi.
Kendimi zar zor toparlamış ve o şehirde kalmak istemediğimi söylemiştim. Churchill başta buna yanaşmasa da intihar girişimimin ardından mecbur kalarak oradan uzaklaşmama onay vermişti. Bana seçtiği şehir Londra olsa da , başkentler asla bana uygun değildi. Londra'nın canlı hayatına karşın , Birmingham'ın ölü havasını tercih etmiştim.

 Set Free or Kill  // Thomas ShelbyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin